Ya “Recep Bey” olmasaydı!

Ya “Recep Bey” olmasaydı!

İnsanın çömelmesine gerek bırakmayacak bir mekândan çekilen fotoğraf karesi, ilkokul dönemlerimizin "Heidi tatilde" türünden uydurma hikayeleri getirdi aklıma.

Her mevsim farklı bir etkinliği ile çocukların hayal dünyasına bir şeyler katmaya çalışan Heidi ile Kemal Kılıçdaroğlu arasında nasıl bir bağ kurulabilir demeyin...

Aslında çok büyük bir benzerlikleri var. Hatta benzer yönleri o kadar çok ki...

Mesela en büyük benzerlik, ikisinin de kurgu ürünü olması. Yani tamamen hayal ürünü. Tamamen yazılmış senaryo. Heidi kendi başına, kendi özgür iradesiyle yaşayan gerçek bir kişilik olmadığına göre, kurgudan öteye geçemeyen, yazarın satırları ile sınırlanan bir yaşama sahip...

Ya Kılıçdaroglu... (?)

Yaptıklarının kendi özgür iradesinin ürünü olduğunu söyleyebilmek için Heidi yazarından bile daha çok hayalperest olmak gerek.

Kirli kasetler, gazete manşetleri ve televizyon haberleri ile şişirilen bir balon olmanın ötesinde bugün hangi ciddi söylemin altında imzasını bulabiliyor insan?

Gerçek anlamda bir muhalefet partisi lideri mi? İktidara alternatif üretebilme becerisini gösteren geniş bir siyasi vizyon mu var? 

"Herkes üniversiteye girecek" sözlerinin içine "başörtüsü" girdiği için fizik kurallarını bile alt üst eden bir kıvraklıkla henüz keşfedilmemiş bir dönüş sergilemesi mi?

Boyunu aşan kum torbaları arasında eli kanlı teröristleri bile güldüren imajı mı, "buraya bir dahaki sefere Başbakan olarak geleceğim" sözlerindeki çocukluğu mu? Kendi siyasetini bir başkasının ismi ve projeleri ve hatta idealleri üzerine kurma zavallılığı mı?

Tunceli’de kükreyip, Ankara'ya gelince süt dökmüş kediye dönmesi mi? Güneydoğu'da bir ilde "Genel af" isteyip, Ankara'ya geldiğinde "Beni affedin" modundaki çark edişi mi?

Diline doladığı "Recep Bey" de olmasa nice olur Kılıçdaroğlu'nun hali?

Adama şimdi sormak lazım tabi haliyle, "başörtüsü"ne kıl olan CHP'lileri ikna edemiyorsun, CHP'ye kıl olan milleti "siper" oyunları ile mi ikna edeceksin?

Sözünün eri olmayan, “beyaz” dediğine, rüzgâr tersten esince hemen “siyah” diyen birinin bu ülkede başbakan olma hayalleri kurmasını ayrı bir parantez olarak bir kenara bırakıp, hepimizi fazlasıyla güldüren bu komediye bir katkı da biz sağlayalım.

Mesela teklifler çoğaltılabilir. Yani Sayın Başbakan’ın da, Kılıçdaroğlu’nun da askeri mevzileri yaptıkları ziyaretleri organize eden, oradaki güvenliği ve nasıl durulması gerektiği ile ilgili organizasyonu yapan elbette ki askerimiz. Dolayısıyla Kılıçdaroglu’nun ayakta durması ile Başbakan Erdoğan’ın çömelmesi arasında hiçbir fark yok.

(Torbalar çok şey anlatıyor ya neyse, aynı seviyeye düşmemek lazım)


Kendi siyasetini madem “Recep Bey” üzerine kurmuş Kılıçdaroğlu, bence bunun ötesinde bir şeyler yapması lazım ki, Erdoğan’ın önüne geçsin. “Erdoğan’ın yaptığı her şeyi ben de yapacağım” demekle ancak kopya çekmiş olursun.
Bence, Kılıçdaroglu’nun-maksat Mehmetçiğe moral vermek değil mi-eline bir G-3 alıp, operasyona katılması lazım, öyle takım elbise falan da olmaz. Halk adamı Kemal, hücum yeleğini de giyer, gerekli teçhizatı yanına alır ve Mehmetçikle omuz omuza kahramanca terörist avına çıkar…

Bak gör o zaman, millet nasıl Erdoğan’ı unutur…

Ama sen yanlış taktik uyguluyorsun, Erdoğan ilk adımı atıyor, sen maalesef geride kalıyorsun, nal topluyorsun yani. Yazıktır etme…

Kılıçdaroğlu senaryosunu yazanlara da bir önerim var; her gün sıraladığı vaatlere, “bir sonraki gün çark etmesin” diye bari uyduruk da olsa taban hazırlayın. Yani olur da, aklı başında bir gazeteci “nasıl yapacaksınız?” diye sorarsa, “hele bir gelelim, göreceksiniz” türünden rezil karşılıklar vermesin…

Hazır Giresun’a gitmişken, gitmeden sormak lazımdı ya, geç kaldım. Giresun Kalesi’ne de çıkmış mı Dandi Kemal?

Hazır provalıyken, belki Giresun Kalesi’ni de görmek ister.

Ne bileyim hani Yarbay Topal Osman Ağa’nın mezarını insan bir ziyaret etmez mi oraya kadar gitmişken?

Bu konudaki hareketin notunu da tarihçilere bırakalım ve şunu ekleyelim:

“Türk milleti balık hafızalı, çabuk unutur” sözü artık her şey için geçerli değil. Türk milleti kendisine yapılan kötülüğü çabuk unutur ama ihaneti asla unutmaz. Türk milleti "dönek"lere ve "ahmak"lara artık kolay kolay prim de vermez. 

Türk milleti, dün söylediğini bugün inkar edenleri, taklitten öteye geçemeyenleri, hele hele böyle bir dönemde en ciddi iş olan siyaseti komedyen edasıyla, başkalarının senaryosuyla icra edenleri asla başa geçirmez…

Geriye ne kalıyor ki, bekle bakalım “Recep Bey” başka neler yapacak da, senin yaşaman için de sebeplerin olsun Sayın Kemal Kılıçdaroğlu…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi