Ekrem Kızıltaş

Ekrem Kızıltaş

Sınıfsız, imtiyazsız...

Sınıfsız, imtiyazsız...

“Sınıfsız, imtiyazsız, kaynaşmış bir kitle” olduğumuz söylenir. Henüz öyle olmadığımız, olamadığımız bir vakıa. öyle olma yolunda ilerliyor olduğumuz söylenebilir tabii, ama ciddi problemler var.

İmparatorluktan Cumhuriyet’e geçişle oluşan yapı mesela. Padişaha kulluktan kurtarıldığı rivayet edilen insanların, Cumhuriyet dönemiyle birlikte, ‘kendi kendilerini idare etmeye başladıkları’ söylenir.

Ama bunun böyle olmadığını, söyleyenler de dahil, herkes bilmektedir.

Padişahın değil, imparatorlukta var olan sistemin idare etmekte olduğu  insanlar; imparatorluk sonrası da, oluşan sistem tarafından idare edilmişlerdir yine.

İmparatorluğun son dönemlerinde yönetimde etkili olan ve imparatorluğun çöküşünü iyice hızlandıran bir kesim tasfiye edilmiş, o dönemde sistemde etkin olamayanlar, Cumhuriyet döneminde işbaşına geçmiştir.

Yani değişen çok fazla bir şey olmamıştır aslında.

Cumhuriyet denildiğinde anlamamız gereken şey olarak, bunun ‘halkın kendi kendisini doğrudan yönetmesi’ olduğu söylenmiş, ama pratikte bu bir türlü gerçekleşmemiştir.

Cumhuriyet’i yönetenler, bize söylediklerinin doğru olduğuna kendileri inanmamışlardır çünkü.

‘Halkın kendi kendini doğrudan yönetme ehliyetine –henüz- sahip olmadığını’ düşündüklerinden belki. Ya da, zaten böyle bir şeyi zaten istemediklerinden...

Başörtüsü, Kur’an Kursları, Meslek Eğitimi gibi meseleler; mahalle baskısı, ‘biz ve onlar’ değerlendirmesinin alevlendirdiği, ‘kalkıp giderim’ tartışması; her ağzını açanın Milletimizin ortak değerlerine  fütursuzca saldırabilmesi gibi hususlar, aslında içinde bulunduğumuz durumun değişik açılardan okunması ile alakalıdır.

Halkın kendi kendini yönetmesi ise içinde bulunduğumuz sistem, olup bitenler racona terstir. Terstir, çünkü insanlar her ne istiyorlarsa olmamakta ve ama her ne istemiyorlarsa da, olmaktadır.

Bu durumda Milletimiz tabii ki şaşırmakta ve eğer kendi kendini yönetiyorsa, ‘hep istemediği şeylerin olduğu bir yönetimi’ nasıl sağlayabildiğine, şaşa kalmaktadır.

Oysa işin sırrı başka bir noktadadır.

Birilerine göre Cumhuriyet, ‘sadece kendilerinin, kendileri gibi olanların yönetimi’dir.

Ve yine onlara göre Demokrasi denilen şey de, tümüyle var olan herkesin eşitliği değil, bazılarının daha eşit olduğu bir sistemin adıdır.

Yazıp çizdiklerine ve konuştuklarına biraz dikkat ettiğinizde, bunu kolayca anlamanız mümkündür.

Şimdi mesele, Cumhuriyet ve Demokrasi’nin tam olarak ne demek olduklarını, açık seçik ortaya koymak ve bu tanımlarla alakalı olarak bize söyledikleri ile yapageldikleri arasında uçurum bulunan zevatın da, bunu kabul etmelerini, sağlamaktadır...

Kendilerinde imtiyaz vehmedenlere, ki onlar hep vardır; imtiyazlarının kaynağını sormamız ve bu hususu da açıklığa kavuşturmamız gerekiyor bu arada.

‘Sınfsız, imtiyazsız, kaynaşmış bir kitle’ isek, hep kendisini farklı olarak görenlerin borusunun öttüğü bir ortamda yaşamak mecburiyetinde değiliz herhalde.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ekrem Kızıltaş Arşivi