Saliha Sultan

Saliha Sultan

Eski Ramazanlar

Eski Ramazanlar

Her mübarek Ramazan ayında herkeslerde bir “eski Ramazanlar” özlemi başlıyor. Ömrümün son otuz yılında otuz gün boyunca eski Ramazanlar muhabbetini dinlemediğim bir Ramazan ayı yaşamadım diyebilirim. Oruç mu dedik? Biri hemen çocukluğunun Ramazanlarını anlatarak nostalji yapıyor. Bugünkü dünyanın değişiminden dem vuruyor. Ekranlara çıkan hocalar ise gece gündüz Asr-ı Saadetten bahsediyor, hiç bilmediğimiz bir dünyayı anlatıyorlar. Şairler, yazarlar da farklı değil. Onlar da fi tarihindeki metinlere, anılara falan tutunarak sağda solda Ramazan edebiyatı yapıyorlar. Eski Ramazanları iftar, sahur demeden bu kadar özlemle anıp, ortaya bugüne dair hiçbir şey koyamamak sadece bize mahsus bir eylem sanırım. Oruçlu ağızlarda, sakız gibi aynı konular mütemadiyen çiğnenip duruyor.
Sakız demişken; bizim televizyon imamları “Sakız orucu bozar mı?” sorusuna cevap vermekten de usanmak bilmedi. Kırk yıllık ömrümde oruç tutarken sakız çiğneyen bir Allah’ın kulu görmediğim halde, bu saçma soru her Ramazan insanları neden bu kadar meşgul ediyor aklım bir türlü almıyor. Bu hayali konuyu her yıl televizyon imamlarının ağzına sakız eden ve onları hakikatleri konuşmaktan alıkoyan kimler acaba? 

Ramazan ayı boyunca eskiye dair her şeyi ağzımıza dört koldan öyle sakız ediyorlar ki, mesela etrafta olan yeni şeylere hiç bakamıyoruz. İslam coğrafyasında neler oluyor sahi? Son derece ağlak sesleriyle sevgili halkımıza Ramazan ayının hikmetlerini anlata anlata bitiremeyen televizyon imamlarımız Asr-ı Saadete olan özlemlerinden başını kaldırıp da günün yeni Ebu Cehillerden bahsetmeyi acaba niçin akıllarına getirmiyorlar? Tamam, hakikati konuşmak acıdır, can sıkar. Tiyatro ise sahnede rolünüz gereği ne kadar ağlarsanız ağlayın mutluluk verici alkışlarla sona erer değil mi? 

Eh. Oynasınlar bakalım. Onlar buğulu sesleriyle ekranlardan iftar ve sahur vakitlerinde sevgili halkımızın ruhunu beslemek için gayret ederken İslamiyet nasılsa kendi kendine hızla yayılıyor. Yayılıyor dediysem heveslenmeyin, tam da günün gençlerinin sosyal medyada paylaşırken çok eğlendiği şu herkesin camide yerlere serili olduğu resimlerden bahsediyorum. Ramazan ayının son gecesi televizyon kanalları ortak bir yayın yapsa da, hakikate bir adım atmayan televizyon imamlarımıza bu resimleri çerçeveletip, sevgili halkımızı uyutmaktaki başarılarının sertifikası olarak takdim etse keşke. Hak etmezler mi?

Ah işte. Eski Ramazanlarla ruhumuz böyle ince ince besleniyor da, karnımız aç mı kalıyor sanki? Televizyonlardaki haber programlarımız da her Ramazan ayında olduğu gibi biz oruç tutanların sağlıklı beslenmesi için bütün imkânlarıyla seferber olmuş durumda çok şükür. Sayelerinde iftar ve sahur sofralarımızı ertesi gün açlık hissetmemek için tavsiye edilen besinlerle donatıyoruz. Var olsunlar! Onlar olmasaydı, orucunu evinin tepesine düşen bomba yerine;  kuru ekmekle açtığında şükürle dolan mazlumlar aklımıza gelebilirdi Allah korusun. Hem mazlum dediklerimiz televizyon imamlarımızın İslamiyet’in yaydığı saatlerde, haber programlarının alt yazılarından karınca gibi geçen insanlar artık nasılsa. 

Neyse. Yazı başlığından sonra sükût-u hayale uğrattım farkındayım. Eski Ramazanlar hakkında tatlı hatıralar yazmak sahiden güzel olurdu. Bizim coğrafyalarda her şey Ramazan ayı boyunca ekranlardan gösterildiği gibi güllük gülistanlık, dört dörtlük olsaydı tabii… 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Saliha Sultan Arşivi