Bugün 'Ramazan Bayramı'...

Bugün 'Ramazan Bayramı'...

Bugün bayram; herkes için anlamı az çok farklılık gösterse de bayramın genel anlamı üzerinde bütün toplum kesimlerinin hemfikir olduklarında şüphe yok. İster “Ramazan Bayramı” diyelim, isterse “Şeker Bayramı” diye popülerleştirelim “bayram” kavramının anlamı üzerinde ortak anlayışımızın daha çok olduğunu sanıyorum.

Son yıllarda “bayram”ların “tatil”lerle anılır olması ve ontolojik bağlamından adeta kopartılarak tatil beldelerinde geçirilen bir zaman dilimi olarak algılanması kentleşme/endüstrileşme sürecinde sadece geleneksel değerlerin ve kurumların değil aynı zamanda kutsalların da nasıl bir deformasyona uğradığının somut bir göstergesi olmalıdır. Tatil, modern insanın bir gerçeği ve ihtiyacı. Çalışma dünyasında işçilerin ücretli izin hakkını elde etmeleri nispeten yeni bir durumdur. Ekonominin dişlileri arasında sıkışıp kalan insanın nefes alacağı tatiller, elbette ciddi bir ihtiyaç olarak ortaya çıkmıştır. Bayramların tatil olarak algılanması ve içeriğinden kopartılarak yeni bir forma ve kalıba sokulması, bir kötü niyet göstergesi değil modern dünyadaki insanın zorunlu bir çıkışı olmuştur.

Ama yine de toplumumuzun büyük bir ekseriyetinin bayramları bayram olarak idrak etmekte olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

Pazar günü Sahaflar Çarşısı'ndaki kitapçıları dolaşmak, yeni yayınları takip etmek ve üzerinde çalıştığım konularla ilgili kaynakları toparlamak için Cağaloğlu'na geçtiğimde bilvesile yürümek ve insanların telaşlarını gözlemek ihtiyacı duydum. Sultanahmet Camii'ndeki öğle namazı cemaati kelimenin tam anlamıyla muhteşemdi. Tatil günleri burada genellikle iki üç saf cemaat ancak bulunurken nerede ise cami doluydu. Cemaatin daha çok gençlerden müteşekkil olması ise ayrı bir husustu. Yine cemaatte erkekler ağırlıklı idiyse de hanımların da ciddi bir oranda olukları açıktı. Havanın yağmurlu ve soğuk olması Sultanahmet Camii'nin dolmasına engel olmamıştı.

Sultanahmet'ten Sahaflar Çarşısı'na kadar yürümeyi tercih etmem benim için son derece öğretici oldu. Ağırlıklı olarak genç nüfus tüm caddeleri doldurmuş, mağazalara giren çıkanlar ciddi bir dinamizm oluşturuyordu. Sahaflar Çarşısı'nda kitapçı vitrinlerini ve dükkanlardaki rafları gözden geçirip ihtiyacım olan kitapları aldıktan sonra Mercan'dan Eminönü'ne doğru inerken de tam bir insan seli ile karşılaşmam şaşırtıcı değildi. Günlerden pazardı, bazı mağazalar kapalıydı; ancak sokak ortasında sergi açanlar ve buradan bir şeyler almaya çalışanlar ekseriyeti oluşturuyordu. Kelimenin tam anlamıyla büyük bir coşku, telaş, koşturma ve heyecan gözleniyordu. Özellikle orta alt ve orta sınıf aileler çocuklarıyla birlikte buralara gelmiş ve bir yandan çocuklara bayramlık almaya çalışırken diğer yandan da hafta sonu gezintisi yapıyorlardı.

Bu telaşın ve kalabalığın arife günü de devam ettiğinden eminim. Bayram günü yaşanan telaş, heyecan ve mutluluksa başka bir gerçekliği yansıtmaktadır. Unutmamak gerekir ki bayram dolayısıyla sıla-ı rahim için İstanbul'dan ayrılan ve köylerine, kasabalarına yakınlarının yanına gitmeye çalışan milyonlarca insanın varlığı basit bir sosyal hareketlilik değildir.

Bütün bunlar dini bir kurum olan bayramın toplum hayatında meydana getirdiği hareketlilik, davranışlarda oluşturduğu farklılık ve hayatı yönlendirmekle ilgili özelliklerdir. Şu veya bu nedenle toplumu böylesine etkileyen, toplum davranışlarını yönlendiren, farklı ilişkilerin yaşanmasına imkan veren bayramı/bayramları görmezlikten gelmek, yok saymak veya dini bir kurum diyerek insanların vicdanlarına havale edip toplumsal boyutunu görmemek mümkün olabilir mi?

Yüzyılların uygulamasıyla toplumun ve zihin dünyasının derinliklerine sinmiş olan dini davranış formlarını ve kurumları modernlik adına yok saymak veya geleneksel işlevlerini yeniden tanımlayarak insanların vicdanlarında yaşayan meknuz soyut değerler yığını olarak görmek, olsa olsa güneşe gözlerini kapatıp ortalığı karanlık sanmaktan başka bir şey değildir. Din yaşayan bir gerçekliktir ve bu gerçekliği yaşayanların dünyasını anlamak gerekir.

Bayramlar dini kurumlardır ve ancak dinle birlikte anlam kazanırlar. Dinden koparılmış bayram, bayram değil olsa olsa tatil ve dinlenme zamanı olabilir.

Not: Tüm okurların ve Müslümanların Ramazan Bayramlarını en derin muhabbetle tebrik eder bayramın gerçekliğini idrak ederek yaşamalarını temenni ederim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi