Cebelü'l-Elsine yanarken…

Cebelü'l-Elsine yanarken…

İslam coğrafyacıların "Cebelü'l-Elsine" (Diller Dağı) adını verdikleri Kafkaslar, bütün olayların önüne geçerek gündemin başına oturdu. İnsanın aklına acaba Birinci Dünya Savaşı'nın patlak vermesinde Balkanların oynadığı rolü bir asır sonra Kafkaslar mı oynayıp yeni bir dünya savaşına mı sürükleniyoruz sorusu ve şüphesi takılıyor. Mevcut gelişmeler karşısında insanın sorunun temelinde yatan ana sebebi yakalaması kolay olmuyor.

İlk bakışta sorunun bölgenin hakim ve emperyalist gücü Rusya ile kendi ülkesinde bağımsız bir aktör olarak yaşamak ve davranmak isteyen Gürcistan arasındaki bir anlaşmazlıktan kaynaklandığı görünse de aslında işin aslı hiç de böyle değil. İşin gerisinde Soğuk Savaş sonrasının dünya sistemi, daha doğrusu sistemsizliği, giderek belirginlik kazanan Amerika Birleşik Devletleri'nin tek hakim güç olma ve sorumsuzca hareket etme eğilimi, Soğuk Savaş döneminin temel iki aktöründen biri olan Sovyetler Birliği'nin mirasını devralan Rusya'nın yaşadığı şaşkınlık ve dağınıklık dönemini geçip toparlanma ve yeniden emperyal güç olma çabası, dünya sisteminin yeniden kurulma sürecinde Rusya'nın "ben de varım ve buradayım!" diyerek ortaya çıkması gibi bir dizi bölgesel ve küresel faktörün ve geleceğe ilişkin kurgulamanın yer aldığı çok bilinmeyenli bir denklemle karşı karşıya olduğumuz açık.

Birinci Dünya Savaşı sonrasının şartlarının ürünü olan Sovyetler Birliği sisteminin 1990'li yılların başında çökmesi ve bu birlik içerisinde yer alan cumhuriyetlerin bağımsızlıklarını ilan etmeleri yeni bir dönemi başlatmıştı. Ne var ki yeni yapının temel parametreleri, sınırları ve dizaynı Sovyet sistemine dayanmaktaydı ve aslında bağımsızlığın dışında yeni denebilecek bir husus yoktu. Hatırlanacağı gibi Sovyetler Birliği sistemi öncelikle birlik cumhuriyetlerinden oluşuyordu. Her bir birlik cumhuriyeti kendi içerisinde muhtar cumhuriyetlerden ve özerk bölgelerden meydana gelmekteydi. Sovyetler sisteminde farklı etnik, dini ve kültürel grupların bir noktaya kadar farklılıklarını temsil ve yaşama hakları bulunuyordu. Kendi içerisinde nispeten homojen olanla farklılıkları çok olanın yapısı farklı olabiliyordu. Mesela Rusya pekçok farklılığı barındırması dolayısıyla muhtar cumhuriyetlerden, özerk bölgelerden ve federe devletlerden oluşan bir federasyondu. Ama buna karşılık Azerbaycan daha homojen olduğu için tekçi bir birlik cumhuriyeti idi.

Bu karmaşık yapı sistemin dağılması ve birlik cumhuriyetlerinin bağımsızlaşması sürecinde ciddi bir sorun olarak ortaya çıktı. Anayasal olarak her bir özerk ve muhtar cumhuriyetin bağımsızlık hakkının olması bağımsızlaşma yolunda muharrik bir unsur olmuştur. Bundan dolayı birlik cumhuriyetleri bağımsızlık yolunda ilerlerken özerk bölgeler ve muhtar cumhuriyetlerin bir kısmı da aynı yola sapmışlardır. Bu yeni gelişme ciddi şekilde yeni sorunların kaynağını oluşturmuştur.

Gürcistan ile Rusya arasında sorun haline gelen Güney Osetya ile Abhazya sorunu da temelde böyle bir geri plana sahiptir. Bilindiği gibi Osetya bölgesinin kuzeyi Kuzey Osetya olarak Rusya Federasyonu içinde yer alırken güney kısmını oluşturan Güney Osetya ise Gürcistan içerisinde "özerk bölge" olarak yer almıştır. Sovyet sistemi içerisinde kuzey ve güney olarak ikiye bölünüp farklı cumhuriyetlere bağlanan bir bölge olan Osetya'nın bölünmüş hali baskıcı otoriter sistem altında sorun teşkil etmiyordu. Ancak otorite kalkıp da insanların kendi gelecekleri üzerinde söz söyleme imkanı ortaya çıkınca öncelikle bu bölünmüşlüğe karşı çıkılmaya başlandı. Güney Osetya halkı kendi geleceklerini Gürcistan içerisinde devamda değil bağımsızlıkta görünce sorun birden gün yüzüne çıkmış oldu. Zira Osetya'nın bağımsızlığının Gürcistan'ın bölünmesi anlamına geleceğini ve Rusya'ya hizmet etmenin ötesinde hiçbir anlamının olmadığını herkes gayet açık biliyordu. Nitekim Kuzey Osetya'nın bağımsızlığına asla müsamahakar bakmayan Rusya Güney Osetya'nın bağımsızlığına destek vermekten geri durmuyordu. Hesap gayet açıktı; Güney Osetya sözde bağımsızlaşarak Gürcistan'an kopacak ve arkasından da Rusya Federasyonu içerisindeki Kuzey ile birleşecekti.

Benzer bir durum bir muhtar cumhuriyet olan Abhazya için de söz konusuydu. Bağımsızlık kararı alınmış ve Gürcistan'dan ayrılmıştı. Bu süreçte Rusya'nın açık ve kesin bir desteği ortaya çıkmıştı.

Gürcistan'ın açıkça ülkesinin bölünmesine ve parçalanmasına razı olması düşünülemezdi. Rusya'nın bu açık tehdidi karşısında Gürcistan kendi güvenliğini Batı şemsiyesi altına girmekte gördüğünden hızlı bir şekilde Amerika ve Avrupa ile yakınlaşma siyaseti izledi. NATO'ya ve Batılı kurumlara üye olmağa özen gösterdi. Ancak Rusya gibi bir devin yanı başında olduğunu ve onu küçük düşürecek davranışlardan kaçınması gerektiğini iyi hesaplayamadı. Gelen Batı ve Amerikan yanlısı yöneticilerin gözden kaçırdıkları Rusya gerçeğiyle bir kez daha yüz yüze gelmenin acı faturasını hem kendi haklarına hem de tüm bölgeye yaşatmak durumunda kaldıkları açık. Kafkaslarda ateşlenen savaş topunun kimi yakacağını, nerede duracağını tahmin etmek imkansızdır. Rusya'nın iki asırlık Kafkasya hegemonyasının sona ermesini beklemek aşırı iyimser bir hayal olmalıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi