D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

“Hani şu P...venk...”

“Hani şu P...venk...”

Hani “kem söz sahibinindir”, derler ya. Bazı kişiler bazı sözler sarf ederler, hasımlarına bazı sıfatlar yakıştırırlar ya. Yakıştırdıkları kötü nam o şahsa asla yakışmaz, üzerinde durmaz; fakat söyleyende bir sıfat olarak ölenedek kalır.
Yani bir anlamda bumerang etkisi!
Bir vakitlerin paşası Osman Özbek de bunlardan biri. Hani o bir zamanlar, sıradan bir zamanlar değil; 28 Şubatlı bir zamanlar, ağzını doldura doldura, köpükler saçarak sağa sola hakaretler yağdıran, iç siyaseti yeterli bulmayıp, dışarıya da taşan bir bilmem ne general var dı ya. İşte bu zatın başına gelen ondan başka bir şey değil.
Şöyle açıklayalım: Birkaç gün önce ahbabım okuduğu gazeteden bir haber başlığı aktardı: “Osman Özbek yine ağzını bozdu.” Meşguliyetten anlamamış gibi bir tepki vermiş olmalıyım ki, açıklama babından “hani şu p…venk” demesiyle ifademde meydana gelen değişiklik üzerine sözün devamını getirmedi.
Aslında kurduğu cümle şu olacaktı; “hani şu pezevenk kelimesini zamanın başbakanı için kullanan general…”
Bu kadar uzun cümle kurmasına gerek kalmadı. Arkadaşımın yaptığını yapan çok sayıda kişinin olduğundan şüphe yok.
Malum bu e-general ülkesinin başbakanına hakaret ettikten sonra gerçek bir devlette olsa ertesi gün azledilecekken evvela mükafaten terfi ettirildi. Sonra da istifaya zorlandı. O da istifa etti. İstifaya zorlanmasının sebebi olarak ordudaki yolsuzlukları araştırması gösteriliyor.
Her neyse, bu e-general aynı zamanda bir parti kurmuş. Muhtemelen boş vakitlerini değerlendirmek için kurduğu bu partinin adını ben yeni duyuyorum. Memlekette o kadar çok tabela partisi var ki, hepsini bilmek elbette mümkün değil. Partinin adı Bağımsız Cumhuriyet Partisi imiş. Bu muhtemelen CHP’nin seçmenine hitab eden bir parti. Adıyla da onu eleştiriyor. CHP bağımlı cumhuriyet partisi, e-generalimizinki bağımsız!
E-generalin ağzı köy çeşmesi gibi… Önüne gelene hakaretler yağdırıyor. Son olarak balyoz darbe planını deşifre eden gazeteciye kendine yakışan sıfatlarla hitab etmiş.
Ayrıca ayırımcı olmadığını, gerektiğinde askerleri de o güzel (!) sözleriyle taltif ettiğini emekli Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’ü de hedef almasından çıkarabiliriz. Asıl tutuklanması gerekenin darbe planlarına geçit vermeyen eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök olduğunu iddia etmiş.
Bin yıl sürmek üzere planlanan 28 Şubat’ın sona erdiğini öne sürerek gösteri yapan gönüllü kuruluşları da topa tutmuş.
Bu arada TSK’yı da göreve çağırmış. “Bazıları finale yaklaştık diyor. Asıl biz finale yaklaştık, TSK Anayasa’daki belirlenmiş olan meşru müdafaa hakkını kullanmalı” deyu buyurmuş!
Meşru müdafaa hakkı varsa, bunun için Anayasa’ya lüzum yok. Kullansın! Fakat daha önceki darbeler meşru müdafa değil, gayri meşru müdahale idi. Arzu edilenin de bundan farklı olması mümkün değil!
Beni en çok şaşırtan emekli komutanın “etik değerler” isimli bir kitabı olduğu iddiası. Etik değerlerle bu ağız nasıl bir arada olabiliyor? Yoksa etik ahlâkinin eşanlamlısı değil mi?
Kitap hattı:
Ömer Erdem’in yeni şiir kitabı Kireç, şairin 5 eseri. Bu kitapta yer alan şiirlerde oturmuş, olgun bir şiir dili yanında, yeni arayışlar da hissediliyor.
her ayrılışta biraz daha yakın düşer
insan
insana
aşk diyorlar ya ateşi yakan suya
ateşi eritiyor
sözleri kelimesiz ağlayan çocukların
(Everest Yayınları, Ticarethane sk. 53, Cağaloğlu-İstanbul, 0212 679 97 23)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
D.Mehmet Doğan Arşivi