Aziz Üstel

Aziz Üstel

İstanbullu olmak ne demek?

İstanbullu olmak ne demek?

Türkiye’de her bin elli iki kişiden birinin adı Tevfik. Ama dostum Tevfik Özkan Başaran bir tane. Bakın, İstanbullu olmanın anlamını ne güzel anlatıyor.

“Bana göre İstanbullu olmak için mutlaka bu kentte doğmak gerekmiyor. Basit bir soru soralım ve mantığa baş vuralım: Diyelim ki, yedi göbekten İstanbullu bir ailenin çocuğu, babasının görevi nedeniyle, örneğin Ankara’da doğmuş. Şimdi bu çocuk Ankaralı mıdır? Hayır. Bu çocuk İstanbulludur!

“Bu bir. Demek ki, İstanbullu olmak için illa da bu kentte doğmak gerekmiyor.

“Peki dışarıdan gelip İstanbul’a yerleşenlere ‘İstanbullu’ denebilir mi? Mantık bize diyemeyeceğimizi buyuruyor. Bu da iki!

“Ya bundan kırk yıl önce gelmiş, yerleşik düzene geçmiş, yani evini satın almış, çoluk çocuğa karışmış adama İstanbullu diyebilir miyiz?

“Bu sorunun cevabını vermek pek kolay değil. Mantık terazisi de tartamıyor bu soruyu. Neden bu adama kesinkes İstanbulludur diyemiyoruz; hatta çocuklarına da İstanbullu dememiz biraz zor?

“Çünkü herkesin, İstanbul’lu olanların ve de olmayanların bildiği, yazılı olmasa da halen yürürlükte bazı kurallar var. Her şeyden önce, İstanbul’da yaşamaktan mutluluk duyan, başka bir kentte yaşayamayacağına inanan, İstanbul’un eşine emsaline rastlanmayan, son derece nitelikli ve de üst düzey kültürünü benimsemiş kişidir İstanbullu.

“Peki diyelim adam İstanbul’a beş yıl önce gelmiş ve İstanbul kültürünü özümsemiş, ona uygun bir biçimde yaşamını sürdürüyor. Şimdi biz bu adama İstanbullu mu diyeceğiz? Hayır efendim. İstanbullu gibi yaşamak beş yılda becerilebilecek işlerden değildir çünkü! Çok zeki ve iyi yürekli bir insansa, belki bu aşamaya 15 ya da 20 yılda gelebilir. Yeter ki, gerçek İstanbullularla birlikte geçirebilsin bu yılları...”

Tevfik Bey bir yol haritası çizmiş, bu kente göç edip de İstanbul’lu olabilme katına çıkmayı dileyenler için. Bu yol haritasını kente gelen her bin kişiden belki biri izleyebilir. Çünkü önce bir kültür altyapısı olacak, sonra bu kenti, boş zamanlarında, yürüyerek gezecek, geçmişini öğrenecek, geleceğine de, karınca kararınca katkıda bulunacak.

Gerçek İstanbul’lu biraz ukala, biraz da kendini beğenmiştir, laf aramızda. Woody Allen, New York’lular için söyler bunu: “Biz New York’luların imbikten geçmiş bir kültürü, eşine az rastlanır müzik zevki, akıllara ziyan bir damak tadı vardır” der. “Biz, öyle her önümüze geleni beğenmeyiz; New York’lu olmanın bir ayrıcalık olduğuna inanırız. Eğer kitap okumuyor, tiyatroya gitmiyor, kentin köşesinde bucağında dolaşmıyorsan bir başına ya da sevdiğinle ve de her gün yeni bir yer, yeni bir şey keşfetmiyorsan... o zaman New Yok’luyum deme bana!”

Adama bakar mısınız? Sanki Tevfik Bey’le benim İstanbul’umu tanımlıyor. Eh doğal tabi. Dünyanın iki baş kenti var. Bunlardan biri İstanbul diğeri de New York.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Aziz Üstel Arşivi