Ekrem Kızıltaş

Ekrem Kızıltaş

Berlin'de hakimler, hâlâ var...

Berlin'de hakimler, hâlâ var...

'Berlin'de hakimler var!' sözü, her şehirde olduğu gibi bu Alman şehrinde de hakimler olduğunu beyan etmek için değil, adalet mekanizmasından ümidini kesmemek gerektiğini hatırlatan bir sözdür. Ama özellikle de mahkemeden beklediği gibi bir karar çıkanlar tarafından kullanılır.

Sözün kaynağı, 18. yüzyılda Berlin yakınlarında yaşayan, Sans Souci isimli bir değirmen sahibidir.

Zamanın Alman hükümdarı Friedrich Der Grosse, Postdam Ormanlarında gezinirken, kendisine saray yaptırmak için beğendiği arazinin içinde kalan değirmeni satın almak ister, değirmenci satmak istemeyince de fiyatı yükseltir.

Değirmenci inat edince, hükümdar fiyatı artırır ve ikna olmadığını görünce de: "Ben bu ülkenin kralıyım, satmazsan zorla alırım" der.

Ve o zaman değirmenci Sans Souci, o meşhur sözünü söyler:

"Sen kral da olsan, benim değirmenimi alamazsın. Çünkü Berlin'de hakimler var!.."(Bilgi için Berlin'den Rüştü Kam'a teşekkürler.)

Geçtimiz günlerde Berlin'de bir hakimin verdiği karar, 'Berlin'de hakimler var' sözünü yeniden gündeme taşıdı.

Diestewerg Gymnasium'da okumakta olan Yunus M. (16) İsimli Türk asıllı bir öğrenci, okulda namaz kılmakta zorluklarla karşılaşınca, 'İbadet etme hakkının kendisine tanınması gerektiği' teziyle, Berlin İdare Mahkemesi'ne başvurur.

Berlin İdare Mahkemesi de: 'Ders akışını etkilemediği sürece, öğrencinin dini inançlarını yerine getirmeye hakkı vardır' gerekçesiyle, öğrencinin bu talebini yerinde bulur...

Yunus M. Bu karar üzerine okul idaresinin yaptığı düzenleme ile, okulda bulunduğu zaman vakti gelen namazlarını kendisine tahsis edilen bir odada kılabilecek imkana kavuşur...

Olay burada bitse, mesele yok. Ama iş bundan sonra medyanın gündemine girer ve konuyla ilgili açıklamalar da birbirini takip etmeye başlar.

Mesela Berlin Katolik Kilisesi Sözcüsü Stefan Förner, kararın din özgürlüğünü güçlendirdiğini belirterek, 'Memnuniyetle karşıladıklarını' söylemiş.

Almanya Protestan Kiliseleri Başkanı Wolfgang Huber'in sözcüsü Volker Jasterzembski de, karardan memnun olduklarını açıklamış.

Karar herkesi memnun etmiş değil tabii ki.

Mesela Seyran Ateş isimli, kadın hakları savunucusu da olan bir avukat, kararın yanlış bir sinyal olduğunu ve 'Dinin okullarda yeri olmaması gerektiğini' savunmuş.

Neukölln İlçesi'nin Belediye Başkanı Heinz Buschkowsky de, kararın uyumu kolaylaştırmayacağını, 'Paralel toplumların oluşmasına ve toplumda ayrılıkların olmasına neden olabileceğini' belirtmek ihtiyacı hissetmiş.

Ama asıl ilginç açıklama, Yeşiller Partisi Berlin Eyalet Meclisi Üyesi ve partisinin meclis grubu eğitim politikası sözcüsü Özcan Mutlu'dan gelmiş.

Kararın kendisini şaşkınlığa uğrattığını ve 'Toplumdaki gerçeklere uzak olduğunu' savunan Özcan Mutlu, 'Karar emsal teşkil edebileceği için uyuma zarar verir' dedikten sonra, okullarda namaz için oda ayrılmasının sadece İran'da uygulandığını söylemiş...

Tamam Özcan Mutlu'nun üyesi olduğu Yeşiller, bizim bildiğimiz yeşil renkten biraz daha farklı, fıstıki tonlara çalan bir yeşil.

Ama özgürlükleri esas alan ve çoğu zaman insanın aklını durduracak kadar özgürlük yanlısı kesildiğini bildiğimiz Yeşiller'e mensup bir kişinin, mahkemenin bir talebenin ibadet talebi dolayısıyla verdiği kararı, alkışlamasa bile takdir etmesi gerekmez miydi?..

İbadet özgürlük alanına girmiyor mu, yoksa...

Berlin'de hâlâ hakimler var. Ama başka şeyler de var...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ekrem Kızıltaş Arşivi