Haşmet Babaoğlu

Haşmet Babaoğlu

Pazar notları: Şikâyet!

Pazar notları: Şikâyet!

Herkes hırstan, israftan, gösteriş budalalığından şikâyetçi! Tabii başkalarınınkinden...
Bu yüzden ne hırs dur durak biliyor, ne israf, ne de gösteriş!
***

Kibiriyle çevresindekileri bunaltmış biri var. Bir tanıdık! Şimdilerde hep başkalarının kibirli ve "megalomanik" hallerinden şikâyet ediyor. Önce şaşırdım, güldüm ama sonra anladım: Bu yolla onları küçümsüyor!
***

O "içimizdeki çocuk" var ya, o çocuk! Belki de artık onu öldürmenin zamanı gelmiştir! Baksanıza, ortalıkta koca bebeklerden geçilmiyor. Evlilik evcilik oyununa, cinsellik doktorculuğa dönüştü. İşyerleri "körebe" ve "saklambaç" oynayanlarla dolu.
***

İnsan uzun yolda araba kullanırken yavaş yavaş bir büyünün etkisine kapılıyor. Uğursuz fakat baş döndürücü bir büyü. Bir tür özgürlük yanılsaması hatta! Bunu en haşin fakat açık biçimde J. G. Ballard dile getirmiş. Şöyle diyor: "Saatler boyu parmak uçlarında kendi ölümünü tutuyor olmanın gizli büyüsü..."
***

Çoğu zaman sözler duygularımızın ağır yükünü kaldıramayacak kadar cılızdır. Onca yalanın altından kalkan dil, bir doğruyu çırılçıplak anlatmakta zorlanır. Ama bir dakika!.. Her zaman böyle değildir. Bazen "söyleyecek kelime bulamamak"tan şikâyet ettiğimizde asıl derdimiz duygularımızı bilip de hak ettiği gibi dile getirememek değil, ne söyleyeceğini bilememektir.
***

Yaz mevsiminin asıl tadı nerededir? Güneşte, denizde, tatilde mi? Modern bir kurgudur bu. Bizim bugün yaza özgü tatlar olarak kavradığımız birçok şey (yüzmek, güneşlenmek, vesaire.)
Koskoca insanlık tarihinde topu topu 150 yıllık bir hikâyenin parçalarıdır! Oysa yazın binlerce yıllık "tadı" akşamlardadır. Yazı sevmek, karanlıktan korkmadan, soğuktan ürpermeden sabaha kadar uyanık kalıp uzattığımız yaz gecelerini sevmektir.
***

İşte bu! Bu manzarayı özlemişim!.. Rüzgârlı bir yaz akşamı. Ortalık karanlık. Köylüler teravihe gidiyor.
Caminin soluk ışıkları bozuk kaldırım taşlarını aydınlatıyor. Çocukların hepsi dışarda. Çığlık çığlığa meydanın orta yerindeki kocamış ağacın çevresinde koşuşturuyor.
***

Son zamanlarda belli bir kesimde yoğunlaşan "İslami sosyalizm" tartışmaları için basit ama zihin açıcı bir başlangıç notu... "İslami kapitalizm" diye bir şeyin varlığından kavramlara sadık kalarak ve gönül rahatlığıyla söz edemiyorsanız, bir "İslami sosyalizm" modeli türetmekten de vazgeçmelisiniz! Müslümanların kapitalist ya da sosyalist rejimlerde yaşamaya boyun eğmeleri veya bu rejimlerden birini seçme hakları ise bambaşka bir konudur.
***

İftar sofralarının savurganlığa ve gösterişe konu olmasını eleştirelim. Tamam! Ama bunu yaparken orucu ve iftarı siyasallaştırma yanlışına da kapılmayalım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Haşmet Babaoğlu Arşivi