D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

İslâmcılığı geriye yürütmek!

İslâmcılığı geriye yürütmek!

Hukukun temel prensiplerindendir, “mâkabline şâmil olmamak”...



Yani bir kanun hükmü, yürürlüğe girdiği andan itibaren geçerlidir, geçmişe doğru yürütülemez. Buna rağmen hukuku geçmişe doğru yürütmek eğilimi dayanılmazlığını korur. En kabasını, 12 Mart muhtırasından sonra idareye ayar çeken darbeciler yapmışlar ve mâkabline şâmil kanun çıkaracaklarını bangır bangır ilân etmişlerdi!

Sosyal ilimlerde, sosyal ve siyasî alanlarda, ideolojik yapılarda geçmişe yürümek ise, neredeyse vazgeçilmez bir prensiptir.

Birçok görüş, akım, hareket.. kendine bir geçmiş arar ve doğru veya yanlış bulur. Hiçbir sosyal veya siyasî hareket sadece bugünün mahsulü olduğunu söylemez.

Geriye yürümenin en dehşet verici örneklerini, George Orwell 1984 romanında vermiştir. Mevcut durumu iyi göstermek için, geçmişin belgelerini, hatta basılı malzemelerini değiştirmek! “Büyük ağabey”in, diktatörün tasfiyeye tâbi tuttuğu yakınlarını eski basılı malzemelerde yer alan toplu resimlerden çıkarmak!

İslâmcılık tartışmalarına katılmak yerine, islâmcılığın takdisî bir anlamda kullanılması ve bir pâye olarak görülmesi üzerine “islâmcılık bir pâye mi?” isimli yazıyı kaleme aldım. (Yeni Akit, 8.8.2012)

Göründüğü kadarıyla mesele şu: İslâmcılık bugünün vasatında bir pâye olarak yorumlanıyor ve bazı “islâmcılar” kendi tarihlerini sonrakilerin takdirine bırakmadan yazmak istiyor.

Böyle bir çaba içinde olununca, geçmişe doğru gidilmesi, birtakım arkaik bulgulara ulaşılarak bugünün taleplerine göre yorumlanması kaçınılmaz hâle geliyor. Bu eğilimin islâmın ilk dönemlerine bizi götürmesi kaçınılmaz. Bir anlamda islâmcılığın öncelikli yaklaşımı selefilik bunu gerektirir. Dinin özü ve bu özü yaşayan ilk temsilcilerine, hatta Hz. Peygamber’e kadar gitmek eğilimi zorunlu olarak aynı istikameti gösterir. (Nitekim, tarikatlar, iki koldan bunu yaparlar: Hz. Ebubekir ve Hz. Ali, birçok tarikatın silsilesinin başında yer alır.)

Modern dönemlere mahsus bir kavram olan islâmcılığın geçmişini Türkiye’den ve Türkiye üzerinden okuyoruz, fakat bunun çok fazla farkında değiliz. Modern arapçada “islâmcılık” kelimesini tam olarak karşılayan bir kelime yok. “İttihad-ı İslâm” (İslâm birliği) 19. Yüzyılın sonlarına doğru, İslâm coğrafyasında yaygınlaşmış bir kavramdır. Bu kavram etrafında dile getirilen görüşler batıda “pan-islâmizm” veya “islâmizm” olarak adlandırılmıştır. “İslâmcılık” bu fransızca ibarenin tercümesi olabilir. “İslâmcılık” kavramını 1913’te ilk defa Ziya Gökalp’ın kullandığı, “İslâmcı” addedilen Ahmet Naim Bey’in de bu adlandırmaya itiraz ettiği biliniyor.

Bugün “islamcılık” akımının büyükleri arasında sayılan hiçbir isim kendisini bu şekilde tanımlamamıştır. Sadece Cumhuriyet öncesi değil, Cumhuriyet sonrasının fikir ve hareket adamları için de bu tavır sözkonusudur.

1960’lardan sonra Türkiye’nin keskin ideolojik akımlarla karşı karşıya kaldığı çatışma ortamında, bu kavramın olumlanarak kullanılmaya başlandığını söyleyebiliriz. Yine de “islâmcı” olarak adlandırılan birçok şahsiyet, bu tanımlamayı kendisi için kullanmaktan imtina etmiştir.

Türkiye ve İslâm dünyasında “islâmcı hareketler”den çok, “islâmî hareketler”den söz etmek anlamlı olabilir. Türkiye dışında bunun böyle olduğunu kolaylıkla söyleyebiliriz.

Batı türkçesinde “islâmcı” kavramı kullanılırken, doğuya gittikçe müslümancı/müslümançı kavramının öne çıktığını da hatırlatmak istiyoruz. Yani inanç/din üzerinden adlandırma yerine, bu inanca sahip olanlar üzerinden bir adlandırma. Belki de doğru olan budur. İslâma nisbetle değil de, müslümanlara nisbetle bir isimlendirme...

“Kim islâmcı” sorusuna verilecek cevap, “sadece dindarlar, sıkı müslümanlar” olabilir mi?

Dindarlıkları tartışmalı isimler veya kendini başka şekillerde tanımlamayı seçenler, görüşleriyle, fikirleriyle “islâmcı” sayılabilir mi?

Yahya Kemal’den, Ahmet Hamdi Tanpınar’a, Cemil Meriç’e ve Erol Güngör’e kadar önemli bazı isimler bu gözle bir değerlendirmeye tâbi tutulmalıdır. İslâmcılık, pür dinî bir hareket olarak görülmemelidir. Modern zamanlarda batı tasallutuna karşı müslüman toplumun değerlerini referans alarak görüş geliştiren fikir adamları da bu kategoride değerlendirilebilir.

Eğer, “islâmcı” yerine “islâmî” kelimesini seçse idik, o zaman bu tasnif geçerliliğini kaybederdi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
D.Mehmet Doğan Arşivi