Söz savcıda

Söz savcıda

‘Büyükanıt karşısında neredeydiniz?’ başlığını taşıyan 19 Mart tarihli yazımda; ‘yargıya müdahale’ tartışması çerçevesinde, AK Parti hakkındaki kapatma davasını açan Yargıtay Başsavcısı’nı savunanların Şemdinli iddianamesini hazırlayan Ferhat Sarıkaya’ya reva görülen muamele karşısında neden sustuklarını sormuştum. Sorunun muhataplarından biri de başsavcıya sahip çıkan Yargıçlar ve Savcılar Birliği (YARSAV) Başkanı ömer Faruk Eminağaoğlu’ydu.

Aynı zamanda Yargıtay Başsavcı Yardımcısı olan ve iddianameyi hazırlayan ekipte yer alan Eminağaoğlu, aradı. ‘Biz her dönemde haksız bulduğumuz girişim karşısında tavrımızı ortaya koyduk’ diyen Eminağaoğlu ile geçen hafta yaptığımız bu kısa telefon görüşmesinden sonra birlik binasında buluşup uzun bir görüşmemiz oldu. Gündem sapması ve düello davetleri nedeniyle bu görüşmeyi sıcağı sıcağına yazma fırsatım olmadı.

Şöyle dedim: ‘Yargıdaki çifte standart kamu vicdanını yaralıyor. Mesela Şemdinli’de ve 367 meselesinde kötü sınav verilmeseydi bugün ne Ergenekon ne Anayasa Mahkemesi’ndeki hadise bu kadar tartışılmayabilirdi.’

Eminağaoğlu da bize sitem etti: ‘Her konuda tavır koyuyoruz. Bazen iktidar partisinin, bazen muhalefet partilerinin bazen de Yargıtay’ın öneri ve tasarruflarıyla ters düşebiliyoruz. Kiminle ters düşersek hemen hakarete maruz kalıyoruz. Bugün açıklamalarımıza alkış tutanların bir kısmı dün bizi ihanetle suçluyordu, dün ihanetle suçlayanların bir kısmı bugün alkışlıyor.’

Savunma hakkı

Somut örnekler üzerinden sohbete devam ettik. İlk sorum Sarıkaya oldu: ‘Bugün bu adam avukatlık bile yapamıyor, üniversite diplomasını geçersiz saydılar. Bu bir zulüm değil midir? Hukukun üstünlüğü ilkesiyle bağdaşır mı?’

‘Haklısınız’ deyip ekledi: ‘Ferhat Sarıkaya’nın hazırladığı iddianameyi tartışmıyorum. Eğer karar vericiler savcının görevini kötüye kullandığını düşünüyorlarsa, olabilir, o zaman o savcıya savunma hakkını vermeleri gerekir. Ama kendini savunamadı. Diyelim ki, savunma hakkı verildi ve buna rağmen savcılık yapamayacağı kanaati oluştu, bu yaptırımın sadece onunla sınırlı olması gerekir. Bu arkadaş savcılık yapamayabilir ama avukatlık yapabilir veya başka bir iş...’

Aynı durum Yüksek Askeri Şura kararları için de geçerli. Savunma hakkı tanınmadan idari tasarrufla bir subayın tüm kariyeri sıfırlanabiliyor. Yetmiyor, diğer kamu kuruluşlarında çalışmasına dahi izin verilmiyor, iş veren özel şirketler de damgalanıyor. Bir nevi, yargısız infaz...

Türkiye AB üyeliğine hazırlanıyor. Acaba, uygulama Avrupa’da nasıl? Eminağaoğlu, ilginç bir örnek verdi: ‘Yunanistan’da bir subay ordudan ihraç edilmiş, o da AİHM’e başvurmuş. AİHM, subayı haklı bulmuş. Demiş ki, eğer subaylık yapması sakıncalı ise başka bir alanda görevlendirilmesi mümkün değil mi?’

Hani Anadolu’da bu tür durumları tarifte söz bitince ‘Bakkala söyleyin ekmek de vermesin’ türünden sitemle örülmüş serzenişler olur ya, tıpkı onun gibi. AİHM de ‘Bırakın bari bakkaldan ekmek alabilsin’ diyor.

Peki 301?

Eminağaoğlu prensip olarak tartışmanın sona erdirilmesi için yeni düzenlemeden yana. Ancak şartları var. çerçeveyi şöyle çizdi: ‘301. madeninin içeriğinin ne olacağı siyasi organ tarafından kendi suç siyaseti gereği biçimlenecektir. Ancak siyasi organ bunu yaparken diğer yasalarda olduğu gibi evrensel ilkeleri ve toplumsal zorunluluk boyutunu gözetmek zorundadır.’

Türkiye Başsavcılığı

Gelelim asıl soruya... AK Parti hakkındaki kapatma davası ve Ergenekon soruşturması hakkında ne düşünüyor? Yargı sürecinde olduğu için bu iki konuya girmedi. Ancak böylesine kritik her soruşturma sonrası ve dava aşamasında ‘savcılık’ makamının tartışmaya açılmasından rahatsız. çözüm önerisi, Türkiye Başsavcılığı...

Diyelim ki, böyle bir kurum oluşturuldu. Nasıl işleyecek? Diyor ki; ‘Türkiye’de tek başsavcı olacak, tüm savcılar ona bağlı olarak çalışacak, geniş yetkilerle çalışacak. Mesela şimdi Ergenekon konuşuluyor. Bu sistem olsaydı, Türkiye Başsavcısı bu soruşturmayı doğrudan yürütür, savcıya göre başlatılan tartışmalar olmazdı.’

Eminağaoğlu, bu öneriyi Adalet Bakanlığı’na ilettiklerini, başlangıçta sıcak baktıklarını ancak daha sonra sonuç alınamadığını söyledi.

Buraya kadar iyi güzel, atama nasıl olacak? Türkiye Başsavcısı nasıl atanacak? Eminağaoğlu, Avrupa kriterlerinin esas alınması gerektiğini söyledi: ‘Avrupa bu sistemi uyguluyor ama atama konusunda farklılıklar var, bazı ülkelerde Yargıtay Başsavcısı, bazı ülkelerde Adalet Bakanı, Türkiye Başsavcısı olarak görev yapıyor. Bu sisteme evet denirse atama usulü de belirlenir.’

İyi niyetle hazırlanmış bir proje ama Türkiye şartlarında uygulaması bir hayli zor gibi geldi bana. Adalet Bakanı veya Yargıtay Başsavcısını, Türkiye Başsavcısı olarak düşünemiyorum. Doğacak tartışma, Ergenekon’u bile gölgede bırakır, cepheleşmeyi körükler.

Aslında bu tablo bile, nasıl kırılgan bir toplumsal yapıya sahip olduğumuzu ve çatışmak için buluttan bile nem kaptığımızı gösteriyor.

Savcıların tartışıldığı dönemde savcı birliğinin penceresinden meseleye bakmaya çalıştım. Savunma hakkı kutsaldır. Bu hakkı savunurken eleştirdiğimiz insanların cevabını görmezlikten gelemezdik.

özetle; Hukuku, ‘imtiyazlı sınıfın kalkanı’ olarak görmekten vazgeçip ‘herkesin hukuku’ haline getirmek isteyenlerin yanındayız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi