Ekrem Kızıltaş

Ekrem Kızıltaş

Daha da geç olmadan!..

Daha da geç olmadan!..

Bir önceki yazıda, Saddam dönemi Irak Başbakan Birinci Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Tarık Aziz’in, 17 Ağustos 1982 tarihli Le Monde’da yayınlan bir değerlendirmesini, Sabah Gazetesi yazarı Erdal Şafak’tan naklen, aktarmıştık...

Ta 1982’nin Ağustos Ayı’nda, ne kadar da doğru tahminlerde bulunmuş Tarık Aziz!..

Ortadoğu’nun, İsrail’in istediği gibi, ABD tarafından etnisite ve mezhep temelinde bir sürü küçük devlete dönüştürüleceği, bölgedeki bütün ülkelerin parçalara ayrılacağı, bütün bu hedeflere ulaşılabilmesi için, Irak’ın öncelikli hedef olduğu ve bu sebeple öncelikle işe oradan başlanacağı...

Tarık Aziz, bu sözleri sarfettiği zamanın önemli isimlerinden birisi. Saddam’ın birinci yardımcısı, Dışişleri Bakanı...

Tahminleri, ne kadar da doğru ve yerinde...

Peki ama o tahminlerin gerçekleşmemesi için, neler yaptı ya da yapılmasına çalıştı acaba?..

“Bölgede hem su, hem de petrol kaynaklarına sahip, iddialı modernleşme politikaları uygulamaya koyulan ve etnik ayrılıkları aşarak ulus devlet inşasında ilerleyen tek ülke Irak...” demiş Tarık Aziz. öyle miydi peki?..

Baas adı verilen ve Irak’ı oluşturan insanların tamamının değerlerinden uzak; lider etrafında kümelenen bir avuç insanın hükümran olduğu, baskı ve istibdada dayalı bir yönetimle mi, ulus devlet inşasında ilerliyordu ülke?

İran’la yapılan savaş dolayısıyla hem İran’ın ve hem Irak’ın zenginlikleri silah fabrikalarına akıtılırken, bu savaşı bir an önce durdurabilmek için birşeyler yapılamaz mıydı?..

Monarşi ya da Oligarşi adını verebileceğimiz yönetim biçimi yerine, ülkedeki farklılıkların hepsini bir şekilde hesaba katacak ve hakikaten beraber yaşama iradesini oluşturabilecek bir yol bulunamaz mıydı, Irak’ta?

Tarık Aziz’in, İsrail’in talebiyle ABD tarafından üçe bölüneceğini söylediği ülkenin kırılma noktalarının birleştirilebilmesi için, hiç mi birşey yapılamazdı?..

Bu kadar doğru öngörülerin sahibi olan Tarık Aziz ve beraberindekiler, ülkenin çoğunluğunu oluşturan Şiilerle aidiyet; Sünnilerle uygulamalar ve Kuzey’de bulunan Kürtlerle de, her iki bakımdan ters düşen bir rejimin ve dolayısıyla devletin; dünyanın en büyük güçlerinden birisi karşısında ayakta kalamayacağını kestiremiyorlar mıydı acaba?..

Tarık Aziz’in 1982 yılında Le Monde’a verdiği mülakatta öngördüklerinin bir kısmı gerçekleşti. Ve kalan kısımların gerçekleşeceği yönünde de, güçlü emareler var.

Tarık Aziz, iyi öngörmüş olsa da, ülkesinin önemli mevkilerinden birisinde bulunmasına rağmen, korktuklarının gerçekleşmemesi açısından herhangi bir şey yapamadan, ülkesinin işgali sebebiyle, şimdi mahpus durumda. İşgalcilerin kurdurduğu bir mahkeme karşısında hesap vermekle meşgul.

Peki, Tarık Aziz’in gerçekleşen öngörülerini okuyan ve okumamış olsalar bile, bunları bilmeleri gereken bölge ülkelerinin yöneticileri, onlar ne yapıyorlar?

Sistemin nasıl işlediğinin farkına varabildiler ve dolayısıyla, halkları ile barışık ve onların da yönetimde söz sahibi olduğu ve tabii ki mesuliyet hissetiği türden yönetim biçimleri için, kollarını sıvadılar mı?..

Irak işgal edilirken; Irak halkı, işgalcileri güllerle karşılamadı tabii. Ama işgal gerçekleşirken, o çok güvenilen Cumhuriyet Muhafızları ve Saddam’a bağlılıklarıyla maruf birtakım özel tugaylar, adeta buharlaşarak, ortadan yok oldu...

Irak’ta yaşananlar ve halen de yaşanmakta olanlar, bölge ülkelerinin yöneticileri için altın değerinde dersler içeriyor.

Irak ve diğer bölge ülkeleri için yazılan senaryoların, hiç değilse bundan sonraki bölümlerinin gerçekleşmemesi için, hâlâ yapılabilecek birşeyler vardır, mutlaka...


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ekrem Kızıltaş Arşivi