Beyaz öküz ve Arab atasözü!

Beyaz öküz ve Arab atasözü!

Av ve avcı

Türkiye'de insanlarımız arasında hiçbir sorun yok.

Ayrı partilere oy kullanırlar, evlerde, işyerlerinde, dairelerde, kahvelerde bir araya geldiklerinde yukarıdakilerle dalgalarını da geçerler, "Seninki..." "Benimki..." diye başlayan cümlelerle kafalarını da bulurlar daha sonra tokalaşarak ayrılırlar.

Sorun, ülkeyi kurtaracağım diyerek çalışan aydın, siyasetçi, strateji uzmanlarında.

21 partiye oy veren insanımıza Amerika veya İsrail kelimelerini söyleseniz hepsi aynı doğrultuda olumsuz kanaatini belirtir.

Mazlumun yanında zalimin karşısında olur.

Ama vatan kurtaran aslanlarımız "Olmaz beyim, o canavarın gölgesine sığınmazsak olmaz" diyerek söze giriverirler.

Son günlerde Filistin'de yapılan katliamlara bütün bir millet tepkisini gösterirken bu gidişin tehlikeli olduğunu canavarın sayesinde yaşayanlar yazmaya ve söylemeye başladılar.

Canavarın gölgesinde olanlar kendilerinin kafeste keklik durumunda olduklarını avcının her an yiyebileceği av bildiğini, avcının verdiği yem nedeniyle bilemediler.

Arab'ın bir atasözü vardır. "Ey beni duyanlar, açın kulaklarınızı duyun beni. Ben beyaz öküz yendiğinde yenmiştim."

Hikayesi şöyle: Beyaz öküz, siyah öküz ve sarı öküz otlakta yayılırken bunları yemeyi planlayan kurt, üçüne birden saldıramayacağını anlayınca sarı öküzle siyah öküzün yanına varmış ve "acıyorum size" demiş. "Beyaz renk uzaktan belli olur. Çiftçi görür sizi yakalar, boyunduruğu altına alır, çift sürer. Hürriyetiniz elinizden gider" yollu diller dökmüş ve ikisini ikna etmiş, ama öküzler "o bizim kardeşimiz, biz bir şey yapamayız ki" demişler. Kurt "o işi bana bırakın, siz göz yumun yeter" demiş ve beyaz öküzün işini bitirmiş. Birkaç gün sonra aynı plan dahilinde siyah öküzün işini de bitirince sarı öküzün yanına gelirken sarı öküz yukarıdaki feryadı basmış. (İbni Asakir, Tarihi Dımışk 39/472-3, Yakubi,el-ma'rife ve-t-tarih 3/118, Lehcetü-l-lüğa,öküz maddesi )

Bir zamanlar biz bir tek millet iken kurt planıyla elliden fazla devletçikler haline getirilmişiz. Yenip bitirilmiyoruz. Bu kurtlar daha sinsi. Ölüm noktasına yaklaşıncaya kadar kanımızı emiyorlar, sonra bırakıp başkasına geçiyorlar.

Son yıllarda önce İran'a saldırttılar, sonra Kuveyt'e, sonra Irak'a, sonra Afganistan'a, Filistin'e saldırdılar. Her saldırı öncesinde saldırmak için gerekçe hazırladılar ve dünyadaki sürülerden de destek aldılar.

Irak'ta Müslümanlar, birlikte hareket etmemesi için Şii, Sünni ve Kürt adı altında parçalara ayırdılar. Sırasıyla hepsinin işini bitirirken, dışarıdan yardım gelmesin diye yine böl, parçala ve yut oyununu oynuyorlar.

Rahmetle andığımız Mehmet Akif merhum:

«Medeniyyet!» size çoktan beridir diş biliyor;

Evvelâ parçalamak, sonra da yutmak diliyor,"

Dedikten sonra:

"Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez;

Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez."

Diyor ve kurtuluşumuzun reçetesi olarak birlik ve beraberliği gösteriyor.

Akif'e de yol gösteren ayetlere bizde kulak verelim:

Âl-i İmran 103- Hepiniz topluca Allah'ın ipine (Kur'ân'a) sımsıkı sarılın, parçalanmayın. Allah'ın size olan nimetini hatırlayın. Hani siz birbirinize düşman idiniz de, O kalplerinizi birleştirdi ve O' nun nimetiyle siz kardeş oldunuz. Ve siz ateş çukurunun kenarında idiniz de, O sizi kurtardı. Allah doğru yola gelesiniz diye ayetlerini işte böyle açıklar.

"Rabbimiz, bizi ve bizden önce imanla geçip giden kardeşlerimizi bağışla. İman edenlere karşı gönlümüzde hiçbir kin bırakma. Rabbimiz, şüphesiz sen şefkatlisin, merhametlisin" (Haşr suresi 59/10)

Mü'min insanlara karşı gönlümüzde kin bırakmayacağız. Bunun için o mü'min kardeşimizin iyi huylarını gözümüzün önüne kadar getirip güzelliğini seyredeceğiz. Şeriatçı, tarikatçı, radikal, ılımlı, hoşgörücü, mütaassıp, barışçı, siyasal İslamcı, aşırı dinci.....vs.. gibi isimler takılarak parçalanmak istenen insanımızı "Müslüman" adı altında toplayıp hatalarıyla beraber bağrımıza bastıktan sonra yanan bir yüreğin ateşiyle hataları yakıp sessizce yok edeceğiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi