Tutkalımız İslâm

Tutkalımız İslâm

01 Eylül günü hakimler, mahkumlar, teröristler, güvenlikçiler, irtica dosyası hazırlayanlar, imamlar, vaizler, müftüler, Saadetliler, AKP’liler, CHP’liler, MHP’liler ve diğer bütün partililerin çoğunluğu oruç tutacaklar.

Parlamentonun çalışma saatini iftara göre ayarlaması, irtica dosyası görüşenlerin çoğunluğunun oruç tutması, şarkıcı ve türkücülerin programlarını Ramazana göre ayarlaması, çok satan gazetelerde Ramazan günü öğle yemeğinin çoğunun kazanda kalması, Teravih namazlarında camilerin dolması, hatta avluya ve sokaklara taşması, meyhanelerin “Ramazan nedeniyle kapalıyız” levhası asması, hayat kadınlarının çoğunluğunun oruç tutması Türkiye üzerine kafa yoran, ateizmi=gâvurluğu yaymaya çalışan şeytan ve şeytanlaşmış insanların ümidini kırıyor ve elini kolunu bağlıyor.

Sağcı ve solcu olup da iktidarı eline alanların getirdiği eğitim sonucunda can ve mal güvenliğinin kalmadığı, büyük şehirlerin bulvarlarında mafya hesaplaşmalarının yaşandığı, şehrin göbeğinden insanların kaçırıldığı, güvenlikçilerin güvende olmadığı bir ortamda polis kayıtlarına göre en az olayın Cuma günü olması, en az olayların Ramazan ayında olması can ve mal emniyetinin imani eğitimden geçtiğini bize göstermektedir.

Her dönemin kendine göre teröristi vardır.

Sevgili peygamberimiz, Mekke’den Medine’ye hicret ettiğinde otuz yıldır kan davası güden Evs ile Hazrec kabilesinin arasını İslam’la bulmuştu.

Yeryüzünün tamamında geçici olarak paranın veya kaba kuvvetin, yani silahın sözü geçer ama gönül diyarında onu tanıyan olmaz.

Onun için Allah(c.c.): “Onların (Evs ile Hazrec kabilelerinin) gönüllerini birleştirdi. Eğer sen yeryüzündekilerin hepsini harcasaydın onların gönüllerini birleştiremezdin. Fakat Allah onların arasını birleştirdi. Şüphesiz O, Aziz’dir, Hakim’dir. (Enfal suresi ayet 63)

Hiçbir insanı kendimize benzetemeyiz.

Hakim, mahkumu kendine benzetemez. Güvenlikçi, teröristi kendine benzetemez.

Bu mümkün değil.

İstenmiyor da.

Parmak çizgilerimiz, yüzlerimiz, sözlerimiz, özlerimiz, karakterlerimiz ayrı, ayrı.

Ama bu ayrı malzemeler bu ayrılığı yaratan Rabbimizin bize lütfettiği “İslam” adı altında birleşirler.

O zaman caminin kubbesini taşıyan dört direk gibi ayrı dursak da aynı kubbeye omuz veririz.

Sazın telleri gibi ayrı dursak da aynı güfteyi söyleriz.

Rabbimiz buyurur:

“Hepiniz topluca Allah’ın ipine (Kur’ân’a) sımsıkı sarılın, parçalanmayın.

Allah’ın size olan nimetini hatırlayın.

Hani siz birbirinize düşman idiniz de, O kalplerinizi birleştirdi ve O’ nun nimetiyle siz kardeş oldunuz.

Ve siz ateş çukurunun kenarında idiniz de, O sizi kurtardı.

Allah doğru yola gelesiniz diye ayetlerini işte böyle açıklar.” (âl-i İmran suresi ayet 103)

Dikkat ediniz. Rabbimiz bize “Allah’ın ipine sarılın” diyor.

İpini kaçırmış, rüşvet, hortum, zimmet liflerinden örülmüş iplikleri pazara çıkan ipsizlerin, ipe sapa gelmez kişilerin ipiyle kuyuya bile inilmezken, koyduğu kurallar bu milleti nasıl birleştirir?

Haydin, geçen sene oruç tutmadığını bildiğiniz biri varsa onu Pazartesiye kadar ikna edin ve onun sevabından hiç eksiltilmeden size de verilsin.


Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi