Faruk Çakır

Faruk Çakır

Sistemin iflâs ettiği hususunda ittifak var

Sistemin iflâs ettiği hususunda ittifak var

Eğitim sisteminin tartışıldığı her mekânda, “sistemin iflâs ettiği” de söylenir. Doğrudur, fakat bu tesbitin de bir eksiği var. Çünkü hadiseye Türkiye penceresinden bakılınca iflâs edenin sadece “eğitim sistemi” değil, yanlış temeller üzerine yükselen bilumum sistem ve sistemlerin iflâs ettiği görülür.
Geçen ayın sonunda yapılan (27 Mart 2011) Yükseköğretime Geçiş Sınavında (YGS) şifre ya da formül kullanıldığı hususunda ciddî tartışmalar yaşandı. Devam eden tartışmalarda ‘idareci’ler bu iddiâyı yalanlarken; iddia sahipleri de her gün yeni iddialar gündeme taşıyor. Tartışmanın nasıl açıklığa kavuşacağı şimdilik belirsiz. Soruşturma da açıldığına göre her halde ‘hukuk’ bu konuda bir karar verir.
“Şifre var mıydı yok muydu?” ya da “Kopya çekildi mi çekilmedi mi?” tartışmalarından uzak bir şekilde aslında eğitim sisteminin içine sürüklendiği açmazı, çıkmazı ve çelişkiyi konuşmalıyız. Tamam o konu da ehlince araştırılsın ve varsa ihmâli olanlar cezalandırılsın. Ama bu yapılsa bile eğitim sistemi huzura kavuşmuş ve sıkıntılarını geride bırakmış olacak mı?
YGS imtihanı sonrasındaki tartışmalar vesilesiyle bir açıklama yapan matematikçi Prof. Dr. Ali Nesin şöyle demiş: “Son olarak eğitim sistemimiz hakkında bir iki söz söylemek istiyorum. Hiçbir ülke gençlerine böylesine zulüm edemez. Çocukların ne haftasonları var, ne geceleri, ne de yaz tatilleri. Biz büyükler bu kadar çalışmak zorunda bırakılsak, isyan bayraklarını açıp haykıra haykıra Ankara’ya yürürüz! Çocuklarımızın sesi soluğu çıkmıyor, başlarına gelene çaresiz katlanıyorlar. Buna hakkımız yoktur. Yazıktır, günahtır, zulümdür ve başka da adı yoktur. Bu soruna âcilen bir çözüm bulunmalı. Bu skandalla birlikte, bu zalim sistemin iflâs ettiğini umuyorum ve bütün bu olup bitenlerin hayırlara vesile olmasını diliyorum.” (Nesin’den e-posta mesajı.)
Belki bu günden yarına bu ‘sorun’a acil çare bulmak kolay değil, ama hiç değilse çare bulmak için samimî ve ciddî bir çalışma başlatılmalı. Çocuklarımızın daha ilkolulda ve hatta öncesinde ‘yarış atı’ olmaya zorlanmasına itiraz ediyoruz ve etmeliyiz.
İflâs eden eğitim sistemine bir eleştiri daha var: “Şimdi herkesin eğitimi fena halde kutsallaştırdığına aldanmayın, Batı âleminin hemen bütün toplumlarında zorunlu öğretim ciddî dirençle karşılaştı. Türkiye’deki ile kıyaslanmayacak kadar yoğun bir dirençle... Dolayısıyla, özellikle zorunlu öğretim kurumlarının varoluş sebebini, o okullarda öğrenim görenlerin ihtiyaç ve taleplerinden yola çıkarak deşifre etmeye çalışmak, beyhude bir iş. Zorunlu öğretim, öğretimi üreten kurumun ihtiyaç ve taleplerinden yola çıkarak ancak anlaşılabilir. Yani devletin...
“(...) Türkiye okullarında içirilen ant bence de ucube bir şey. Tehlikeli de... Ama her çocuğa süt içirmeye soyunmuş okul (veya devlet), daha tehlikeli olabilir. Edayı tahmin etmek zor değil. Diploma mukabilinde okullandırılmış ve büyük bir saatin bir dişlisi olmayı içine sindirebilmiş anne mukallitleri gibi davranacaktır okul. İşten, alış verişten çocuğuna şefkat göstermeye vakti ve takati kalmamış bir anne gibi, gerekirse çocuğun burnunu sıkarak zorla içirecektir sütü. Şefkati sütle ikame etmeye yeltenecektir. Ortam mesajın ta kendisidir. Mevcut okul teknolojisinin ortamında, ister ant içirin, ister süt, fark etmez.” (Cemalettin Taşçı, Akşam, 7 Nisan 2011)
Eğitim sisteminin iflâs ettiği noktasında ittifak olduğuna göre biz de Ali Nesin gibi diyelim: “Bu zalim sistemin iflâs ettiğini umuyorum ve bütün bu olup bitenlerin hayırlara vesile olmasını diliyorum.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Faruk Çakır Arşivi