Hayatın dengesi ve aşırılıklar

Hayatın dengesi ve aşırılıklar

Hayatın dengeler üzerine kurulduğunu bilmem söylemeye gerek var mı?
Gündüzü yaşamak için geceye,
Suyun ve havanın önemini anlamak için susuzluğa ve havasızlığa,
Hayatın önemini kavramak için ölüme,
Sağlığın ve sıhhatin kıymetini bilmek için hastalığa ihtiyaç vardır.
İnsanlar çalıştıkları bir iş ve aldıkları bir maaş olduğu sürece hep yakınırlar, ya işleri zordur, ya maaşları düşüktür. Ama işsiz kalınca, o yakındıkları günleri mumla ararlar.
çocukların gürültüsünden bunalan ve çocukları haşlayan yaşlılar, aslında kaybettikleri çocukluklarına tekrar ulaşamamanın ve yeniden onlar gibi koşup oynayamamanın verdiği kıskançlıkla tepki gösterirler. “Ah çocukluğuma bir daha dönebilsem...”, “Bizim gençliğimizde...” cümleleri ağızdan dökülmeye başlandığında gözlerinin içi ışıldar ve adeta o günleri, anılarda da olsa tekrar yaşarlar.
Hayatta her şey zıddıyla kaimdir.
Pozitif negatif, siyah beyaz, canlı ölü, kadın erkek...
Necip Fazıl’ın şiirinin diliyle:
“Düşmanım, sen benim ifadem ve hızımsın!
Gündüz geceye muhtaç, bana da sen lazımsın!”
İşte tüm bu zıtlıklar aksiyonu meydana çıkarır. Enerji oluşturur.
Eğer, bir şeyin zıddı yoksa orada hareket ve hayat da yok demektir.
Zıtlıkların bir denge oluşturduğu doğru ama, bu dengeyi bozan başka unsurlar da var: O da aşırılıklar!
Aşırılıklar bu dengeyi bozan, tahterevallinin bir tarafını ağırlaştıran, diğer tarafını havaya kaldıran artı ya da eksi katkılardır.
Bazen aşırılıklar, bir ihtiyaç haline gelebilir. Oluşmuş bulunan denge, değiştirilmek isteniyorsa orada aşırılıklar kaçınılmazdır. Ancak aşırılıkların dozajı da önemlidir. çünkü bir aşırılık mevcut dengeyi değiştirirken, kendi içinde dengeli ise pozitif bir sonuç üretmesi beklenebilir. Ama kendi içinde de aşırılıkları devam ediyorsa, sonuç negatif olacaktır.
Herkesin susup kaderine razı olduğu bir ortamda, dilediği gibi at oynatan ve halka haksızlık yapan kimselere karşı, sesini yükselten ve yapılan haksızlığı haykıran birilerinin çıkması ve haksızlığı önlemeye kalkışması, kurulu bir düzenin bozulması anlamına geldiği için, aşırılıktır. Ancak, hayatın dengesi ve devamı için gereklidir. Ortaya çıkan mücadele ortamından herkes istifade eder.
Aslında her aşırılık başka bir aşırılığı dengelemek için ortaya çıkar. Tahterevallinin ayakları gibi biri inip diğeri kalkar.
Pozitif sonuçların üretilmesi, dengenin kontrollü olarak pozitif tarafta tutulması ile gerçekleşir. Aşırılıkta aşırılık ise ölümdür. Eğer tahterevalli oyununun devamı isteniyorsa, iki tarafın da sabit kalmaması, birbiriyle uyumlu olarak inip kalkması gerekir. Yoksa oyunun tadı kaçar ve oyun biter. Sürekli oruç tutan bir adamın sağlık dengesi bozulur. İbadete kapanmış kimse toplumdan kopar. Hep aynı yemeği yiyen kimse beslenme sorunları yaşar. Hep ağlamak, hep gülmek, hep kızmak veya hiçbir şeye kızmamak, her şeyi önemsemek veya hiçbir şeyi önemsememek, hep ölümü düşünmek veya hiç aklına getirmemek aşırılıkta aşırılıkların bazılarıdır.
Hayatın dengesi zıtlıklar, zıtlıkların dengesi aşırılıklardır...
Doğru olan, neyin, ne zaman, nerede, nasıl ve hangi ölçüler içerisinde yapılacağını ve sonucun ne olabileceğini iyi hesaplayıp, ona göre hareket etmektir.
Nitekim Kur’an da mü’minleri vasat bir toplum olarak nitelerken “dengeli ve adaleti gözeten bir toplum olmaları gerektiğini işaret ediyor:
“Nitekim, insanlara şahit olmanız, Peygamber'in de size şahit olması için sizi vasat /adil bir toplum kıldık.” (Bakara: 143)

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi