Doğru olan kazanır

Doğru olan kazanır

Bin üç yüz yıldır camilerde Cuma günleri, halkı aydınlatmak için okunan hutbenin ardından, Nahl süresinin 90’ıncı ayeti cemaate: “Şüphesiz Allah, adaleti, iyiliği, akrabaya vermeyi emreder, fuhşiyatı ve kötülüğü yasaklar. öğüt alasınız diye size öğüt verir” diye okunur ve İslâm toplumunda adalet duygusu hep hatırlatılır.

Hakimin hüküm verirken adaletle hüküm vermesini (Nisa 58), Noterin, yazarken adaletle yazmasını (Bakara 282), Kardeş toplumların arasını bulurken adaletle davranılmasını (Hucurat 9), konuşurken bile adaletten ayrılınmamasını emreder. (En’am 152)

Adalet: Hakk’a uygunluk, diye tarif edilmiş başbakanlığın yayınladığı “Türk Hukuk Lügatı”nda.

Hak, kelimesi de Rabbimizin güzel isimlerinden biridir.

Akif Merhum:

“Halik’ın nâ mütenâhi adı var, en başı: Hak.

Ne büyük şey kul için hakkın elinden tutmak” buyurmuş.

Aydınlıkla karanlığın mücadelesi gibi tarih boyunca adaletle zulüm de birbirleriyle mücadele etmişlerdir.

Al-i İmran suresinin 21’inci ayetinde “Allah’ın ayetlerini inkar edenlere, haksız yere peygamberleri öldürenlere, insanlardan adaleti emredenleri öldürenlere acıklı azabı müjdele” buyurarak en büyük üç suça dikkatlerimizi çekmiştir.

Cübran Halil Cübran anlatıyor: Kralın evinde bir şenlik esnasında çıkmış gözünü elinde taşıyan bir adam salona girer ve kraldan adalet ister. “Efendim, ben hırsızım. Bu gece sarrafın evine hırsızlık yapmak için gireceğim yerde dokumacının evine girmişim. Karanlıkta dokumacı aletiyle benim gözümü çıkardı. Sizden adalet istiyorum” der.

Kral hemen dokumacıyı getirtir ve gözünün çıkarılmasını emreder. Dokumacı: “Efendim benim mesleğim için iki göz gerekir. Komşum ayakkabı tamircisidir ve tek göz ona yeterlidir. Adaletin yerini bulması için onun gözünü çıkarın “der.

Kral hemen tamirciyi getirtir, gözünü çıkartır ve adalet yerini bulur.

“İş adamlarına kelepçe vurmayın”

-”Peki efendim ama devletin bize verdiği bu kelepçeleri boşuna mı taşıyacağız?”

-”öyle ise baklava çalan çocuklara takın. Böylece adalet yerine gelmiş olur.” Denmiş gibi olmaz mı?

Dünyanın en dürüst adamını yanlış terazinin başına oturtsanız o da eksik tartar.

Adalet terazisi yanlış olunca, tartan kişinin doğruluğu bir şey değiştirmez.

Onun için Rabbimiz, hem ölçenin tam ölçmesini, hem de terazinin doğrusunu almamızı emrediyor.

O ilahi terazi olan Kur’an ise bizim konuşmamızı, yürüyüşümüzü, bakışımızı, kaş göz hareketlerimizi, komşuluk ilişkilerimizi, yöneten ve yönetilen ilişkilerini en güzel şekilde ayarlamaktadır.

Rabbimiz, Sevgili Peygamberimize ve O’nun şahsında bize: “Sana ilim geldikten sonra eğer onların hevalarına (şahsi ölçülerine) uyarsan sen de zalim olursun” buyuruyor. (Bakara120)

Ekonomik dengeyi kendi çıkarları doğrultusunda bozanların duyguları bozulur. Bütün paraları kendi kasasına yutturan adam, afyon yutmuş adam gibi doğruyu eğri görmeye başlar. Açlıktan inleyen insanların iniltisinden zevk almaya başlarlar. Dünyayı satın aldıklarına inanırlar ama karşılık olarak ömürlerini verdiklerini bilmezler.

Can dostlarım, Allah’dan geldik Allah’a gidiyoruz. Güle doğru uçan bülbülü hiçbir şey engelleyemez. Kafese koysalar teni kafeste canı gül dalında olur. Pervaneyle ışık arasına girilemez.

“Dünya dönüyor” dediği için Engizisyon mahkemesi tarafından cezalandırılan Galieo’ (1564-1642)’nun cezası o günün insanlarının çoğunluğu tarafından alkışlandığı için demokratik olmuştu. Günümüzde seçilmiş insanların parmak hesabıyla doğrular belirleniyor. Oylamada kaybeden taraf karşı taraftan parmak satın alıyor ve kendi doğrularını parmak çokluğuyla onaylatıyor. Peki ama bunların hangisi doğru? üçüncü, üç yüzüncü veya altı milyarıncı olan bir kişi doğru söylüyorsa ama kendi parmağından başka parmak bulamıyorsa veya o bir parmağını da birileri kırıyorsa ne olacak?

Şarap, rakı, viski, şampanya, eroin, esrar, afyon kullanan insanların yolda nasıl yürüdüğünü görürüz. Ama niçin doğru yolda eğri gittiğini göremeyiz. çünkü dış dünyayı onun gözüyle görmüyoruz.

“Hocam çağımızın pislik insanları Romalı askerler gibi mızrak kullanmıyorlar. Kamera kullanarak öldürüyorlar” diyorlar. Doğru. Her çağın silahı değişik olur. Ama hiçbir çağda doğruluğu öldürecek imanı beyinden söküp çıkaracak silah icat edilmedi. Edilemez de. öyle ise biz, Sıratı Müstakimden ayrılmayalım.

Şair: “Doğruda aç görmedim, eğride tok,

Eğri yay elde kalır, menzil alır doğru ok” demiş.

Rabbimiz buyurur:

“ölçtüğünüz zaman tam ölçün ve doğru terazi ile tartın. Bu daha hayırlı ve sonuç itibariyle daha güzel” (İsra 34)


Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi