Ekrem Kızıltaş

Ekrem Kızıltaş

Un, yağ, şeker ve helva…

Un, yağ, şeker ve helva…

Aslında mesele aynı... Ülkemizin bütün il ve ilçelerinde yaşayan insanlar, insanca yaşayabilecekleri bir ortam peşindeler.

Var olan imkanların en iyi şekilde değerlendirilmesi ve kendilerinin de çalışıp üreterek sürece katkıda bulunmaları; böylelikle yörelerinin gelişip ilerlemesinin yanında, aile efradı, komşuları ve hemşehrileri ile birlikte hayatlarını rahatça sürdürebilmek...

Ordu ili de bu illerden birisi ve ülkemizin birçok ili gibi devlet yatırımları hususunda cömert davranılan bir il olmadığından, neler yapabiliriz sorusu sıkça telaffuz edilen bir soru.

Ordulu Sanayici İşadamları ve Yöneticiler Derneği ile yaptığımız ziyaretler, Ordu ilinin derin arayışları hususunda fikirler edinmemizi sağladı.

ORSİYAD'ın düzenlediği panelde; birçok insanın ümit bağladığı turizm konusunun, zannedildiği kadar kolay gerçekleştirilebilecek bir iş olmadığı, uzun bir sürece ihtiyaç duyduğu ve dahası, alınabilecek neticenin tatminkar olup olmayacağının yanında, buna değip değmeyeceğinin de düşünülmesi gerektiği ortaya konuldu.

İstanbul Üniversitesinden Prof. Dr. Fisun İstanbulluoğlu Dinçer ve Prof. Dr. Mithat Dinçer, panelde yaptıkları konuşmalarda, Ordu'nun yönelebileceği yayla turizmi ve benzeri sahaların çocuklarımızdan emanet aldığımız çevre konusunda arzu edilmeyecek sonuçlar ortaya çıkarabileceğine vurgu yaptılar.

Türkiye'nin en fazla göç veren illerinden birisi olan Ordu açısından, gelişmesini tetikleyecek ve insanlarının milli gelirden hakettikleri payı alabilecekleri başka yollar bulunması gerekiyordu anlaşılan.

Diğer yollar üzerinde çalışıladursun, fındık meselesi hemen her Ordulu'nun zihnini meşgul eden en önemli konulardan birisi.

Fındık. Diğer birçok Karadeniz şehrinin ama daha çok Ordu ve Giresun'un en önemli gelir kaynağı.

Dünya ihtiyacının yüzde 75'ini Türkiye'nin ürettiği ama borsası nedense Hamburg'da kurulu olan bir ürün.

Fındık sadece kuruyemişçiden ya da marketlerden aldığımız bir çerezlik değil, o doğrudan ya da dolayı olarak ülkemizdeki milyonlarca kişiyi yakından ilgilendiren bir sanayi hammaddesi.

Fındık, Avrupa'daki birçok çikolata fabrikası açısından olmazsa olmaz önemde ve bu sebeple çok önemli bir tarımsal ürün.

Basitçe anlatmak gerekirse; eğer destek olunursa, milyonlarca üreticinin yanında; esnafı, tüccarı, fabrikatörü ve ihracatçıyı memnun etmesinin yanında, ülkemize de yıllık iki milyar doların üzerinde ihracat getirisi sağlayabilecek bir ürün.

Hem de tek dolar ithal girdisi bile olmadan...

Fındık var; üretici, esnaf, tüccar ve fabrikatör var, ihraç eden de mevcut... Zaman zaman gerçekleşen üretim fazlası dışında bir problem de yok...

Ancak, bütün bunlar mevcut olmasına rağmen fındık, üretici başta olmak üzere kimseyi memnun etmiyor.

Yani, un, yağ ve şeker var ama helva yapılamıyor...

Bütün mesele, fındıkla ilgili sürecin yanlış idare ediliyor olması ile alakalı.

Bu sürecin doğru idare edilebilmesi ise, öyle çok zor bir şey değil...

İlgililerin biraraya gelmesi ve 'kazan kazan' formülünü fındık için hayata geçirebilecek tedbirler almaları gerekiyor sadece. Bu yapılabilirse, üretici başta olmak üzere, esnaf, tüccar, fabrikatör, ihracatçı ve devlet, hep beraber kazanacaklar.

Kazanacağız yani...

Her kimin ya da kimlerin üzerine düşüyorsa, onların vakit kaybetmeden tedbirler almaları; fındık konusunda bundan sonra olsun güzel uygulamalarda bulunmaları, hem Ordu'nun ve Karadenizlilerin ve hem de ülkemizin lehine olacak.

Çeşitli mülahazalarla tedbir almakta yine gecikilmesi ise, ilgili herkesin ve bu arada ülkemizin de kaybetmesi manasına gelecek...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ekrem Kızıltaş Arşivi