Kerime Yıldız

Kerime Yıldız

Öküz Anadolulular! Olimpiyat Sizin Neyinize?

Öküz Anadolulular! Olimpiyat Sizin Neyinize?

1944 senesinde, Ankara Valisi Nevzat Tandoğan'ın, Osman Yüksel Serdengeçti'yi, "Ulan öküz Anadolulu! Sizin milliyetçilikle, komünizm ile ne işiniz var? Sizin iki vazifeniz var: Birincisi, çiftçilik yapıp mahsul yetiştirmek. İkincisi, askere çağırdığımızda askere gelmek!" diye  tahkir etmesinden 4 yıl sonra, Anadolu çocukları, Tandoğan'ın yasaklarını çiğneyip Londra olimpiyatlarında fırtına gibi esti. 12 madalya ile sıralamada 7. oldu. Altın madalya sayısı altı idi ve tamamı güreş dalındaydı.

Başta Yaşar Doğu, Gazanfer Bilge,  Nasuh akar, Celal Atik olmak üzere güreşçilerimiz tarih yazdı. Yiğitlik ve dürüstlüğün simgesi olan ata sporu güreş şahlanmıştı. Öyle ki güreşçilerimiz oyun esnasında birbirlerine laf atacak kadar rahattılar. Celal Atik, yan minderlerdeki Gazanfer Bilge ve Yaşar Doğu'ya "Hadi sizi bekliyorum" dedikten sonra, üçü de sözleştiği gibi rakiblerini tuş etti. Yarışmıyor, adeta eğleniyorlardı.

Öküzlerin aslan gibi kükremesi, iktidarın hoşuna gitmedi. Fakat Tandoğan'ın yaptığı gibi "Madalya sizin neyinize?" demek olmazdı. Uyanan devi, bir türlü bertaraf etmek lazımdı.

Kimdi bu uyanan dev? Yaşar Doğu ile misal verelim. Babası şehit, bir köylü çocuğu. Yani savaş zamanı ölen, barış zamanı "efendi" gibi  tarlada çalışan gariban Anadolu insanı.

İktidardaki zihniyet tedbirini aldı. Kimsenin aklına gelmeyen bir yöntemle hem de.  O dönemde olimpiyatlara katılmak için amatör olma şartı vardı. Amatörlüğün şartı ise spordan para kazanmamak.

Şampiyonlar, yurda dönünce, büyük bir coşku ile karşılandı. Basın aracılığı ile ödüllendirilmeleri teşvik edildi. Uyarılar dikkate alınmadı ve Sporcuları Koruma Cemiyeti para ödülü verdi. Milleti terbiye(!) etmek için kurulan  Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü'nün başı Vildan Aşir Savaşır, aynı zamanda, cemiyetin üyesiydi. İleride Tevfik İleri'nin de söyleyeceği gibi olimpiyatın amatörlük kuralını bilmemesi imkansızdı.

1952 senesine gelindiğinde, yine İleri'nin dediği gibi 1948'de atılan tohum sonuç verdi. Türkiye Milli(gayr-i milli demek daha doğru) Olimpiyat Komitesi Başkanı Burhan Felek, sporcuların aldığı bu parayı sebeb göstererek  Gazanfer Bilge, Yaşar Doğu, Nasuh Akar, Halil Kaya ve Ruhi Sarıalp'in amatörlüklerini onaylamadı. Karar, Türkiye'de üzüntüyle karşılandı; Helsinki'de ise sevinçle. Çünkü, minder Ruslara kalıyordu.

Tartışmalar uzadı. Burhan Felek görevden alındı. Konu tam açıklığa kavuşmayınca, sporcular, Helsinki'ye gittiler. Bu sefer de vaktinde isimlerinin bildirilmediği gerekçesiyle Uluslararası  Olimpiyat Komitesi tarafından oyunlara alınmadılar. İlginç değil mi? Tam Keçecizade Fuad Paşa'nın dediği gibi: "Biz içeriden, siz dışarıdan..." 

Buna benzer bir hadise, 1913 yılında, Amerika'da yaşandı. 1912'de,  Stokholm'de, birkaç dalda altın madalya alan Amerikalı atlet Jim Thorpe'un, ülkesinde milli kahraman olarak karşılanması birilerini rahatsız etti. Zira Thorpe, kızılderiliydi. Gazeteler, daha önce, para karşılığı beyzbol oynadığını yazdı. Halk umursamadı ama, Amatör Atletizm Birliği konu ile ilgilendi ve Uluslararası Olimpiyat Komitesi'nin de dikkatini çekti. Netice'de Thorpe'un madalyaları ve ünvanları geri alındı.

Jim Thorpe, ülkesinin yerlisi olmasının, hakiki sahibi olmasının  bedelini  ağır ödedi.

Anadolu çocuklarının olimpiyatlarda altın madalya almasından rahatsız olan zihniyet, 2020 olimpiyatlarını Türkiye'nin kaybetmesinden dolayı son derece memnun.

Haklılar! Bu öküz Anadolulular da çok oluyor ama...

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
18 Yorum
Kerime Yıldız Arşivi