Rahim Er

Rahim Er

Diaspora

Diaspora

Hani, Tarikat-ı Nakşibendiyye’deki o söz malum ve meşhurdur “bu yolda nihâyet, bidâyete yerleştirilmiştir” denir. Malum ve meşhur dedikten sonra burada geçen dört kelime ve mefhumu ayrıca izaha teşebbüs ve cür’et etmek kendimizi tekzip olur.
Nihâyetin bidâyette yer alma güzelliğinin bir yansıması olarak mevzua dair şöyle diyebiliriz ‘şu diaspora kelimesinden hiç hazzetmedik!’
Sözlüğe bakılınca bu Fransızca kelimenin güya karşılığı verilmekte.
Nedir o?
‘Kopuntu’.
Diaspora kelimesi ne kadar munis ise kopuntu da o kadar munis. İkisi de yabancı, ikisi de anlaşılmaz. Eğer bizden bir teklif beklenirse diaspora yerine ‘muhacirler’ denmesini -hayır önermeyiz- teklif ederiz. Göçmen olmaz mı? Hiçbir mahzuru yok. Fakat örtüşmüyor. ‘Taşı gediğine koymak’ diye bir tabir vardır. İşte o misal bu malum olan meçhul kelimenin birebir mukabili muhacirdir. Kelime tercümecileri teklife karşı çıkabilirler. Halbuki, tefsir yapmanın bir tarifi vardır. Orada denir ki ‘tefsir, kelâmı ilâhiden muradı ilâhiyi anlamaktır’. Dikkat edileceği gibi her türlü tercümenin en doğru tarifi bu tesbittir. Mütercim, müellifin niyetini anlayarak metni çevirecektir. Yoksa ‘ben gitti İstanbul’a olur’, yoksa diaspora diye bir kelime konuşulur ama anlaşılmaz.
Diaspora, bir milletten veya bir inanç mensuplarından bir kısım insanların bir başka memlekete giderek orada bir cemaat teşkil etmelerinin adıdır. Ki biz buna ‘muhacirler’ dedik. Nitekim bunun tarihte büyük bir örneği vardır. Müşrik mezaliminden hicret ederek Medine’ye göçen müminlere muhacirîn/muhacirler denir. Günümüzde ABD, Kanada, Avustralya muhacirler/göçmenler ülkesi diye anılır. Buralarda muhacirlerle meşgul olan ofislere muhacirler ofisi, yahut göçmenler bürosu denir.
Bir kelime bu kadar mühim mi ki üzerinde bu kadar durduk? Hem de nasıl. İnsan, kelimelerle anlaşır. Kelime, mânâdaki ortak paydadır.
Evvela kelime yerli yerine oturacak.
Lisandaki anarşi sokaktaki anarşiden beterdir.
1930-1980 arası Türkçe’nin mağduriyet yıllarıdır. Bidâyet yani başlangıçla nihâyet yani son arasındaki sebep-sonuç ilişkisine ‘illiyet rabıtası’ denir. Olay örgüsünde illiyet rabıtası kurulamazsa fiiller boşlukta kalır. Önce diaspora, kelime olarak anlaşılacaktır ki kavram yerine otursun. Söz konusu kelime, önce muhtelif ülkelerdeki Yahudi toplulukları için kullanılmış, sonra her millet, kendi muhacirleri için bunu telaffuza başlamıştır.
Şimdi Türk hariciyesi Osmanlı Diasporası kavramı geliştirme teşebbüsünde.
Bu sütunda yapılmak istenenlerden biri de buydu.

> Diaspora kelimesi ne kadar munis ise kopuntu da o kadar munis. İkisi de yabancı, ikisi de anlaşılmaz. Eğer bizden bir teklif beklenirse diaspora yerine ‘muhacirler’ denmesini -hayır önermeyiz- teklif ederiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Rahim Er Arşivi