Amerika’nın havası ve Üsame

Amerika’nın havası ve Üsame

Amerika’nın havası

Ormandaki hayvanlar uzaktan aslanı görürlermiş ve fakat yanına yaklaşamazlarmış.

Aradan günler geçmiş Aslan yattığı yerden hiç kalkmaz ve kıpırtısı dahi görülmezmiş.

Korkularından hiç biri de onun yanına yaklaşamazmış.

Ormanı koku almış. Hepsi burunlarına filtre takmış kötü kokuya karşı.

Bir gün hepsi birden yaklaşmışlar, aslan canlıymış. Geriye kaçmışlar ama kötü kokular gelmeye devam ediyormuş.

Tekrar yaklaşmışlar, dikkatlice bakmışlar, tüylerinin hareket ettiğini görmüşler tekrar kaçacaklar, tilki demiş ki, "Tüylerini hava sallıyor. Biz aslandan değil, havasından korkuyoruz"

Gerçek tilkinin dediği gibiymiş.

"Karanlık gecede kara karıncanın yürüyüşünü görürüm, ayak sesini duyarım" diye Birleşmiş Milletlere bağlı ülkelerin devlet başkanlarına hava atan ve çağdaş ilahlığa soyunan Amerika, ticaretinin beyni ikiz kuleler ile siyasetinin beyni Pentagon vurulalıdan beri aslında komaya girdi.

Bazı fazla kuşkulu ve korkak siyasiler Amerika'nın eski havasının etkisi altında kalarak yatıyor ama tilki uykusunda ölmedi o diyerek havasına hız veriyor.

Irak'taki başarısı askeri veya teknolojik üstünlüğüyle kazanılmış bir başarı değil, havayla veya satın alınan generallerle kazanılmış bir işgaldir.

Dünyanın her tarafını uydudan denetliyoruz" havasını basmışlar ama aradan sekiz yıl geçti hâlâ Üsame'yi bulamadı.

Eskiden köylerde, şimdilerde şehirlerde çalıştığı işyerinin patronunun işbilmezliği ve hovardalığı veya kumarbazlığı veya bir başka sebeble battığı ve o işyerinde çalışan işçi tarafından satın alındığı durumlar çok görülür ya, işte Amerika da o duruma düştü.

Düne kadar kahvehanelerine "Köpek ve zenci giremez" diye yazarlarken şimdi Beyaz saraya siyah adam girdi.

Amerika'nın çağdaş ilah olduğu konusunda hiç şüphesi olmayan bazı sağcı yazarlarımız "Aslında Üsame, Amerika'nın elinde bir oyuncaktır" diye yazdılar, yazdılar ki ilahlarının çaresizliğini görmek istemediler.

Amerika kendi kullarının da yüzünü kara çıkarıyor.

Calut'a karşı Davud aleyhisselamın sapan taşıyla kazandığı zaferin benzeri bir başarı da Amerikan silahları ve dolarlarıyla desteklenen, dünyanın en iyi eğitilmiş askerleri olarak takdim edilen İsrail askerlerinin iki aydır sürdürdükleri katliamların o taş atan çocukların yüreğinde zerre kadar korku meydana getirememesi ve en iyi korunan Telaviv'in içlerinde kendilerini savunmaları da Amerika'nın başını ağrıtmaya devam ediyor.

O çocuklar, iman ettikleri Kur'an-ı Kerim'de gerçek müminlerin haleti ruhiyyelerini okuyorlar:

"Onlara (müminlere), insanlar: "Şüphesiz düşmanınız olan insanlar, sizin için kuvvetlerini topladılar. Onlardan korkunuz" dedi de, bu onların imanını artırdı ve onlar: "Allah bize yeter o ne güzel vekildir" dediler." (Âl-i İmran 173)

"Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma. Bilakis diridirler, Rableri katında rızklandırılırlar." (Âl-i İmran 169)

Bu insanlar, bu kokmuş, kana bulanmış, gözyaşıyla sulanmış bu dünyanın nimetlerinden yararlandırılmamışlar. Amerikan halkının kan ve gözyaşıyla sulanan nimetleri çok yiyerek tutulduğu Obezitizm hastalığını da tanımadan gidiyorlar.

Amerika, bu güne kadar koruduğu kralların koltuğunu da farkına varmadan sallandırdı.

Düşmek üzere olduğunu anlayan krallar, halklarının isteği doğrultusunda hareket etme görüntüsü içine girdiler.

Amerika'nın en değerli uzmanları en güzel salonlarda dünyanın önde gelen uzmanlarına seminerler veriyorlar ve geliştirdikleri üstün teknolojiyi tanıtıp pazarlarken "Biz, bu teknoloji ile her şeyi görüyoruz ve istediğimizi ısıya ayarlı güdümlü mermilerimizle vuruyoruz" dediği anda aşağıdan tek kelimelik bir fıkra herkesi güldürür: "Üsame"

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi