Aziz Üstel

Aziz Üstel

Halifeliğin hakkını veren Padişah Abdülhamid

Halifeliğin hakkını veren Padişah Abdülhamid

Cumhuriyet genç kuşaklara Osmanlı padişahlarının Yavuz Sultan Selim’den öte, halifeliği hep etkili ve de görkemli bir biçimde kullandıklarını anlatır. Aslında halifeliği, biraz da siyasal bir içerik katarak, en akıllı biçimde kullanan II. Abdulhamid’dir. Ondan önce, hele de Tanzimat padişahları, gözlerini batıya diktiklerinden halifeliği pek de önemsememiştir. Batı, hepten emperyalizmle sıvanınca, halifeliğe ilgi duyacaktır, çünkü boyunduruğu altına alacağı ulusların çoğu İslam devletleridir. Eğer halifeliği zapta rapta almazlarsa, bu ulusların, halifenin buyruğuyla baş kaldırma olasılığı her zaman vardır elbet. Dahası tutsak aldıkları İslam ülkelerinden çalacakları ham maddeler ve fahiş fiyatlarla satacakları sanayi malları için de akıllı bir halife her zaman ciddi bir tehlike oluşturabilir. Abdülhamid bunu hemen kavrıyor. İngiliz’in, Fransız’ın, Rus’un kışkırttığı Müslüman uyruklarına karşı, halifeliği kullanıyor haklı olarak.

İngiliz emperyalizmi, Abdülhamid’in nasıl bir tehlike oluşturduğunu anlıyor; onu ortadan kaldırmak için çalışmalara başlıyor. Öte yandan, Lawrence aracılığıyla Arap milliyetçiliği doğsun diye uğraşıyor; Efgani üzerinden de bir Arap halifeliği davasını tutturmaya çalışıyor. “Eğer Araplar İngiltere’yle anlaşıp Osmanlı’ya baş kaldırırsa, zaten hakları olan halifelik onlara geri döner” savı İngiliz casuslarınca sür-git Arapların kulağına fısıldanıyor. Wifred Scawen Blunt adlı bir İngiliz Türklerle Araplar arasındaki bağları koparmakla görevlendiriliyor.

Doğrusunu isterseniz, İngiliz’ler başarılı olmuştur. Şerif Hüseyin, Faysal, Nuri Sait gibi eski Osmanlı uyrukları Araplık davası adına halifeye karşı çıkıp, Suriye ve Arabistan’daki Osmanlı ordularını, İngilizlerle birlikte arkadan vurunca, Türkler arasında Araplara karşı bir tepkinin doğması kaçınılmazdır tabi. Halifenin Birinci Dünya Savaşında kutsal cihad ilan etmesine rağmen, Müslüman Araplar Hıristiyanlarla değil Müslüman Türklerle savaşınca, halifelik makamı gücünden çok şey yitirmiştir.

İngiliz, Fransız ve İtalyan Osmanlı’yı aradan çıkardıktan sonra ele geçirdikleri Arap topraklarında iki ana konuyu işler, hiç durmadan:

1. Türkler, Osmanlı döneminde Arap ülkelerini yıllarca sömürmüştür.

2. Aynı Türkler, 1920’lerden başlayarak “gavur” olmuşlardır. Sonuç olarak Araplarla Türkler arasında herhangi bir yakınlık için neden kalmamıştır.

Böylece emperyalizm amacına ulaşmıştır. Türklerle Araplar birbirlerinden nefret etmeye başlamıştır. Bu karşılıklı nefret sonucu Ortadoğu’da Müslüman egemenliği son bulmuş, petrol bölgesinde İngiliz gönlünce cirit atmıştır; bu da İkinci Dünya Savaşı’nın sonuna değin sürmüştür.

Sonrasında batılılar, Abdülhamid döneminde bölgeye kök salamamış Siyonizmi egemen kıldılar. O tarihlerde, İstanbul’da yayınlanan önemli gazetelerin bir çoğunda İsrail göklere çıkarılmış, bu yeni devletin kurulması Türkiye’ye bile örnek gösterilmiştir!! Bu da emperyalizmin ayrı bir başarısı olarak algılanmalı, o yıllarda Cumhuriyet’i yönetenlerin aymazlığı olarak da bir köşeye yazılmalıdır.

(Kaynak Atilla İlhan 1 Temmuz 1929 tarihli yazı-Ahmet Davudoğlu-Stratejik Derinlik)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Aziz Üstel Arşivi