Metin Hasırcı

Metin Hasırcı

Durdurun Kıbrıs’taki tâvizi

Durdurun Kıbrıs’taki tâvizi

Girmiş olduğumuz Temmuz ayının 20. günü, Kıbrıs İndirme ve Çıkarma Harekâtımızın 35. sene-i devriyesini teşkil etmektedir. Yetmiş yaşını aşan ömrümün adetâ tamamı milletimizle birlikte, Kıbrıslı soydaş ve dindaşlarımızla birlikte, MTTB, TMTF, Türk-İş hâtta köy derneklerimizle birlikte, “Kıbrıs bizim canımız, fedâ olsun kanımız”, daha sonraları “Ya Kıbrıs ya ölüm”, müteakiben de “Ya taksim ya ölüm” sloganlarını haykırmakla geçti. Rum Palikaryalarının Kıbrıs’ta yaptıkları her katliam, milletimizin kanlı gözyaşları akıtmasına sebep teşkil etti. Sonunda ENOSİS maksadı güden Yunanistan’ı ele geçirmiş bulunan askeri cunta, Nikos Sampson adlı 1963 Kanlı Noeli’nin eli kanlı katili Yunanlı binbaşıyı, Papaz Makaryos’u devirip, Kıbrıs’ı Yunanistan’a ilhak plânını tatbike başladıklarında bu teşebbüs zurnanın zırt dediği yere geldi. Çünkü; Türkiye Cumhuriyeti’nin 37. hükümeti (bu hükümet TBMM’den Gâzi Hükümet ünvanını almıştır) 1938 sonrası hükümetlerinden hiçbirine benzemiyordu. Çünkü bin yıldır devlet yönetimimizde var olan Milli Görüş anlayışı, söz konusu 37. hükümette sadece prensip olarak değil, bilfiil tatbikatçı bir anlayışla hükümette azim ve sebatla cevelân halindeydi. MSP-CHP koalisyonu, Yunan palikaryasının tezgâhını bozmak için, gözünün bebeği gibi benimsediği TSK’yı, 1683’den bu tarafa durmuş olan fetih zihniyetini ihya için görevlendirmiş idi. Kırk gün içinde bilfiil iki safhada dokuz gün süren savaş neticesinde Ada’nın % 32’sini kontrolümüze alındı.. Ancak 2002 yılından bu tarafa yaşanan gelişmelerde, aşağıdaki paragraf dikkatle okunduğunda göreceksiniz ki, artık Kıbrıs meselesine aynı şevk ve hevesle bakamıyoruz:
“1965 senesinin 21/Aralık’ında İstanbul Kıbrıs Derneği ve Kıbrıs Türk Talebe Cemiyeti müştereken, Taksim Gümüşsuyu’ndaki Teknik Üniversite konferans salonunda 1963 va’ka-i elîmesini anmak üzere toplanırlar. Tören salonuna girişte Kıbrıs mücadelesinden resimler sergilenirken, Erenköy savunmasında yaralanmış, Kıbrıs’tan getirtilip İstanbul’da tedavileri yapılan mücahitlerin anıları dinlenmiş, talebe korosu ise Kıbrıs mücahitlerinin Kıbrıs dağlarını inleten marşları ilk defa bu salonda icra etmişti. Profesör Dr. Derviş Manizâde aşağıdaki şiiri okumak suretiyle dâvasını bırakmayan, geldiği sosyal hayat seviyesi yüksekliğinin zebunu olmayarak bir vatanperver anlayışın kopmaz aşığı olduğunu gösteriyor ve dile getiriyordu. Manizâde, Teknik Üniversite konferans salonunu şu şiirin mânasıyle dolduruyordu:
“İki yıldır Kıbrıs’ım, gözüm yaşla kan dolu / Yas günümüzdür bu gün gönlümüz hicran dolu
Ağlıyor için için Anayurt Anadolu, / 31 milyon Türk’ün kalbi bugün yas dolu.
Bilelim karşımızda çok sinsi bir düşman var, / Ona yetmez Dömeke, Sakarya, Dumlupınar,
Ona mutlaka Türk’ün bir ders daha borcu var, / Yurdumun alınacak 500 yıllık öcü var.
Bayraktır mücahidler Kıbrıs’ın dağlarına, /Türk adını yazıyor, al kanı ile her yana...
Çarpışın arslanlarım, Türk’ün şânı kurtulsun.../ Haykırın da cihana Hakk’ın sesi duyulsun.
Bu destansı şiirlerin sanat yönünden tahlili şâir ve şiir severlere düşerse de, bizde uyandırdığı intibaa dinleyenlerin, Kıbrıs mücadelesinde her evlâd-ı vatan’ın yüreğinde Kıbrıs ve orada yaşayanlarla ilgili kaygı ve kurtuluşlarını temin bâbında kalpleri lerzan edecek, girişimlere sebep teşkilini sağlayacak atmosfer ihdas ettiği pek vazıh olarak görülmektedir.”
ÜÇ KIRILMA NOKTASI
1- 16 Nisan 2003 Atina Anlaşması ile 10 ülke AB tam üyeliği için imza attı. Tüm Kıbrıs adına da Güney Kıbrıs bu anlaşmayı imzaladı. Oysa 1959 Londra ve 1960 Zürih anlaşmalarına göre Türkiye’nin üye olmadığı uluslararası bir kuruluşa, Kıbrıs da üye olamazdı. Ya da bu üyelik için Türkiye’nin onayı gerekirdi. Türkiye sessiz kaldı ve 1960 duruşunu terk etti.
2- Loizidu davasında Türkiye, AİHM’nin verdiği tazminat cezasını ödemeyi kabul etti. Paranın büyüklüğü ya da küçüklüğü önemli değil. Davanın esası, “Türk ordusu Kıbrıs’ı işgal etti. Evime gidemiyorum” üzerine kuruluydu. Türkiye, tazminat ödemeyi kabul ederek, Ada’da işgalci olduğunu kabul etti.
3- Son kırılma noktası MGK’da Annan Planı’nın referans olarak gösterilmesi oldu. Türkiye, bu referansı İsviçre Bürgenstock Zirvesi’nde açıkladı. Böylece MGK’da yıkılmaz denilen devlet politikası, Annan Planı politikasına dönüştü. Bu üç gelişme nedeniyle, Kıbrıslı Türkler, Türkiye’nin kendisini terk ettiği inancına kapıldı. Tabii en çok da kafama MGK’da askeri kanadın da 1960 duruşu yerine Annan Planı’nı referans alması takıldı.
1974 Kıbrıs Harekatı’nda görev almış üsteğmen bir arkadaşımla sohbet ettim. Daha sonra kurmay subay olmuş ve emekliliğe de ayrılmıştı. Bir Kıbrıs gazisi ve emekli bir kurmay subay olarak bu tezlere yaklaşımı ne diye merak ettim. Yaptığı değerlendirme ve sorduğu ilginç bir soruyu özetleyerek aktarıyorum: “Orduda hiyerarşik yapı önemlidir. Ama savaşa giren ve kendini savaşta gösteren subayların, gözle görülmeyen karizması da vardır. 1974 Kıbrıs Harekatı döneminin teğmenleri, üsteğmenleri, yüzbaşıları, kıdem itibarıyla bugünün karargah ve komuta kademesinde olanlar. Dikkat et. Dönemin teğmenleri, üsteğmenleri, yüzbaşıları diyorum. Kıbrıs Barış Harekatı’na katılanlar demiyorum. Acaba karargahlarda, karar alma merciindeki komutanların kaç tanesi Kıbrıs Barış Harekatı’nda görev yaptı? Genelkurmay’ın görev süresi ile Kuvvet Komutanları’nın görev süresi neden eşitlenmiyor?”
Emekli kurmay subay arkadaşım, bu sorulara bulacağım cevabın birçok soruya da cevap teşkil edeceğini söyledi. TV konuşmalarımı ve gazete yazılarımı izleyenler hatırlar. Ordusuyla gurur duyan bir vatandaşım. Ama bu soruları da sizlerle paylaşmak istedim. İnternet ortamından kısmı azamı ile müttefik olduğum üç kırılma noktası ve aşağısındaki satır sahibinin adını not etmemişim. Kayda değer bulduğumdan alıntıladım. Kıbrıs’ın sekiz tansiyonlu kişisinin tavizlerini durduracak bir iradeye sahip olması Kıbrıslının mutlaka içlerinden birini çıkarmaları şart. Eski bir mücahit mi yok yavru vatanda? Fiemanillah.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Metin Hasırcı Arşivi