Ekrem Kızıltaş

Ekrem Kızıltaş

Basra harap olmuş olsa da...

Basra harap olmuş olsa da...

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın, 1982 Anayasası'nın Geçici 15. Maddesinin kaldırılması

şeklindeki teklifi, hoş bir teklif.

Eskiler 'ba'de harabü'l Basra', yani 'Basra harap olduktan sonra...' derlermiş.

Baykal'ın, tam 27 sene sonra, darbecilerin yargılanmasını önlemek için Anayasa'ya konulmuş olan bu maddenin kaldırılmasını istiyor olması, 'Basra harap olduktan sonra...' denilmesine sebep olsa da, hakikaten hoş bir teklif.

82 Anayasası'nın meşhur Geçici 15. Maddesi'ni okumuş muydunuz hiç?

Okumamış olanlara hizmet maksadıyla alıntılıyalım:

"12 Eylül 1980 tarihinden, ilk genel seçimler sonucu toplanacak Türkiye Büyük Millet Meclisinin Başkanlık Divanını oluşturuncaya kadar geçecek süre içinde, yasama ve yürütme yetkilerini Türk milleti adına kullanan, 2356 sayılı Kanunla kurulu Millî Güvenlik Konseyinin, bu Konseyin yönetimi döneminde kurulmuş hükümetlerin, 2485 sayılı Kurucu Meclis Hakkında Kanunla görev ifa eden Danışma Meclisinin her türlü karar ve tasarruflarından dolayı haklarında cezaî, malî veya hukukî sorumluluk iddiası ileri sürülemez ve bu maksatla herhangi bir yargı merciine başvurulamaz."

Nasıl?.. Güzel(!) bir madde, değil mi?

Güzelliği, birilerinin: 'Bizim çocuklar başardı' dedikleri bir askeri darbe ile işbaşına gelenleri ve onların emrinde çalışanları, anayasal bir koruma çemberine alıyor oluşunda.

Bir anayasada böylesine bir madde olabir mi sorusunun, pek anlamı yok: Çünkü 82 Anayasası'nda var!

İşte bizi Anayasamızdaki böylesine sakil bir maddeden kurtarmak için harekete geçmiş olan Sn. Baykal'ın, daha öncekiler haydi neyse de, gereken çalışmaları yaptıktan sonra, 28 Şubat'ta olup bitenler ve 27 Nisan e-bildirisi hususunda da bazı taleplerde bulunmasının önü açılmış demektir.

Tabii bunu söylerken, onlar üzerine laf edecekse eğer, bizleri bu sefer de 27 sene beklemek zorunda bırakmaması kaydıyla.

28 Şubat ve dahi 27 Nisan e-bildirisi meselesinde, şimdi Ergenekon meselesinde olduğu gibi, avukatlığa (savcılığa tabirini mi kullanmalıydık?) soyunmuş olan Baykal'ın, o hususlarda fazla girişken olamayacağı düşüncesiyle; mesela Anayasa'nın 24. Maddesi'nde tanımlanan din eğitimi hakkının, uygulamada karşı karşıya kaldığı güçlükler hususunda bazı sözler etmesini rica etsek, nasıl olur acaba?

Malum, Anayasa sadece talepten bahsederken; uygulamada, Kur'an kursları ve Yaz Kur'an kurslarına gitmeyle alakalı olarak yaş ve eğitim sınırı getirilmiş durumda ve bu da, açıktan açığa Anayasa'yı ihlal manasına geliyor...

Yine Sn. Baykal, hazır eli değmişken; Anayasamızca bütün insanımıza tanınan bazı temel hak ve özgürlüklerin, başka bazı temel hak ve özgürlüklerin kullanılması bahanesiyle gasp edilmesi olayına da eğilebilir belki.

Yine malumdur ki, eğitim-öğrenim hakkı temel bir anayasal haktır ve bundan -hangi sebeple olursa olsun-, kimsenin mahrum bırakılamayacağı, Anayasamızın emirleri cümlesindendir...

İşin kanunla ilgili boyutu daha da ilgi çekici: YÖK Kanunu Ek 17. Madde'de: "Yürürlükteki kanunlara aykırı olmamak kaydıyla yüksek öğrenim kuruluşlarında kılık kıyafet serbesttir" deniliyor olmasına rağmen, üniversitelerde başörtüsünün neden hâlâ yasak olduğu hususunda Sn. Baykal'ın söyleyebileceği birçok şey olsa gerek.

Yine bütün anayasalarda ve bu arada bizim de Anayasamızda var olan eşitlik ilkesinin fena halde ihlali demek olan şu saçma-sapan katsayı meselesi de, Sn Baykal'ın ilgilerini muntazır.

Görüyorsunuz ya, ilgi bekleyen epey konu var...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ekrem Kızıltaş Arşivi