Ekrem Kızıltaş

Ekrem Kızıltaş

Kurban Bayramı ve medyanın halleri...

Kurban Bayramı ve medyanın halleri...

Bayramın ilk günü kurban kesmek için sözleştiğimiz bölgeye gittiğimizde, işlerin kayınbiraderimin söylediği gibi olmayacağı hususundaki kanaatim pekişti; yoğunluk vardı ve kurbanımız söylenilen saatte kesilebilse bile en azından trafik yüzünden bekleyecektik.

Öyle de oldu: Bize ayrılan kurbanlığın -Angus'tu galiba- inatçı çıkması ve bulunduğu yerden alınma girişimlerinin ilk ikisini savıp, ancak üçüncüsünde -ve o da uyuşturularak- kesilmeye ikna edilebilmesi sebebiyle, akşam saatlerine kadar bekledik.

Hacc'ın meşakkat olduğuna dair bir hadis-i şerif olduğunu biliyorum ama galiba Kurban'ın da meşakkatli bir tarafı var. En azından benim tecrübelerim böyle.

Söylemek gerekir ki geçmiş yıllara nazaran daha iyi kurban organizasyonuyla karşı karşıyaydık ve işler biraz yavaş olsa da, eninde sonunda yürüyordu.

Koordineli şekilde çalışan ekipler, özel olarak hazırlanmış mekanlar ve aletlerin yardımıyla, daha düzenli bir faaliyet gerçekleştiriyorlardı ve bu galiba yurdun birçok yerinde böyleydi ki, medya mensuplarının peşinde olduğu türden görüntülere pek rastlanmadı.

Kurban kesimi telaşesi sırasında üzerimizden geçen helikopterler ve hatta küçük bir uçak, medyamızın bütün İslam alemini ilgilendiren önemli bir günle ilgili beklentilerini yansıtıyordu.

İstanbul'un bütün kurban kesilen yerlerini dolaşıyor ve haberlerde kullanabilecekleri uygun(!) görüntüler arıyorlardı anlaşılan.

Haberlerde kullanabilecekleri uygun görüntüler... Yani kaçan hayvanları kovalayıp bu arada onlara iyi davranmayan insanlar; açık mekanlarda kesilen kurbanlar dolayısıyla oluşabilecek kanlı sahneler ve arazide kandan oluşan derecikler, vs.

Trafik kazaları, kaçan hayvanlar, kurban keserken kendini yaralayan kasaplar ve kanlı kurban kesim sahneleri... Birileri için Kurban Bayramı bundan ibaret sanki.

Ağırlıklı olarak: 'Ne mutlu bir tesadüf ki, Kurban Bayramı bu sene de Hac günlerine denk geldi' yazabilecek kadar konuya fransız tiplerin yönetimindeki medyadan beklenebilecek olan da bu kadar herhalde.

Dinimizle alakalı bilgi seviyeleri yukarda verdiğimiz örnekle özetlenebilecek insanlar, malum 'ah nerde o eski bayramlar' teraneleri eşliğinde, nerdeyse bütün bayram boyunca kurbanlarımızı nasıl kesmemiz gerektiğini, hatta nasıl dağıtacağımızı konuşup durdular.

Eski bayramlardan bahsedip bugünküleriyle kıyaslarken, nüfus artışıyla beraber daha da artan kurban sayısı artışını zerre kadar hesaba katmıyor oluşları, aslında yaşanılan hayattan da kopuk olduklarının bir göstergesi belki de.

Anlaşılan, Türkiye'yi nüfus ve imkan olarak yerinde sayan bir ülke kabul ediyor ya da öyle kabul etmek istiyorlar.

Oysa, içinde yaşadıkları ve kendilerine yönelik olarak yayın yaptıkları insanların inançları ve bu inançların çeşitli şekillerdeki tezahürleri hususunda hiç değilse temel bilgilere sahip olabilseler, muhakkak ki dinleyebileceğimiz ve okuyabileceğimiz başka ve daha anlamlı hikayeler ortaya koyabilir; bu arada yanlış olan birşeyler varsa eğer onları da dile getirerek, doğru olanların öğrenilmesini ve uygulanmasını sağlayabilirlerdi...

Tümüne birden medya dediğimiz araçların ve o sektörde çalışan insanların temel görevi de bu değil midir zaten?..

Bu Bayram da, trafik kazalarında kaç kişi hayatını kaybetti, toplam olarak kaç kasap ya da kasaplığa özenen kişi kendini yaraladı, hangi il ve ilçelerimizde kurban kesilirken çevre hususunda yeterli duyarlılık gösterildi ya da gösterilmedi... gibi konularla ilgilenmekte ısrar eden medya, belki gelecek bayramlarda asıl konulara eğilebilir, kim bilir...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ekrem Kızıltaş Arşivi