Rahim Er

Rahim Er

Karşılıklı nefret, karşılıksız aşk

Karşılıklı nefret, karşılıksız aşk

Dış politikada bu ikisi de yanlış. Karşılıklı nefreti çok yaşadık. Bazı komşularımızla bu nefret yıllar boyu sürdü. Neyse ki başlangıçta ‘öyle şey mi olurmuş’ dudak bükmelerine rağmen komşularla sıfır siyaset prensibiyle birlikte bu nefret teke düştü. Şimdi bu duygu, Ermenistan bile sayılmayabilir, yalnızca İsrail’le yaşanıyor
Türkiye ile ABD arasında bu yakınlarda ikili ticaret ve ekonomi mekanizması kuruldu. Mekanizma, Gül-Obama, Obama-Erdoğan ve Babacan-Clinton arka planına dayanmakta. Barack Obama’nın Türkiye ziyaretine kadar uzanıyor. Başbakan Erdoğan’ın iki kabine arkadaşını görevlendirmesi ve Amerika tarafında da aynı görevlendirmenin yapılmasıyla Washington, geçen hafta sonu ve bu hafta başında bir dizi toplantılara sahne oldu. Mekanizmanın Türkiye tarafında devlet bakanı ve başbakan yardımcısı Ali Babacan ve sanayi bakanı Zafer Çağlayan, Amerika tarafında ise Gary Locke ve Ron Kirk yer almakta.
Salı sabahı temaslara dair önce Amerikan Ticaret Bakanlığında dörtlü basın toplantısı vardı. Aynı gün öğlende ise bakanlarımız Türk sefaretindeydiler.
Açış konuşmasını sayın Babacan yaptı. Asıl konuşma ise sayın Çağlayan tarafından oldu. Sanayi bakanımızın çizdiği tabloya göre ABD’nin dünyadan toplam ithalatı 1.6 trilyon dolar. Türkiye’den ithalatı ise sadece 3.1 milyar dolar. Bu rakam 2003 yılı göstergesi. Geçen zaman içinde bu ülkeye ihracatımız değişmemişken ithalatımız üç kat artmış. Başa baş seyreden ticaret aleyhimize dönmüş. Bakan, o ithalatın binde birini elde edebilsek ciddi meblağlar ortaya çıkacak diye gerçeği birkaç kere tekrarladı ve hükmü şu cümle oldu: ‘İki almış bir satmışız, karşılıksız aşk gibi bir şey.’
Bakanların izahatına göre Amerika, geçen zaman içinde bir koruma politikası olarak Mısır, Ürdün ve İsrail’e ağırlık vermiş. Ancak öyle anlaşılıyor ki Washington, durumu iyi seyreden Türkiye ile ticari ve ekonomik iş birlikleri kurmak istemiş. Bakan Çağlayan, ilk elden Irak’ta yapılacak ortak müteahhitlik hizmetlerini açıkladı. Bağdat’ta 100 bin kişilik olmak üzere Erbil dahil bütün Irak’ta 11 stadyum inşa edilecekmiş. Güzel olan bir gelişme de bundan böyle ABD’ye eyalet eyalet girecek olmamız. Sanayi bakanı dedi ki eskiden Amerika denince Washington ve New York anlaşılıyordu, halbuki bir California müstakil devlet olsa dünyada 8. ekonomiye sahip olacaktı. Onun için eyaletlerle doğrudan temasa geçiyoruz. Aynı şekilde limanlarına mallarımızı getirip stok edecek ve anında tedarik yapacağız.
Ayrıca Ali Babacan iş adamlarımızın vize zorluğunu resmetti. O kadar ki bu husustaki manasızlıktan yalnızca bizim iş adamlarımız değil Amerikalı tüccarlar da şikâyetçiymiş. Mevzuat, mal satacağımız müşterinin gelmesine mani oluyor diye yakınmaktalarmış. Keza Zafer Çağlayan Kızılderililerle iş birliğimize dikkat çekti.
19 kabile temsilcisini Türkiye’de ağırlamak üzereymişiz. Bir anlamda özerk olan bu kabileler, altın gibi değerli madenlere sahip. Biz de Amerika’ya mermer ve işlenmiş taş satacağız. Ticari kota ise en büyük problem. Siyah incir başta olmak üzere yaş meyve ihracatımıza da taş koyuyor.
İşte bu ikili mekanizma ile iki al bir sat dönemi bitiyor.
Şunu söyleyelim. Amerika’da neye elinizi atsanız etiketinde Çin malı yazmakta. Çok yüksek sayıda Çinli, Koreli, Vietnamlı nüfus ve talebe var.
Bu yakınlaşmanın ABD’nin Irak’tan çekildiği döneme denk gelmesi tesadüf mü? Amerika, ticari alanda da askerî alanda da Türkiye olmadan bölgede sadece zaman kaybettiğini anlamış olmalı. Onun için 11 Eylül saldırısında Türk uçağı gösteren nefret politikasına yüz vermemesi gerekir.
Geçen dönem ders olmalıdır.
Ki tarih tekerrür etmesin.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Rahim Er Arşivi