İdare gitsin, maslahat elde mi kalsın?

İdare gitsin, maslahat elde mi kalsın?

Bazı okurlarım “eve dönüş” ile ilgili yazmadığımı fark etmişler.. “Niye iki kelam etmiyorsun?” diye soruyorlar..

Bir konuyu kafamda iyice oturtmadan yazamam..

Boş da durmadım..

Osmanlı son döneminde eşkıya çeteleriyle ilgili düzenlemelere göz attım.

Aynı şeyleri İkinci Abdulhamit döneminde de, İkinci Meşrutiyet yıllarında da tartışmışız..

Fazlası var, eksiği yok.

İzmir'den Aydın'a, Muğla'dan Manisa'ya kadar Ege Dağları eşkıya çetelerinin elindeydi.

Dr. Sabri Yetkin, 'Ege'de Eşkiyalar' araştırmasında dört bin çete mensubundan söz eder.

Sosyal, ekonomik, idari yönleri vardı sorunun..

Bir de idare-i maslahat vardı tabii.


* * *
Şair Eşref'i bilirsiniz..

Hiciv şairimizdir..

Kırkağaç'ta Kaymakam idi.

İkide bir eşkıya çeteleri kasabayı basıyor..

Jandarma sayısı az.

Şair Eşref, İstanbul'dan yardım istiyor..

Cevap:

“Eldeki kuvvetlerle idare-i maslahat ediniz”

öyle ya İstanbul'da yaşamak güzel..

Haliç'in serin sularında sandal sefaları..

Yalılarda şarkı türkü, aşk, meşk..

Eşkıya, Eşref Efendi'nin ensesinde boza pişirmiş kime ne..

Bir gün yine eşkıya basar kasabayı..

Tekrar yazar İstanbul'a..

Cevap gecikmez: “İdare-i maslahat yapın.”

Şair Eşref basar telgrafın tellerine:

“İdare gitti, maslahat elde kaldı.”

Budur.


* * *
Arkadaşlar, 1900-1911 yılları arasında eşkiyayı düze indirmek için defalarca af çıkarıldı.

Hükümet af çıkarıyor da çeteler “Ne güzel. Hadi inelim gaarii” mi demişler?

Hayır..

Af görüşmeleri sürerken jandarma vurmaya devam ediyorlar..

Ama Hükümet ısrarlı..

İnenler, inip geri çıkanlar..

Eşkıya çetelerinin sonu ne zaman geliyor?

İtalyanlar Trablusgarb'ı işgal ettiğinde..

Balkan Savaşları başladığında.

Yine af, örtülü, açık..

Sonrası, Cihan Harbi, Milli Mücadele.

Neredeyse otuz kırk yılı buluyor..

Eşkıya çetelerine karşı mücadeleye ilişkin raporlarda Devlet-Asker-Halk kaynaşması ilk sırada öneriliyor.


* * *
Tek başına af, işe yaramaz.

Bu yüzden 'Eve dönüş'ün paket önlemler içinde ele alınmasını umutla karşılıyorum.

Ekonomik ve sosyal tedbirler ihmal edilmemiş.

Sivil imkanlar devreye sokulacak..

Halk- devlet kaynaşması için ne gerekiyorsa yapılacak..

Yani idare-i maslahata prim verilmeyecek..

Verilmesin de..

Sorunları kangren hale getiren odur.

Türk'üyle Kürd'üyle ele ele bu işi çözmeliyiz..

Herkes için yaşanabilir bir ülke yaratmak kolay değil..

Ama en zor dönemlerde enkazdan bir bağımsız vatan çıkarmadık mı?

Acılarımızı içimize gömeceğiz..

ülkemiz için.

çocuklarımız için..

İtin köpeğin maskarası olmamak için..

İç meselemizi tek dişi kalmış canavarlarla pazarlık konusu yapmamak için.

Kendimiz için.

Alevileri rencide eden filmi protesto edelim..

Alman kanalı NDR'de Namusuma Layık Olmak (Tatort-Wem Ehre gebührt) diye bir dizi film oynuyormuş. Filmde bir alevi kızı babasının tecavüzüne uğruyormuş. Eniştesine sığınan kız, başörtüsü takmaya başlıyormuş, vs. Aleviler filmi protesto etmiş. Bu tepkiye katılıyoruz. Hiç kimsenin Alevileri rencide etmeye hakkı yok. Ama bu olacaktı. Sıra Alevilere gelecekti. Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu (AABF) Genel Sekreter Yardımcısı Ali Ertan Toprak yaptığı açıklamada Alevilerin aşağılandığını belirtmiş, “Neden bir Alevi ailesi seçildi? Babası tarafından tecavüze uğrayan bir kız çocuğu eniştesine sığınıyor ve onun etkisiyle başörtüsü takıyor. Olayın can alıcı noktası da bu” diye konuşmuş. Ben de bunu anlamadım birader. Başörtüsü can alıcı noktasıysa, tecavüz nesi oluyor olayın? Bir yanlışı düzeltmeye çalışırken başka bir yanlış. Oldu mu şimdi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi