Şefik Dursun

Şefik Dursun

Darbe Anayasası ömrünü tamamladı

Darbe Anayasası ömrünü tamamladı

CHP Genel Başkanı Baykal, MHP’nin bir şekilde dolaylı desteği ile Anayasa değişikliğine karşı direnmesini sürdürüyor... Yakında TBMM Genel Kurulu’nun gündemine gelecek 26 maddelik Anayasa değişikliği paketinin sadece üç maddesine karşı çıkıyor. Özetle “Diğerleri her zaman değiştirilebilir, bugüne kadar da yapılabilirdi. Geçmişte birçok değişikliğe destek verdik; ancak bu üç madde yeni Meclis tarafından görüşülsün” diyor. Benzer mazereti farklı şekilde MHP de dillendiriyor. Onlar da bu maddeler değiştirilmesin demiyorlar... Seçim yaklaştı, yeni seçilecek Meclis’te görüşülsün diyorlar. Bu teklif AK Parti tarafından kabul edilebilir görülmüyor... Sonuçta şu anda Meclis’in elinde Anayasa değişikliğini yapma gücü var ve bunu da kullanmak istiyor... Aksini düşünmek, bu Meclis’e karşı haksızlık olacaktır.
Bu üç madde neden çok önemli görülüyor?.. Bunlardan biri Anayasa Mahkemesi ile ilgili. Anayasa Mahkemesi’nin yapısının oluşma şekli, üye sayısı ve üyelerinin emekli oluncaya kadar üyeliklerinin devamı gibi hususlar; bir ihtilâl Anayasası için olabilir diye düşünülse de AB yolunda, demokratikleşme ve özgürlükler konusunda çağdaş ülkeleri yakalamak isteyen bir ülke için olmaması gereken özelliklerdir.
AK Parti’nin iktidara geldiği 2002 yılından bu yana yargıdan çekmediği kalmadı. Milletin büyük teveccühünü tahmin edemeyenler, seçim sonuçlarını görünce şaşırdılar. Seçimlerde işini bitiremedikleri partiyi, yargı yoluyla bitirmek istediler. Daha önce de ifade ettiğim gibi, ülkenin kaosa girme tehlikesi tahmin edilmeseydi, belki de AK Parti’yi kapatabilirlerdi.. Ancak ceza yine kesildi; AK Parti lâiklik karşıtı eylemlerin odağı olarak tanımlandı...
İkincisi, Yargıtay ve Danıştay’ın, yani millet adına karar verme yetkisini elinde bulunduran Yüksek Yargı Kurumlarının, milletimize yakışır demokratik kurumlar olması için yapılmak istenen değişikliklerdir.
Üçüncü madde HSYK’nın seçilme usulü ile sayılarını yeniden belirleyen değişiklik maddesidir... HSYK üyelerini Yargıtay ve Danıştay seçiyor, HSYK da Yargıtay ve Danıştay üyelerini seçiyor... Karşılıklı anlaşmalarla kurumların yapısı oluşturuluyor... Al gülüm, ver gülüm!.. Böyle bir durumu düşününce, kimbilir bu seçimlerde ne hesaplar yapılıyordur diye kendime soruyorum... En azından “siz beni seçtiğinize göre” diye bir mantık ortaya çıkacaktır...
PARTİ KAPATMA SİYASETEN KULLANILMAKTADIR
Refah Partisi’nin, kapatılmasına gerekçe gösterilen deliller önceden bilindiği halde kapatma davasının, MGK’nın 28 Şubat 1997’deki kararlarından sonra açılmış olması, kararın siyasi olduğunu açıkça göstermektedir. Ayrıca Refah Partisi’ni kapatmak için dava açmış ve bunu başarmış Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın emekliliğinden sonra, bugün Ergenekon davasından yargılanan ulusalcıların yanında duruş sergilemesi, davanın siyaseten açılmış olduğunun inkâr edilemez belgesidir... Yani postmodern darbeye yargı gücü alet edilmiş; yargı yara almış, bu ise hiç önemsenmemiştir.
Benzer şekilde AK Parti de kapatılmak istendi. Ancak ne hikmetse(!) CHP için hiç harekete geçilmedi... Almanya’daki bir vakıftan aldığı parasal yardımın belgeleri olmasına rağmen, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın bu konuda ne yaptığı bilinmiyor... Daha doğrusu yaptığı bir çalışma yok. Bu durum, adalet dağıtan bir kurumu töhmet altına sokmaktadır... Hâlâ da AK Parti için kapatılma hesapları yapıldığı, açıklamalardan çıkarılabiliyor!.. Yani sistemin en güvenilen partisi CHP, hiçbir zaman kapatılamaz!.. Öyleyse parti kapatmayı kolaylaştıran hükümler, siyasette güç kazanması için, onun can simididir.
Bilindiği gibi AK Parti hakkında kapatma davası, 2007 yılında 411 milletvekilinin oylarıyla Meclis’ten geçirilen Anayasa değişikliğinin iptalinden sonra açıldı... Bu Anayasa değişikliğinde başörtüsünün adı dahi geçmediği halde, parti başörtüsü serbestisini savunan olarak tanımlandı ve cezalandırıldı... Hâlâ da AK Parti’nin bu konuya soğukluğu devam etmektedir... Bugün bir sivil toplum örgütü, Türkiye’deki başörtüsü yasağının nasıl bir zulüm makinesi gibi çalıştığını millete anlatabiliyor, ifade edebiliyor olmasına rağmen, bunu bir siyasi parti dile getiremiyor... Getirse, kapatılmasında malzeme olarak kullanılıyor...
Aslında başörtüsü sorunu, YÖK’ün çözmesi gereken bir sorundur. Durum böyle iken, Anayasa değişikliği ile problemin çözülmek istenmesini, imkânların yanlış kullanılması olarak değerlendiriyorum. Üniversitelerimize başörtüsü yasağını getirenler, 28 Şubatçılar yeni bir yasa mı çıkarılmıştı ki, ona uydular?.. Hepimiz 2547 sayılı YÖK yasasında “üniversitelerde mevcut yasalara aykırı olmamak kaydıyla kılık-kıyafetin serbest” olduğuna dair bir madde (EK.17) bulunduğunu biliyoruz... Buna rağmen başörtüsü yasağı uygulanabilmektedir... Başörtüsü yasağı nasıl gelmiş ise öyle de gidecektir... Bunu birçok kez ifade etmiş olmama rağmen, bu nasıl olacak diyen çıkmadı... Teziç döneminde kurtlar sofrası YÖK Genel Kurulu’na kuzular seçilip gönderildi. Bu yanlış politika sonucu, YÖK cephesinde ilerleme kaydedilemedi... Yukarıda ifade ettiğim gibi, YÖK’ün oluşan yeni yapısının da etkisizliği, sorunları çözümsüz hale getirdi... Birçok kaliteli öğretim üyesi, Rektör olarak atanmış olmasına rağmen, olaya yanlış açıdan bakıldığından, hâlâ çözüm üretilememiştir.
YARGININ MECLİS KUŞATMASI KALDIRILMALI
AK Parti hükümetinin Anayasa değişikliği paketinin kendisi için değil, aslında millet iradesinin temsilcisi TBMM’nin özgürlüğünü ve onurunu korumak için hazırlanmış bir değişiklik olduğunu söylemek gerekir. Siyaset, milleti mutlu etme sanatıdır. TBMM’nin onuru korunursa, millet de mutlu olacaktır. Bugün AK Parti, Baykal’ın karşı çıktığı sadece bu üç madde ile milletin huzuruna çıksa dahi, onay alabilir... Referandumla olsa dahi, kabul edilecek şekilde her türlü hesap yapılmalıdır... Demek ki mesele bu üç maddede!.. TBMM, Parti kapatma konusunda karar vermesin isteniyor. Demiyor muydu Anayasa Mahkemesi Başkanı “Parti kapatma konusunda bizi karar vermek zorunda bırakmayın..” diye? TBMM’ye güvenilmelidir. Baykal, 82 Anayasasının TBMM’yi kıskaca alan bu maddelerini kendi iktidarı(!) için gerekli görüyor... Kendi iktidarı diyorum; çünkü CHP hangi konuda Anayasa Mahkemesi’ne gitse, isteği doğrultusunda karar çıkmıştır... Bu imkân neden değiştirilsin?.. Öyle bir yargı oluşmuş ki; bağımsız ama tarafsız değil... Kim yaptı bunu, Sayın Baykal?.. Moğultay’ın Adalet Bakanlığı döneminde yargı kadrolarına nasıl atamalar yapıldığını hatırlamanızı isterim. Şimdi HSYK’nın Adalet Bakanı için “Kurul’da bulunmamalı..” demesi nerde, aynı Kurul’un Moğultay zamanında Bakan’ın istediği doğrultuda atamalar yapması nerde?..
Yargı mensubu hata yaptığında korunuyor, savunuluyor ve cesaret timsali gösteriliyor... Sonra bakıyorsunuz, altından Ergenekon çıkıyor.. İstanbul’da bir hakim, milletin gözü önünde sadece onun nöbetinde darbe planı yapmaktan tutuklananları serbest bırakıyor... Anayasa ve yasalarda katsayı konusunda kimin karar vereceği açık olmasına rağmen, Danıştay’ın kendisini YÖK’ün yerine koyup, yetki gaspı yaparak karar vermesi, bir hukuk devletinde olacak iş midir?.. Bu baskı hâlâ da devam ediyor.
Eğer adalet mülkün temeli ise, bu üç maddenin millet iradesini yansıtacak şekilde değişmesi, şimdi çok daha önem arz etmektedir... Milletin temsilcilerinin ölçüsü bu olmalıdır... Bu Anayasa değişikliği, kendi siyasi ikballerini milletin menfaatlerinden üstün görenlerle, milletin menfaatlerini ön planda tutanlar için birer imtihan olacaktır...
Sayın Bahçeli de aslında bugünlerin adamı olmalıdır... Onun Anayasa Mahkemesi’nin 367 kararı karşısındaki tutumunu bu millet unutmamıştır; milletin geleceğini düşünen bir parti olarak.. MHP, tabanı itibariyle, CHP’nin yanında duracak bir parti olamaz... Susmak da bazen bir şey söylemektir... Bunu anlamaya çalışmak, anlamak önemlidir. MHP, yetişmiş ekibi ve bir potansiyeli olan partidir. AK Parti’nin bunu görmesi gerekir... MHP, millet için önemli olan Anayasa değişikliğinde kapısını açık tutmalıdır...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şefik Dursun Arşivi