İhaneti seyretmek
Fatih İstanbulu kuşattığında, kilise meleklerin cinsiyetini tartışıyordu. Şimdi benzer bir durumu biz yaşıyoruz. Güneydoğuda herkesin dikkatini yöneltmesi gereken olaylar yaşanırken biz vatanı değil laiklik kisvesi arkasına saklanmış, Kemalist Marksistlerin saltanatını nasıl koruyacağımızı tartışıyoruz.
Anayasa değişikliğine gösterilen direncin, Atatürkle, Laiklikle en küçük bir alakası yoktur. Yıllardır belli kurumları Atatürkçülük kisvesi altında ele geçiren Marksist, mezhepçi, kadroların direnişi söz konusudur.
Bu kadrolar yerlerini korusun diye asıl konuşmamız gereken meseleleri konuşamıyoruz.
BDP Güneydoğuda kışkırtmalarına devam ediyor. Önceki gün Diyarbakırda yapılan mitingde bazı BDP milletvekillerinin yaptığı konuşmaları hiçbir ülke hiçbir hukuk düzeni kabul edemez.
Karakollar basılıyor, tığ gibi gençler şehit ediliyor, ülkesini, milletini korumakla mükellef olan askerin yaptığı karşı operasyonlar ihanet mitingleriyle- telin edilip, teröre karşı verilen mücadele Güneydoğu halkına karşı verilmiş gibi takdim ediliyor. BDP ey Kürt kökenli insanlar, devlet PKK'yı değil sizi hedef alıyor, devletin düşmanı terör değil sizsiniz gibi bir hava yaymaya çalışıyor.
İhanetin, alçaklığın bundan başka tarifi var mı?
Peki biz ne yapıyoruz, tüm zihinsel potansiyelimizi bu meselenin çözümüne odaklaştırmamız gerekirken ya Baykalın uçkuruyla uğraşıyor, yahut ülkeyi yönetilemez hale getirmeye çalışan Yargıdaki ideolojik yapılanmayla boğuşuyoruz.
BDP ateşle oynuyor. Önceki gün Diyarbakırda, dün Licede yapılan mitinglerin demokratik hak kullanımıyla hiçbir alakası yoktur. Ülkenin terörle verdiği mücadeleyi toplumlararası kavgaya çevirmek istiyor. Türkle Kürtün düşman olmasını, boğazlaşmasını hedefliyor. Nitekim Diyarbakırda yapılan yürüyüşte konuşan BDP Bitlis Milletvekili Nezir Karabaşın sözlerini başka türlü okumak mümkün değil. Karabaş, "Bu politikayı ve bu savaşı sürdürürseniz, iddia ediyoruz, yemin ediyoruz Kürt halkı yaşamı cehenneme çevirecek" diyor. Bu talihsiz sözleri başka türlü yorumlamak mümkün mü? Hadi bütün bunlar olup dururken oturup Baykal CHP'nin başına dönecek mi dönmeyecek mi diye papatya falı açalım.
Mevcut gündemin yoğunluğu BDP'nin cüret ve cesaretini artırmış, ihanetini daha rahat kusma fırsatını vermiştir.
Türkiye Cumhuriyetinin bir numaralı meselesi BDP ve PKK (Buna bölgede BDP'nin uzantısı gibi faaliyet gösteren İHDyi de ilave edin) ihanetidir.
Bütün diğer problemlerin çözümü, demokratik standartların yükseltilmesi bu sorunun minimize edilmesine bağlıdır. Hiçbir ülke açıktan bölücülük yapan, şiddeti kutsayan, kan ve göz yaşı üzerinden siyaset yapan bir partiye müsamaha göstermez. Terör vursun siz seyredin, kendinizi bile müdafaa etmeyin diyenlere tölerans göstermez. Herkese anladığı dil ile karşılık vermek devlet olmanın da bir gereğidir. Dün Aponun yaptığını bugün BDP milletvekilleri yapıyor. Cezalandırılmayan her suç, icabına bakılmayan her eylem başka eylemlerin kışkırtıcısı, tetikleyicisi olur. Demokrasi, ihaneti alık bakışlarla seyretmek demek değildir. Karşımızda Kürtleri istismar eden, Kürtlükle, Müslümanlıkla alakası olmayan bir heyet var. Bir devlet elindeki sınırsız imkanlarla bunları teşhir edemiyor, maskelerini sıyırıp gerçek yüzlerini gösteremiyorsa yuh olsun o devlete. BDP'nin gittikçe dozajını artıran ihanet söylemi durumun vahametini gözler önüne seriyor. Laikliği korumak için, örgüt kurup, millete çamur atarak darbe yapanlar acaba bu ihaneti niçin hep görmezden geldiler? Yoksa ideoloji kardeşliği böyle bir şey midir? İhanetin bir adı BDP ise öteki adı da ülke meselelerini bir tarafa bırakarak Marksist, mezhepçi kadroların saltanatı için hukuku, millet iradesini hiçe saymaktır. PKK bugüne kadar bu zihniyetten beslendi, hala da beslenmeye devam ediyor. Referandum yaklaştıkça BDP'nin kışkırtmaları artacaktır. Birbirinden beslenenlerin birbirini kollamasından başka bir şey değildir bu. Onun için hükümetin çok dikkatli, çok titiz bir politika izlemesi gerekiyor.