D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

Misilleme ne zaman ve nasıl?

Misilleme ne zaman ve nasıl?

Başbakan Erdoğan’ın türkçesi “bir dakika” olan, ingilizce “van münit” çıkışının üzerinden aylar geçti. O andan itibaren, konunun muhatabı olan, Başbakan’ın sert ifadelerle eleştirdiği İsrail tarafının bunu O’nun (ve elbette Türkiye’nin) yanına bırakmayacağı sür’atle yayıldı.
Türkiye’nin ana medyasının bu propagandayı yayış sür’atine rağmen, İsrail tarafı aynı tavrı açıkca gösteremedi. O günden beri, bilhassa İslâm dünyasında büyük etkiler uyandıran bu çıkışın bir rövanşının olacağı ve dünyanın görünmeyen/görünür büyük gücü İsrail’in, onun çok güçlü yerleşik lobilerinin gerekeni bir gün, bir şekilde yapacağı hem diplomatik çevrelerde, hem de yayın çevrelerinde dillendirilip durdu.
Son gelişmeler, Başbakan’ın çıkışının “fevri” olmadığını gösteriyor. Bir taraftan, İsrail’in düşmanı Suriye ile ilişkilerin sınırtanımaz şekilde genişlemesi, diğer taraftan Konya Ovası’nda düzenlenen “Anadolu Kartalı” tatbikatının bu yıl sadece TSK’nin bir iç tatbikatına dönüştürülerek İsrail savaş uçaklarının katılmasının önüne geçilmesi meselesi var. İsrail’in 28 Şubat kurgusu Türkiye siyasetinin geçersizliği artık tescil edilmiş durumda. Türkiye, İsrail ekseninde siyaset takip ederek hiç bir yere varamadı. Varsa idi, zaten malûm çevreler ellerinden geleni arkalarına komaz, yeri göğü inletirlerdi.
Mamafih, erken uyarıcı “Ekşi Başyazar”, Türkiye’nin makas değiştirdiğini yazıyor. Başbakan Erdoğan’ın ocak ayında İsrail tarafından Gazze’ye yapılan saldırılar karşısında gösterdiği tepkiyi “skandal” olarak niteliyor!
“Rövanş” kelimesinin türkçe karşılığının ne olabileceğini düşünürken, Türkiye-Suriye sınırının her iki ülkenin bakanları tarafından törenle kaldırılması, Halep’te ve Gaziantep’te ortak bakanlar toplantısı yapılması ile ilgili haberleri okuyordum.
Türk heyetinin sözcülüğünü Ahmed Davudoğlu yapıyor. Onun ismini ve soyadını “oğlu” hariç, arapça bulanlar az değildir. Suriye heyetinin başında ise Devlet Başkanı Yardımcısı Vekili Hasan Türkmenî bulunuyor. Buyurun bakalım! Suriye heyetinin başkanını nasıl niteleyeceğiz?
“Gerek Türkiye gerekse Suriye tarafında son derece hissi anlar yaşadık. İki halkın birbirini bu kadar özlediği hepimizce malûmdu, ama bu kadar özlemle birbirlerini beklediklerini ve kucaklaşma arzusu içinde olduklarını bir kez daha müşahede ettik.” Davudoğlu’nun bu sözleri, işin siyaseti, diplomasiyi aşan bir yanı olduğunu göstermiyor mu?
Davudoğlu devam ediyor: “Bundan sonra artık ... el ele yürüyeceğiz bu yolda ve bölgemizi tekrar yükselen bir medeniyet merkezi yapmak için hep beraber çalışacağız.” Dışişleri Bakanı, bugünün her iki halk için de iki bayram arasında bir bayram, bir düğün günü olduğunu sözlerine ekliyor. Benzer bir ilişki mekanizmasının Irak’la, Mısır’la da sağlanabileceğini, Lübnan ile çok yakın ilişkilerimiz olduğunu söylüyor.
Baktım, sözü edilmeyen bir ülke daha var: Filistin! Türkiye esasında Filistin sınırına dayandı. İşin özü burada.
Halep’teki toplantıya Türkiye tarafı 10 Bakan, 17 AK Parti, 5 CHP, 4 MHP ve 3 DTP milletvekili, sınır valileri, TOBB, MÜSİAD, TUSKON ve DEİK’in üst düzey temsilcileri katılmış...
Bu terkip, hükümetin ötesinde bir temsil iradesinin varlığını ortaya koyuyor. Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim ortak basın toplantısında “Bugün gerçekten tarihi bir gün” diyor. “İki devlet, bir heyet gibi çalıştık” diyen Davudoğlu ise “AK Parti iktidardan düştüğü zaman Suriye ile yapılan anlaşmalar geçerli olacak mı” sorusuna “O anlaşma kıyamete kadar bâki kalır. Köklü Türkiye’nin geleneği budur” cevabını veriyor.
Türkiye ile Suriye, Lübnan, Irak ve Filistin savaşarak birbirinden ayrılmadı. Lozan sırasında bu coğrafyanın halkları Türkiye ile birlikte olmak istedi. 20. Yüzyılın başında dünya haritasını çizen emperyalist güçler, bu sun’i sınırları bize tasdik ettirdi. Bu hudutların mutasavver İsrail devletini bölgeye sokmak için çizildiği o zaman fark edilemedi.
Gelelim rövanşa! Bu fransızca kelimenin türkçe karşılığını arıyorduk ya. Kamus-ı Fransevî’ye baktım: “Mukabelebilmisil” yazılı. Şemseddin Sami, bu karşılıktan sonra açıklama yapıyor: “Düçar-ı mağlubiyet olduktan sonra (yenildikten sonra) ihraz-ı muvaffakiyet etmek (başarı kazanmak)”. Daha sonra da “karşılık” kelimesini okuyoruz.
İsrail’in komşu ülkeler üzerinden bir “karşılık” vermesi, misilleme yapması mümkün değil. Ama hesapta olmadığı halde, tam Türkiye Ermenistan ilişkilerinin yumuşama döneminde, İsrail Başbakanının Azerbaycan’ın başkentine gitmesi bir misilleme arayışı olabilir mi? Bal gibi olur! Türkiye Ermenistan ilişkilerinin gelişmesinden en çok rahatsız olan diasporanın Yahudi lobileri ile arkaplan ittifakları pekişir, Türkiye’de ve Ermenistan’da muhalif güçler harekete geçirilir, Azeri kamuoyu ifsad edilir mi?
Rövanş, misilleme, karşılık... olsa olsa böyle olur!


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
D.Mehmet Doğan Arşivi