Aziz Üstel

Aziz Üstel

Neden üç Kürt’ten ikisi AK Parti’ye oy veriyor?

Neden üç Kürt’ten ikisi AK Parti’ye oy veriyor?

Yazar Altan Tan, geçen akşam bir televizyon kanalında böyle bir açıklamada bulundu. Bunun gerekçesinin de dine bağlanamayacağını savundu.
Etnik ve sınıfsal temellere dayandırdı Kürt kökenli yurttaşların, yüzde 67’ye varan bir çoğunlukla AK Parti’yi desteklemesini.

Sayın Tan’ın söyledikleri çok doğru; dünyada başka örnekleri de var. Bunlardan biri ve de en çarpıcısı Siin Féin Partisi, İRA terör örgütünü desteklediği, hatta onların siyasal uzantısı olduğu sürece, İrlandalıların, yerel seçimlerde bile İngiliz İşçi Partisi’ne oy vermeleri.

Önümüzdeki genel seçimlerde de Kürtler büyük bir çoğunlukla AK Parti’ye oy verecek, BDP’ye değil. Ha bağımsız adaylar PKK korkusu, aşiret desteği, eş dost ahbap dayanışmasıyla meclise girecektir, o kadar. Partinin oyları gene yüzde beşlerde dolaşacaktır.

Her şeyden önce, Kürtler, sorunların AK Parti, daha doğru bir deyimle Tayyip Erdoğan’ın çözeceğine inanıyorlar. Ne CHP’den ne BDP’den umutları var. Büyük kentlere göç edenlereyse, AK Parti sahip çıkıyor, gerek parti örgütü gerekse de yerel yönetimler aracılığıyla. Yani onların ‘ötekileşmesine’ izin vermiyor, toplumla bütünleşmesini sağlamaya çalışıyor. Bunu İstanbul’un çeşitli yörelerinde somut olarak görebilirsiniz isterseniz.

Kendi dillerinde öğrenim, kendi kültürlerini araştırmak, incelemek ve öğrenmekten tutun da çocuklarına Kürtçe ad vermek gibi konularda da Tayyip Erdoğan’ın kendilerine destek vereceğine, arka çıkacağına inanıyorlar.

En ilginci de, Diyarbakır doğumlu ama şimdilerde ekmeğini İstanbul’da kazanan Fırat Tepesever adlı okurun gönderdiği e-postadaki saptamalar:

“Bugün Türkiye’de, gerçek anlamda bir sosyal demokrat parti yok. Eğer muhafazakârlık geçmişe sıkı sıkıya yapışmak, her türlü yeniliğe ve değişime karşı çıkmaksa, bunun temsilcisi CHP. Ama yeniyi eskinin yerine oturtmaya çabalamak, sokaktaki adamı horlamamak, onun derdine çare aramak, halkın diliyle konuşmaksa ve toplum katları arasındaki uçurumlar üzerine köprüler kurmaksa sosyal demokratlık, o zaman Türkiye’de tek sosyal demokrat parti AK Parti’dir!”

Fırat’ın bu saptamalarına kızabilirsiniz, eleştirebilirsiniz. Ama o zaman, Kürtlerin neden CHP’ye sırt çevirdiğine akılcı ve inandırıcı gerekçeler ortaya koymanız gerek.

Şerif Mardin’in, rahmetli Turhan Güneş ve Bülent Ecevit’le ilgili söylemlerini okursanız, ikisinin de halkın diline nasıl hakim olduklarını, halkın isteklerini kavrayıp, bu doğrultuda nasıl çabaladıklarını hatırlarsanız, o zaman CHP’nin bugünkü darmaduman halini daha iyi anlarsınız. CHP gerçekten de ortanın solundan da sosyal demokrasiden de çoktan vazgeçmiş, geleceği salt geçmişte arayan, statükocu, yaşı yetmişi devirmiş insanların yönetiminde bir partiye dönüştü bugün.

Düşünebiliyor musunuz, partinin tek derdi politbüro egemenliğini sürdürsün mü, Kılıçdaroğlu gerçek anlamda bağımsız bir genel başkan olsun mu, yoksa Deniz Baykal, yapılacak bir olağanüstü kurultay sonrası yeniden koltuğuna otursun mu?! Bu hizipçilik ve benmerkezci kafa yapısı CHP’nin başında olduğu sürece her seçimden yenik çıkmasından başka bir sonuç düşünülemez bile!



Atatürk referandumda ‘evet’ derdi Tansel Hanım

Tansel Çölaşan Hanımefendi, Atatürkçü Düşünce Derneği Başkanı, referandumda “evet” oyu verenler gaflet, delalet hatta ihanet içindedir demiş.!

Kendi fikridir, saygı duyarım.

Ancak hanımefendi, kusura bakmasın, Atatürk’ü tanımıyor bile!

Düşünceleriniyse hiç bilmiyor.

Bu referandumda Atatürk sağ olsaydı “Evet” oyu verirdi.

Neden mi?

Çünkü her türlü askeri darbeye karşıydı da ondan.

Karşı olmasa sırtındaki mareşal üniformasını çıkarıp sivil kıyafetle TBMM’den içeri girer miydi? Askerlere, “siyaset yapacaksanız, askerlikten istifa edin; üniformanızı çıkarın!” der miydi, askerin devlete ve yönetime egemen olmasını istese?

Referandum bir siyasi görüşe destek değildi.

Referandum 12 Eylül darbesini gerçekleştirenlerin kaleme aldığı anayasanın kimi maddelerinin değişmesi için yapılmıştı.

Bunu AK Parti iktidarına yönelik bir güven oylamasına dönüştüren, referandumda hayır çağrısı yapanlardı.

Dahası, CHP’nin ya da MHP’nin ya da ADD’nin bir anayasa taslağı mı vardı da ciddiye alınmadı, onlarla oturup görüşülmedi?

Bütün siyasi partilere anayasa değişikliğiyle ilgili katkıda bulunma çağrıları yapılmadı mı?

Öööf ben bu konudan çok sıkıldım!

Bidon kafalılarla göbeğini kaşıyanlar yüzde 58’le referandumun galibi oldu, var mı başka diyeceğiniz?!



Şimdi de eğitim boykotu!
Dönmek mi istiyorsunuz 1980 öncesi yıllara?

Okul boykotları, üniversite işgalleriyle dolu acılı yıllara...

Bu BDP hepten aklını yemiş!

Anadilde eğitim yapılmamasını protesto amacıyla ilköğretimde bir haftalık bir boykot isteğiyle çıktı ortaya.

Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, “bu çocuklar yalnız analarının babalarının değil bütün hepimizin çocukları” demiş. Çok da doğru söylemiş. Ve devam ederek, analarının babalarının siyasal görüşlerine tutsak edilemeyeceklerini belirtmiş bu yavruların.,.

Yahu bu nasıl bir anlayıştır, kafa yapısıdır, dünya görüşüdür ki, küçücük çocukların üzerinden siyaset yapmayı düşünebiliyor? Onları birer piyon gibi kullanıyor?!

Kimse kusura bakmasın ama, bu kafayla, Afrika’da küçücük çocukların eline kaleşnikof tutuşturup onları minik birer katile dönüştüren, gözü dönmüş çeteciler arasında büyük bir fark yok!

Anne ve babaların sağduyusu, çocuklar üzerinden siyaset yapmaya soyunan bu çarpık düşünceyi silip atmak zorundadır! Yoksa, önce o analarla babalar çok ama çok üzülür! Sonra da biz tabi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Aziz Üstel Arşivi