Bu skandala ne diyeceksiniz?

Bu skandala ne diyeceksiniz?

Siyaset böyle bir şey olsa gerek. Hani prim yapmak adına, belki bir yerlere yaranmak adına, ya da sadece hükümeti karalamak adına, “ben ortaya atayım, tutmazsa da izi kalır” mantığıyla hareket etmek, Türkiye’deki siyasetin en bilinen rengi oldu artık. Öyle belli ediyor ki kendini…

Neyse ki eskiden olduğu gibi, karışık bir durum söz konusu olduğunda, ortaya bir iddia atıldığında, bir skandal patlak verdiğinde, fail ya da faillerin bulunması, kimlerin skandalda rol aldığının tespit edilmesi, insanların bundan haberdar olması imkansız, hatta zor bile değil…

Açılımlarla, terörle, referandumla, evet-hayır savaşları ile, sivil bir anayasa tartışmaları ile, başkanlık sistemi meselesi ile ve en önemlisi siyasi çalkantılarla yol alan ülkemizde son günlerin en önemli meselelerinden biri elbette ki KPSS sınavında yaşanan kopya olayı ve bununla ilgili ortaya atılan sayısız iddiaların meydana getirdiği kaos ortamı oldu.

Türkiye’nin geride bıraktığı referandum süreci ve bu KPSS skandalının zorda bıraktığı, yıprattığı, şaibe altına soktuğu tek bir parti var o da MHP.

Halbuki başlangıçta KPSS’deki skandalın araştırılması için TBMM Başkanlığı’na önerge veren MHP, meclisin bu konuda sorumluluk almasını istedi. MHP’nin önergesinde şu ifadeler dikkat çekiyordu: “TBMM’nin sorumluluk alması, usulsüzlüklerin bütünüyle ortaya çıkarılması ve bir daha usulsüzlük yapılamaması için ÖSYM’nin yapısının incelenerek, alınması gereken önlemlerin belirlenmesi acil bir gereklilik olmuştur. ÖSYM tarafından yapılan sınavlarda ortaya çıkan usulsüzlüklerin ortaya konulması ve sınav sisteminin usulsüzlük yapılmayacak bir yapıya kavuşturulmasını sağlamak amacıyla alınacak önlemlerin belirlenmesi için Meclis Araştırması Komisyonu kurulmasını teklif ederiz”

MHP bununla da yetinmedi ve partililerden yapılan açıklamalarda ilginç iddialar ortaya atıldı ve açıkça hükümet ve AK Parti hedef gösterildi.

Konu ile ilgili ilginç açıklamalardan biri MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın’dan geldi: “AKP hükümeti yeni bir tezgah kurmakta veya en iyimser ifadesiyle kurulan tezgaha seyirci kalmaktadır. Yaşanan bütün bu kargaşanın sorumluları olan siyasi iktidarın ve Milli Eğitim Bakanlığı ve ÖSYM Başkanlığı gibi kurumların ilgisizliği ise bu ülkede devlet çarkının ne hale getirildiğinin göstergesidir.”

Siyasetçi, bu tarz ifadeleri sarf ederken, sözlerinin nasıl bir etki yarattığının ve nerelere mesaj verdiğinin farkında olmalı bence. Zira, ortaya attığınız iddia bir şekilde dönüp sizi bulabiliyor.

Aynen öyle oldu. Skandal döndü dolaştı ve MHP’yi buldu.

Önce Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı koordinesinde Ankara Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şubesi soruşturma başlattı.

Aslında polis, mahkeme kararı ile şebeke üyelerinin telefonlarını 15 ay boyunca takibe alıyor ve şebekenin ÖSYM'nin son bir yılda gerçekleştirdiği, ALES, KPSS, LYS, DGS, YGD ve ÖSS gibi 6 ayrı sınavda usulsüzlük yaptığını tespit ediyor (bugün gazetesi)

Bundan sonrası çorap söküğü geliyor.

Şebeke’nin liderinin Gazi Üniversitesi'nde öğretim görevlisi olan O. A. U olduğu ve bu şahsın MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye danışmanlık yaptığı iddia ediliyor. İddia MHP tarafından jet hızıyla yalanlansa da, O.A.U’nun MHP’de “büro memuru” olarak çalıştığı teyit edilmiş oluyor.

Peki sadece O.A.U mu bu şebekenin içinde?

Elbette ki hayır.

Sadece isminin baş harfleri geçti ve çok dillendirilmedi ama, şebekenin Elazığ ayağında da önemli bir isim gözaltına alındı. 2007 seçimlerinde MHP’den 3. sıra milletvekili adayı olan Zülfü Biçer.

Aynı zamanda Fırat Üniversitesi’nde Veteriner Fakültesi’nde öğretim görevlisi olarak çalıştı. Ülkü Ocakları başkanlığı da yaptı.

Operasyonun Ankara ayağında da yine Ülkü Ocakları üyesi bir kişi, bulundukları ildeki faaliyetlerin sorumlusu olarak gözaltına alındılar.

Skandalın patlak verdiği ilk günlerde başını Aydın Doğan medyasını çektiği bazı malum çevreler, uydurma haberlerle KPSS’deki kopya skandalını Fetullah Gülen cemaatine yıkmaya çalışmış, özellikle de Türk Eğitim-Sen genel Başkanı İsmail Koncuk’un açıklamaları günlerce işlenmişti.

Önümüzdeki günler muhakkak yeni isimler ve yeni gelişmelere gebedir. Ancak, doğrudan bir konu üzerinden birilerini hedef tahtasına oturtmak, her zaman sağlıklı sonuçlar doğurmayabiliyor. Bunun gözden kaçmaması gerekiyor. Referandum sürecinde “hayır” için CHP’den daha katı bir muhalefet yapan MHP’nin bu son gelişmeler üzerine daha da agresif bir siyaset izleyeceği ve puan kaybetmeye devam edeceği açıktır.

Siyasetinizi alışılagelmiş temelleri tamamen yıkarak sürdürürseniz, sonuçlarına da katlanırsınız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi