Haşmet Babaoğlu

Haşmet Babaoğlu

Tam aradığım şey!

Tam aradığım şey!

PAZAR NOTLARI:

Onca uyduruk kavram içimizde büyüyen sancıyı anlatamıyor: Stres, bozukluk (disorder), endişe, hayal kırıklığı, kriz, vd. Hepsi "iyi bir hayat"ın sınırlarını tarif ediyor. Oysa bize gereken "iyilik"le dolu bir hayat. 

***


Kendimizi kötü hissettiğimiz anlar için sayısız tabir üretti bilim. Terimler, kavramlar, teşhisler... Topluma dokunmaktan bile kaçınan ama "ne hissettiğimizi" açıklamak için çırpınan bir yığın iddia... Bunalım, bıkkınlık, endişe, hayal kırıklığı üzerine çok zengin bir literatür... Fakat sevinçlerimizi, hoşnutluklarımızı, mutluluklarımızı adlandırmakta nasıl da zorlanıyoruz! Yaygın bir "nankörlük" ve "değer bilmezlik" kültürü değilse, nedir bu? 

***


Ergenlik krizi, yirmili yaşlar krizi, otuz yaş krizi, kırk yaş krizi, sonra tanımı daha muğlak ama varlığı daha belirgin gözüken orta yaş krizi, vd. Hani neredeyse bu aşamaların krizsiz geçilemediğine inanacağız. Asıl krizin o yaşlarda değil, içinde yer aldığımız toplumsal ilişkilerde olduğunu unuttuk. Hans Blumenberg şunları söylerken haklı: "Bizi adlar yönetiyor. Tatminsizliklerimizin tam ortasında büyük bir başarıyla bizi meşgul ediyorlar." (Bkz. Endişe Nehri Geçiyor) 

***


O kadar gitmek istiyor ki, kalıyor. Hiç kıpırdamadan. 

***


O kadar özlüyor ki, unutuyor. 

***


O kadar korkuyor ki, artık cesur. 

***


Tam aradığım şeydi bu. O yüzden derhal oradan uzaklaştım. 

***


Dürüst bir gençle tanışmak onu az sonra savaşa uğurlayacağımıza benzer bir his uyandırıyor. Günün birinde gelebilecek "kayıp" haberinin ağır huzursuzluğu ve derin bir şefkat! 

***


Meteor yağmuru gecesi, sabaha doğru... Bir fırın. Frene basıp duruyorum. Şahane bir koku sokağa kadar yayılmış. İçeri giriyorum. Henüz çıkmış sarı unlu, kalın kabuklu ekmekler tezgâhın üstüne rasgele atılmışlar. "Dilimlesen mi acaba?" diyecek oluyorum fırıncıya. Şiddetle itiraz ediyor: "Şimdi çok sıcak, olmaz" diyor; "ekmeğimi çamura çevirttirmem!" O nasıl "ekmeğim" demek! Nasıl güçlü bir sahipleniş ve saygı. "Peki kabuğunu koparmama müsaade var mı?" diyorum. Gülerek karşılık veriyor: "Olmaz mı? Ama dikkat et, elin yanmasın!" Güzel bir gece bu kadar mı güzel kapanır!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Haşmet Babaoğlu Arşivi