CHP 'tarihsel uzlaşma'ya varabilecek mi?
Bülent Ecevit 1972'de CHP'nin başına geçtiğinde yeni bir söylem başlatmıştı. CHP şimdiye kadar “katı laiklik” anlayışıyla halktan uzaklaşmıştı.
Ecevit'e göre bu bir “tarihsel yanılgı”ydı.
'Mütedeyyinlerin uçdaki partisi(MSP)'yle 1973'de koalisyon yaparak bir tabuyu yıktı Ecevit.
Baykal da çarşaf ve başörtüsüyle ilgili çıkışıyla bir değişim işareti çaktı.
“Tarihsel yanılgı” demedi ama 'Halkçı Ecevit'e olumlu göndermelerde bulundu.
Dahası faşizme kayan bir laiklik anlayışından vazgeçilmesi gerektiğini ifade etti.
Taktik bir manevra mıydı, yoksa tarihsel bir uzlaşmanın işareti miydi bu?
Tartışmalar sürerken Anayasa Mahkemesi belediyelerin öğrencilere sosyal yardım yapmasını engelleyen bir karar aldı.
“Üniversitelerde başörtüsüne serbestiyet” içeren değişikliği iptal ettiren de, bursları mahkemeye götüren de yine CHP'ydi.
Baykal'ın çıkışı ciddi tereddütler ve kuşkularla karşılanıyor bu yüzden.
* * *
Ecevit'in “tarihsel yanılgı” kavramı ödünç alınmış bir kavramdı.
Aynı dönemde İtalyan Komünist Partisi(İKP) Katoliklere yönelik olarak “tarihsel uzlaşma” ilan etmişti.
Ateist bir ideolojiye sahip olan komünistler katoliklerle barışmak istiyordu.
İKP Genel Sekreteri Enrico Berlinguer, “yeni tarihsel uzlaşma”nın işaretini 1972'de vermişti.
1973'te de ana hatlarını açıkladı.
Buna göre tarihsel uzlaşma'yla 'ekonomik gelişme', 'toplumsal yenileşme' ve 'demokratik ilerleme' doğrultusunda güvenilir bir yol seçme hedefiyle Katolik kitlelere yönelmek gerekiyordu.
Hıristiyan demokrat taban dışlanarak iktidar olunamazdı.
Aslında tarihsel uzlaşmanın fikir babası İKP'nin kurucularından Antonio Gramschi'ydi.
Luigi Longo da 1945'de hıristiyan demokratlarla işbirliğinin organik hale gelmesini istemişti.
Longo'ya göre Katoliklerin dine bağlılıkları ve dinsel disiplinleri komünistlerle hıristiyan demokratlar arasındaki işbirliğini engelleyen bir duvar değildi.
Longo üç maddede özetliyordu yaklaşımını:
BİR: Komünist Partisi Allahsız bir parti değildir, çünkü dini ne olursa olsun tüm insanları saflarına davet ediyor.
İKİ: Partimize girmek için “tarihsel materyalizm”i kabul etme koşulu istenmiyor.
ÜÇ: Komünist Partisi din görevlilerine karşı güdülen düşmanlığı daima kınamıştır ve yine de kınıyor.
“Devletçi Allahsızlık”a karşı olduklarını belirten Luigi “savaşlardan, yoksulluk ve sömürüden arındırılmış yeni bir toplumu beraberce kurmak mümkün, hatta zorunlu değil midir” diye soruyordu Katoliklere..
Katolik din adamları da adalet, eşitlik ve insanlar arası dayanışma gibi ilkelerin hıristiyanlığın saygı duyup paylaştığı ilkeler olduğunu dile getiriyorlardı.
Luigi'ye göre işte bu değerler, işbirliğini mümkün kılıyordu.
Bir diğer komünist lider Giorgio Amendola da hıristiyan demokrasiyle bir anlaşmaya varmayı tavsiye ediyordu.
Çünkü Katolik hareket kökleri derinde olan bir gerçeklikti, komünistler bu olguyu yok saymamalıydı.
* * *
Berlinguer'in 1974'de öngördüğü gibi Katolik güçler hiç durmadan sola kaydılar.
Yüzyıllardır Katolikliğin merkezi olan İtalya'da İKP 1975'de yüzde 30'u aşan oyla Hıristiyan Demokrat Parti'yle eşit duruma geldi.
Hıristiyan Demokrat lider Aldo Moro aşırı sol bir örgüt(Kızıl Tugaylar) ) tarafından kaçırılıp öldürülmeseydi İKP'yle koalisyon gerçekleşecekti.
Moro'nun CIA tezgahına kurban gittiği ortaya çıktı sonra.
Ama İKP Avrupa'nın en güçlü komünist partisi olmaya devam etti.
Soğuk savaş dönemi bittikten sonra orak-çekiçli amblemini değiştiren İKP, “Solun Demokratları (PDS) adını aldı.
Merkez sola oturan parti Romano Prodi'yi iki kez, Massimo D'Alema'yı ise bir kez başbakanlık koltuğuna oturttu.
“Solun Demokratları” en son Vatikan yanlısı bir partiyle birleşerek “Demokrat Parti” adını aldı.
Demokrat Parti ve müttefikleri geçen seçimlerde yüzde 38 oyla ikinciliği elde etti.
Hatırlatalım, “Kızıl Cumhurbaşkanı” diye anılan eski İKP'li Giorgio Napolitano, 2006'da Solun Demokratları iktidarında seçildi.
Tarihsel uzlaşma'nın İtalyancası böyle..
CHP'nin çıkışı ise epeyce arkaik kalıyor..
Bu yolda daha birkaç fırın ekmek yemesi gerekiyor.