Çuval

Çuval

Başkan Barack H. Obama geçen hafta yaptığı ve haklı olarak “târihî” olarak nitelenen bir konuşmasında ve üstelik İsrâil Başbakanı Binyamin Netanyahu Washington’u resmen ziyâret etmeden birkaç saat evvel, Filistinlilerle barışın sağlanabilmesi için İsrâil’in 1967 sınırlarına geri çekilmesi gerektiğini söyledi. Bunun ne anlama geldiğini kavramak için Altı Gün Savaşı (Harbü-l-Eyyâmi-s-Sitta)’nın netîce lerini hatırlamak yerinde olur.

5-11 Hazîran 1967 târihleri arasında cereyân eden ve İsrâil’in kesin zaferiyle sona eren bu silahlı hesablaşma sonucu İsrâil; Sînâ Yarımadası’nı, Gazze Şeridi’ni, Batı Şeria’yı ve Golan Tepeleri’ni zabtederek topraklaını dört katına çıkarmış ve birkaç sene sonra Sînâ’yı Mısır’a geri verirken öbür yerleri ilhâk etdiğini açıklamışdır.

İşte şimdi Başkan Obama İsrâil’den bu toprakları terk etmesini taleb ediyordu. Bu konuyla ilgili olarak kaleme aldığım 22 Mayıs târihli yazıda İsrâil’in Başkan Obama’yı, tâbir-i âmiyânesiyle “iplemediğini” çünki işini, kendini her zaman harâretle destekleyen Kongre ile gördüğünü belirtmişdim. Üstelik ABD’de İsrâil’i her ne bahasına olursa olsun destekleyen son derece kudretli bir Yahudi lobisi de vardır ve bu lobinin bir tür “amiral gemisi” de “American Israel Public Affairs Committee” (Aipac) adlı kuruluşdur.

Endîşelerimde ne kadar haklı olduğum aradan 48 saat bile geçmeden Başkan Obama’nın “Aipac”daki konuşmasında tesbît etmek zorunda kaldım. Obama burada 180 derece çark ederek “1967 sınırlarıyla ilgili sözlerinin yanlış anlaşıldığı”nı ileri sürdü. Amerikan Yahudi kuruluşları paraca fevkalâde güçlü olduklarından pek çok önemli politikacıların seçim kampanyalarını da finanse ediyorlar. Obama’nın da bunlar arasında bulunduğu söylentisi var.

Bu son gelişmeler önümüzdeki aylarda İsrâil, Filistin ve Sûriye arasındaki muhtemel barış görüşmelerinde kilit bir arabuluculuk rolü oynaması aklın gereği olan Türkiye’nin işini tabii ki kolaylaştırmıyor.
Tekrâr edeyim: Tam iki yakamız biraraya gelirken sırtımıza bir de bu pahalı “Sûriye Çuvalı” yüklenecek diye korkuyorum.

NOT: Mehmet Ali Birand Türk gazetecilerinin darbeci zorbaları desteklemeye öteden beri teşne olduklarına dâir bir yazı yayınladı (19 Mayıs). Ertesi gün onu haklı bulduğumu, kendimden örnek vererek ifâde eden bir yazı da ben yayınladım. Heriki yazının ana tezi de Türk “aydınları” olarak beyinlerimizin sistemli şekilde yıkanmış olduğuydu. Bunun üzerine bâzı meslekdaşlar, AK Parti yeniden ezici ekseriyetle kazanacağı için, kendimize “iyi” bir yer kapma amacıyla böyle kurnazca davranmış olduğumuz iddiasında bulundu. Ben kendi hesâbıma eli silahlı zorbalarla hesablaşmaya 1981 İlkbahârı başladım ve bedelini de ödedim. Şimdi 30 yıl sonra, ancak 20 yıl sonra kurulacak AK Parti’nin üçüncü kere ezici çoğunlukla iktidâra geçeceğini öngörebildiğime nazaran müdhiş biri olmalıyım.

Âferin bana!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi