İbrahim Karagül

İbrahim Karagül

Zaman ve Can Dündar.. Casuslar ve 3. Köprü!..

Zaman ve Can Dündar.. Casuslar ve 3. Köprü!..

Gazeteciliğin hareket alanı çok geniştir ama bunların içindecasusluk yoktur, olamaz. Hiçbir gazetecinin böyle birdokunulmazlığı, ayrıcalığı yoktur, olamaz. Hiçbir gazeteci ülkesine, insanlarına, devletine operasyon çekemez. Hiçbir gazeteci ifade özgürlüğü, temel haklar gibi değerlerin arkasına sığınıp mafyatik, istihbari projelerin içinde yer alamaz. Bu kişiler gazeteci değildir ve asla olamaz.

Can Dündar olayı bir gazetecilik meselesi değildir. Bir örgüt, istihbarat, örtülü operasyon biçimidir. Dolayısıyla burada harekete geçmesi, tavır alması gereken sadece devlet, hükümetdeğildir. Milletin kendisidir. Ülkesini seven, insanlarını seven, Türkiye'nin ortak iyiliğini en üst değer olarak tutan herkes bu türörtülü operasyonlara açık tavır almalıdır.

Gülen'in planı: Milli olan her şeyi tasfiye
17-25 Aralık darbe planının ne olduğu artık gün gibi aşikar. Türkiye, açık biçimde bir operasyona maruz kalmıştır, bir çokulusludarbe planlanmıştır, uygulamaya geçirilmiştir. Bu, bir dış müdahaledir. Cemaat adı altında örgütlenen bir yapı, siyasi ve ekonomik iktidar alanının en mahrem alanlarına kadar sızan bir yapı, Türkiye'ye karşı kullanılmıştır.

Fethullah Gülen ve ekibi üzerinden Türkiye, Cumhuriyet tarihindehiç tanık olmadığımız türden bir iktidar operasyonuna maruz bırakılmış, yeniden dizayn edilmek istenmiştir. Bu biçimlendirmede milli olan ne varsa tasfiye edilmesiprojelendirilmiş, bu yüzden de çok uzun gözaltı listeleri oluşturulmuştur.

İsrail ve ABD aşırı sağının rahatsız olabileceği ne kadar yapı, çevre, kişi, cemaat, sermaye grubu, kanaat önderi, medya mensubu varsa tasfiye listesine konulmuştur. Ülkenin Başbakanı tutuklanacak, ekibi hapsedilecek, sermayesi yeniden yapılandırılacak yeni ve milli Türkiye isteyen ne kadar çevre varsa ezilecektir.

Türkiye'den intikam alınacaktı
Gülen üzerinden yürütülen darbe ve tasfiye planının tek amacı vardı:Yüz yıllık vesayetin sonuna gelen Türkiye'yi yeniden yüzyıllık parantezin içine çekmek. Çünkü Türkiye, 1. Dünya Savaşı'ndan bu yana ilk kez bağımsız olacaktı, üzerindeki kontrol mekanizmalarını dağıtacaktı, çokuluslu vesayeti tarihe gömecekti.

Dikkat ederseniz, hedef alınan her kişi ve çevrenin ortak özelliği ülkeyi çok daha güçlü olarak yeniden biçimlendirme azmini taşımalarıydı. Bu yüzden Gülen üzerinden yürütülen plan, daha önce tanık olduğumuz darbe planlarının hiçbirine benzemiyordu.

Tam bir teslimiyet ve esaret hedefini taşıyordu. Çünkü o biristihbarat örgütünün tepe ismiydi, masum kitleler üzerinden buimparatorluğu ayakta tutuyordu, ihaleleri, elli yıldır kendine yatırım yapanlardan alıyordu.

Bu darbe başarılı olsaydı, artık bir Türkiye değil, Ürdün benzeri bir garnizon devlet şekillenecek, ülke paramparça edilecek, küçültülecekti. İlk kez dini argümanlar kullanılarak Müslüman bir toplum paramparça edilecek, yüz yıl sonra ilk kez ayağa kalkma fırsatı yakalayan ve kendini bu yönde yeniden kurmaya çalışan Türkiye'den intikam alınacaktı.

Zavallı Anadolu çocukları
Zavallı Anadolu çocukları Anadolu'ya karşı cepheye sürülmüştü. Değerler üzerinden, özgürlük söylemleri üzerindenkendileriyle, kendi değerleriyle savaştırılacaktı. Küresel vesayete başkaldıran Türkiye kendi evlatlarıyla dövülecek, imha edilecek, başı ezilecekti.

Çok büyük bir tehlikenin eşiğinden dönüldü. Bu dönemde mücadele veren, sağlam duran, tehlikeyi gören her kişi, Türkiye'nin yeniden kuruluşunun mimarları olarak tarihe geçecektir. Onların butarih yapıcı rolleri belki gelecek yıllarda çok daha belirginleşecektir. Çünkü onlar Türkiye tarihinin akışını değiştirmişlerdir.

Türkiye'yi büyüyerek varolmaya ayarlayanlar, ülkeyi küçülterek denetim altına almak isteyenlere karşı müthiş bir zafer kazanmıştır. O dönemdeki siyasi akıl, liderlik, basiret belki geleceğin “Selcuklu”sunun, geleceğin “Osmanlı”sının ya da geleceğin gücü ve etkinliği sınırlarımızın çok ötesine taşan Türkiye'sinin kurucuları olacaktır.

Bu iş talimatla, ihaleyle yapıldı
17-25 Aralık siyasette, sermayede, sivil ve askeri bürokraside, medyada, kültür alanında, cemaatlerde büyük tasfiye ve yıkımı öngörüyordu. Başaramayınca, bu çevrelerdeki gizli yapılarharekete geçirildi. MİT TIR'ları olayı bunun en bariz örneği oldu.

Daha önce “Kozmik Oda”lara girip bilgi toplayanlar, Başbakan'ın odasına bile dinleme cihazları yerleştirenler bir istihbaratorganizasyonunu deşifre ediyor, Türkiye'yi “teröre destek veren ülke” ilan ettirmeye çalışıyordu. Bu ihale kendilerine verilmişti.

Bu iş talimatla yapılmıştı. Paralel organizasyondu ama sahipleri başkaydı. Onlar Türkiye'ye karşı açık savaş yürütenlerdi. Operasyonu yapanlar da onların tetikçileriydi.

Dündar üzerinden örtülü operasyon
Can Dündar, işte bu kirli operasyonu yapanların ikinci hamlesi ile gündeme geldi. MİT TIR'larına operasyon yapanlar bir kez daha operasyon yapıyor, bunu da medya üzerinden yürütüyordu.Dündar'ın Paralel bağlantıları sorgulanacaktı elbet.

Ama asıl Paralel'e bile talimat verenlerle bağlantıları sorgulanmalıydı. Anayasa Mahkemesi ne karar verirse versin bu bir örtülü operasyondu, casusluktu ve gazetecilikle hiçbir alakası yoktu.

Bu yüzden kimse ifade hürriyeti, medya etiği, gazetecilik dokunulmazlığı yaygaraları koparmasın. Kimse bu olay üzerinden “Türkiye bilmem nereye dönüyor” diye tehlike senaryolarıuydurmasın. Türkiye artık bu gerekçelendirme telaşlarınıumursamıyor.

Bunlar eski ezberler ve yeni Türkiye'nin gerçekleriyle örtüşmüyor.Özgürlükleri casusluk operasyonu üzerinden pazarlayanlarınitibarlarına da gölge düşürüyor.

Can Dündar gazetecilik değil bir operasyon adamlığı yaptı. O paralel yapı, o dışarıdan yönetilen istihbarat yapılanması, aynı operasyonu kendi medya kuruluşları üzerinden de yürüttü.

Zaman gazetesi bir 'Karargah'tı
Gazetecinin sınırları varsa gazetelerin, medya organlarının da sınırları, değerleri vardır. İfade hürriyetinin kaleleri hiçbir zaman bir casusluk operasyonunun, bir darbe planının operasyon merkezleri olamaz. Gülen'in medya kurumları, operasyon merkezi görevi yapıyordu ve Türkiye'ye karşı darbe planlarının uygulama üslerine dönüşmüştü.

Bu anlamda Zaman gazetesi bir “Karargah”tı. O karargah üzerinden büyük bir savaşa giriştiler ve savaşı kaybettiler. Gülen'in medya organlarına yönelik girişimleri bu yönden sorgulamak lazım. İfade özgürlüğü diye dünyayı ayağa kaldırmaya çalışanlar daha dün,gazete üzerinden linç operasyonları yapıyor, Başbakan için darağaçları kurmaya çalışıyordu.

Başarsalardı Türkiye'yi Mısır'a dönüştürecek, Sisi mahkemeleri oluşturacak büyük ihtimalle darağaçları kuracaklardı.

Zaman bir operasyon merkeziydi. Darbe planlarının yürütüldüğü merkezlerden biriydi. Tasfiye projesinde kendine düşen rolü tam olarak yaptı. Bunu kendileri de gizlemediler.

Casusluğu savundular, terörle ortaklık kurdular, onları savundular. Bunları yaparken öyle pervasız ve kibirli davrandılar ki,“sadece gazete” oldukları akıllarına bile gelmedi. Kendilerini hep o çokuluslu planın parçası gördüler ve öyle yayın yaptılar.

Zaman ve Dündar: Eski ezberlerin karşılığı yok
Gazeteci, siyasetçi, işadamı, cemaat, STK, yazar, aydın, kanaat önderi ne olursanız olun; otuz yıl önceki Türkiye gerçeklerine göre hareket eder, öyle pozisyon alır, öyle konuşur ya da yazarsanız kaybedersiniz.

Bu yüzden o eski cümlelerin bir karşılığı yoktur. Özgürlükler tartışılmaz bile. Ama özgürlük kavramının arkasına gizlenerek Türkiye'nin kendi içinde ve coğrafyada verdiği büyük mücadelenin karşı safında yer alırsanız kaybedersiniz. Paralel'den sonra terörü Türkiye'nin başına bela edenlerin durduğu yerde durursanız, küçük hesapların ve dar iktidar arayışlarının peşinden giderseniz kaybedersiniz.

Vuruşa vuruşa yazılır bu tarih
Yeni durumu okuyamayanların birer birer etkisizleştiğinigörüyoruz. Dündar ve Zaman olayında Batı'dan gelen “kaygılıyız”söylemleri de otuz yıl öncesinin söylemleri ve onlar da Türkiye'nin yeni halini okuyamıyor.

Dün Üçüncü Köprü'de tören vardı. Dev projelerin, dev arayışların, dev bir mücadelenin ülkesiyiz biz artık. Göreceksiniz, terör üzerinden servis edilen son müdahalenin de üstesinden gelecek bu ülke.

Çünkü bu tarihsel bir kırılma, dönüşümdür ve durdurulamaz. Bugünkü siyasi akıl, devlet aklı ve toplumsal şuur bu dönüşümü yönetecek birikimdedir. Sancılı da olsa, bedel de ödense, bu yol yürünecektir. Türkiye'nin ayağına takılan her şey, birer birer tasfiye olacaktır. Bu kaçınılmaz bir zorunluluktur.

Akıllı olanın, vicdanlı olanın, basiretli olanın, ülke sevgisi olanın, geleceğin Türkiye'sine inananların ayakta duracağı, onlarınvuruşa vuruşa tarih yazacağı bir dönemdir bu.

3. Köprü gibi, dev projeleri engellemeye güçleri yetmedi. Her türlü operasyonu yaptılar, hiçbir şeyi durduramadılar. Bu işaret yeter. Dündar'a ihale edilenler de, Zaman'ı Karargah haline getirenlerde dün o Köprü'de yapılan törene iyi baksın.

Ve herkes durduğu pozisyonu bir daha kontrol etsin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İbrahim Karagül Arşivi