Cihangir İşbilir

Cihangir İşbilir

İdeal Yönetişim Formülü

İdeal Yönetişim Formülü

Osmanlı Devleti’nin yıkılışından sonra buzdolabına konulan ‘hesap defterleri’nin yeniden ortaya çıkartıldığı, yüz sene önce Müslüman toplumlara dayatılan statükonun her yönüyle ve şiddetle sorgulandığı bir devirden geçiyoruz. 
Bu travmatik dönemde, ‘devletimsi’ yapılar bölgeyi terörize ediyor ve küresel güçler, terör örgütleri ve devlet terörü uygulayan hükümetler üzerinden nüfuz mücadelesi veriyor. Bu mücadele ile eş zamanlı bir şekilde, İslam Dünyası’nda etki sahası geniş olan ve modellenen Türkiye, Mısır, Pakistan gibi ‘potansiyel lider’ ülkeler muhtelif yollarla kontrol altına alınıp frenlenmeye çalışılıyor... 

Hiç şüphesiz bu ülkelerin askerî, teknolojik ve ekonomik kapasitelerindeki zaaflar, medyadan sivil topluma kimlik inşâsında ve politika oluşturmada etkili olan (ince güç unsuru olan) sektörlerdeki beşerî sermaye eksikliği, iki bloklu dönemdeki otoriter vesayetçi rejimlerin miraslarının ağırlığı ve iyi yönetişim mekanizmalarının gelişmemesi kendilerini uluslararası operasyonlara açık hale getiriyor.  

Dün, Milli Türk Talebe Birliği (MTTB) Genel Merkezi’nde Uluslararası Rabia Platformu ve Divan Derneği işbirliği ile gerçekleştirilen, “İslam Dünyası’nda İyi Yönetişim Sempozyumu”nda gazeteci-yazar Kemal Öztürk, Mısır’daki darbe ve Türkiye’deki seçilmiş hükümete karşı yapılan kampanyaları ve terör hadiseleri gibi gelişmeleri bir cümle ile şöyle özetledi: “Bu saldırılar, İslam Dünyası’nın Birliği’ne karşı yapılan bir saldırıdır. Yaşadıklarımızın özeti bu.”

TEPKİ YERİNE ÇÖZÜM...

Bu topyekûn ‘saldırı’ ve ‘kuşatma’yı tespit etmek ve aynı şiddette ve kapsamda tepki göstermek çok önemli. Ama bundan daha önemlisi mukavemetli, muhkem; refah, adalet ve hürriyet üretebilen ve bu bölgenin fıtratına uygun bir yönetişim (veya ‘râşid idare’) modeli oluşturabilmek.

Bugün için Türkiye dahil böyle bir modelden bahsetmek mümkün değil. Türkiye’nin Ak Parti hükümetleri döneminde darbeci zihniyetle ve vesayet odaklarıyla etkili mücadelesi, geçmişteki ve İslam Dünyası’ndaki diğer hükümetlerle kıyaslandığında meşruiyet yönü en güçlü idareye, tarihinde hiç olmadığı kadar ülkeyi yakınlaştırdı. Darbe dönemlerinin mirası olan anayasal sistem ve bürokratik yapının tüm ağırlıklarına rağmen gerçekleştirilen reformlar cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi ile en yüksek seviyeye ulaştı. Ancak bu normalleşme, sistemin çatlaklarının ve zaaflarının daha iyi görülmesine vesile oldu. 

Tam da böyle bir zaman diliminde, başta bahsettiğim aktörler vasıtasıyla Türkiye’nin ‘yenilenme’ süreci durduruldu. Onun için, yeniden içine kapanan Türkiye için gerek içerdeki reform çalışmalarının gerekse bölgesel ve küresel politikaların zayıfladığı zor bir döneme girilmiş oldu. 

ÖLÜM-KALIM SEÇİMİ

7 Haziran seçimleri öncesi maalesef sağlıklı bir zeminde tartışılamayan ve yeterli mesafe katedilemeyen ‘başkanlık sistemi’, ‘yeni anayasa’,şeffaflık yasası’ gibi konular bir başka döneme ertelenirken, 7 Haziran sonrası mevcut sistemin aksayan taraflarını tamir edecek ve iyi bir yönetişim modeli inşa edecek güçlü bir siyasi iktidarın kurulamamış olması hem Türkiye hem de İslam Dünyası için ciddi bir tehlike arzediyor. 

3 Temmuz 2013 Mısır darbesi sonrası bozulan bölge dengeleri, 7 Haziran seçim sonuçları ve sonrasındaki terör hadiseleri sebebiyle bir kez daha sarsıldı.   

Tekrarlanması her geçen gün daha da zaruret halini alan seçimler, bu şartlarda, Türkiye ve İslam Dünyası için geçmiştekilerle kıyaslanmayacak kadar hayati bir mahiyet kazanmıştır diyebiliriz. Siyaset erbabı bunun ne kadar farkında acaba? 

İmtihanımız büyük…  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Cihangir İşbilir Arşivi