D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

Salih müslim mi?

Salih müslim mi?

Niyetimiz kimsenin Müslümanlığını sorgulamak veya kimseyi tekfir etmek değil. “Müslümanım” diyen müslümandır, ameli kendine… Belki de beş vakit namaz kılar, sünnetleri aksatmaz, hatta nafileleri ihmal etmez…

Ya hayatı? Hayatımızı etkileyen kararları nasıl alır, nasıl uygular? 

Müslüman kendi hayatını, diğer Müslümanların hayatını dikkate almaksızın kurgulayamaz. “Kendini kurtaran kaptan”lık sefil bir açıkgözlükten başka bir şey değildir. Diyelim ki kendini kurtardın… Kendini kurtarmakla iş bitiyor mu? 

O kendini (de) kurtaramadı aslında, ideolojisi öyle bir zehaba kapılmasına yol açtı!

Kardeşini de kurtarmayı düşünmeyen kendini gerçekten kurtarabilir mi? Burada “kardeş”in ırkı aşan bir manada kullanıldığını anlamayana sözümüz yok. (Veya var da, daha sonra!) Suriye’de yaşananlar bu soruyu doğru cevaplamayı gerektiriyor. 

Salih Müslim’in başı çektiği Kürtçü hareket, Suriye’de rejime karşı isyan başlayınca bunu bütün kardeşlerin kurtarılması yerine kendi iktidar alanını oluşturma yönünde kullandı. “Benim iktidarım, her şeyden değerlidir, Araplar, Türkmenler ve diğerlerinin canı cehenneme! Bunun için şeytanla bile işbirliği yaparım!” 

Bunun “Rojova efsaneleri” ile sarılıp sarmalanıp sunulması sonucu değiştirmiyor. Ülkede bir otorite çatışması var. En fazla yerleşik otoriteden zarar gören kesimler Kürtler. Kendi ifadeleriyle kimlikten yoksun yüzbinler… Ne oldu da birden Esed’le sarmaş dolaş oldu? Ne oldu da, savaşılacak yerle barışılacak yeri karıştırdı? 

Mesele Kürt meselesi değil veya tam da “Kürt meselesi”… Bu Rojova ninnileri Barzani’yi neden uyutmadı?

Tamam, Suriye’de vasatı uygun buldunuz. Türkiye’nin kuzeyinde kendi iktidar alanınızı belirlediniz. Kantonculuk oynamaya başladınız. Komşuluk ilişkileri ne olacak? Neden Türkiye ile ilişkilerinizi düşünmediniz? 

Mesele Ayn-el Arap’ta düğümlendi. O de ne? demeyin… Kobani deniyor ya hani, işte orası!

“Arap gözü”nde, IŞİD saldırıları yoğunlaşınca, yüzbinler Türkiye sınırına dayandı, hüsnü kabul gördü. Daha önce Araplar, Türkmenler geldiğinde olduğu gibi. Fakat onlardan hiçbiri askerimize taş atmadı, saldırmadı. Bu nankörlüğü Türkiye’nin Kürtçülüğe batmış, aklını ve kardeşlik hissiyatını iptal etmiş bazı sefil siyasetçileri yaptı. 

Esasen daha önce gelenlerden hoşnut değillerdi… Irkdaşlar mevzubahis olunca birden tavır değiştirdiler. Onlar insan değil mi, kardeşler? Neden onlara Ezdiler’e gösterdiğiniz alâkanın yüzde birini göstermediniz? 

“Ezdiler Kürt ırkından.” Bunu bilmem! Çok istiyorsanız öyle olsun! Onlara da destek vermek insanlık gereği. Fakat, başka bir durum var. Salih’i bu yüzden sorguluyoruz. Salih “müslim” olsa idi, Müslüman kardeşleriyle birlikte ortak bir çözüm için mücadele ederdi. Mücadelesine bakarsanız, Salih’in ne olduğu konusunda tereddütsüz bir fikriniz olur: Etnik akıl, gel çengele takıl!

Salih’in aklı, bâtıl bir mücadeleye göre ayarlanmıştı. Aynelarap’ta işler karışınca onun sesi Finlandiya’dan, Danimarka’dan duyuldu. Ben Ankara’ya gelmesini bekliyordum. Çünkü nereye sığınmak isterse istesin, siyaseten gidebileceği başka hiç bir yer yok! 

Ona “Ankara’ya hoş geldin” demeyeceğim. Çünkü bu hoş bir geliş değil, ıztırarî bir geliş. 

Hâlâ anudane etnik, ırkî ısrar, körlük sürüyor. Şimdi bazı Kürtçü liderler, hükümetten “Kobani’yi bizim için kurtar, kurtarılmış bölgemizi gelecekte size karşı kullanalım” demeye getiriyorlar. 

Aynelarap kurtulursa tekrar PYD’nin deneme tahtası olmamalı. Oranın halkı bu zulmü bir daha çekmemeli. Salihler müslim olmalı, akıl ve hissiyatça böyle davranacaklarını göstermeli!

Bu arada; sübyancılık övgüsü ile müştehir bir hanım yazar hükümetçi gazetelerden birinde ne buyuruyor bakın: “Kuşatılmış, zorda kalmış, katliam tehlikesiyle karşı karşıya olan bir halka kendi politikalarınızı dayatmanız ahlâkî olmadığı için... Değerler üzerinden politika yapan bir hükümetin, işgale karşı topraklarını savunmaya çalışan bir halka yapacağı yardım koşulsuz olmalıydı.”

Müzakere halkla mı yapılıyor, yoksa o halkı felakete sürükleyen zihniyetin adamlarıyla mı? Bunu dikkate almadan yapılacak yorumların zerre kadar değeri yok! 

O sözü edilen halk artık Türkiye’de, bunun bile farkında değilsiniz!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
D.Mehmet Doğan Arşivi