Halil Mert

Halil Mert

ASIL DÜŞMAN VE TERÖRÜN KAYNAĞI

ASIL DÜŞMAN VE TERÖRÜN KAYNAĞI

“Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez;

Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez.” M. Akif, 1913

Ne güzel değil mi?

Şimdi, aynı M. Akif’in II. Abdulhamid’le ilgili yazdıklarını yazmaya utanıyorum. Alın birkaçı;

“….

Ah o Yıldız’daki baykuş ölüvermezse eğer

...

Ah efendim o ne hayvan o nasıl merkepti.

…..

Herifin sofrada şampanyası hâlâ ayran

Bâri yirminci asırdan sıkıl artık hayvan

...

Ah efendim o herif yok mu kızıl kâfirdi….”

Bu günlere ne kadar da benziyor değil mi?

Elmalılı da aynı, S. Nursi de. Sadece, S. Nursi’de pişmanlık içeren bir duruş vardır.  Diğerlerinde o da yok.

Şimdi..

Yozlaşma deyince aklıma önce hayâ hissinin yok olması geliyor. Sonra diğerleri.. Hayâ hissini ayakta tutan en temel faktör de kâmil iman. İman hem hayâyı, hem utanmayı, hem cesareti, hem de dava hissini ve mücadeleciliği güçlü tutar.

Çok değil, 30 yıl öncesine kadar, büyüğünü bilen, toplumun edep ve terbiyesine bağlı, utanma hissi yüksek, sorumluluk ve izzet sahibi bir toplumduk. Devlete de daha bağlıydık, Millete de.. İmanımıza da daha bağlıydık, vatanımıza da..

Bu gün bakıyorsunuz herkes müftü adeta, ama o eskinin mücadeleci ve yiğit oğulları yetişmiyor. Şimdi herkes nutuk atıyor ama sokaklar uyuşturucu içen, devlet, millet tanımayan bırakın genci çocuklarla dolu.

Bir zamanlar İmam Hatiplerde birçok baskı vardı. Şimdi çocuklar İmam Hatip Okullarına yönlendiriliyor. Ama namaz kılma oranı %30’larda bile değil.

Eskiden başörtüsü yasaktı. Başörtülüler ne makyaj bilirdi ne de süs. Bayrak gibi gezerlerdi sokaklarda, adeta izzet ve iffet abidesiydiler.. Şimdi örtü süsün bir parçası olmuş. Siyasi menfaatin bir parçası görünümünde.

Peki, bu çivisi çıkmış toplumdan geçmişin fedakârları ve yiğitleri çıkar mı? Zor!..

30 yıl önce PKK’lı teröriste bile deseydin ki; “Karı kılığına gir, şu kocakarının arkasına saklan, oradan ateş et!” Utanırdı. Yapamazdı..

30 yıl önce dini az bildiğini zannettiğimiz solcu genç bile intihar bombacısı olmazdı. Cinayet deyip, bir şekilde Allah korkusunu ima ederdi. Şimdi sözde dini bildiğini zannedenler din adına canlı bomba yetiştiriyor. Diyeceksiniz ki dış güçlerin oyunu! Doğru! Peki, bu yeni bir şey mi? Abdulhamid Han’a küfreden M. Akif bile acaba bu oyunun bir parçası olamaz mı? Ya da oyuna gelmiş olamaz mı? Aynı şekilde, Elmalı’lı, S. Nursi…

Düşman bizim gibi uyumadığı gibi, yatmıyor da. Ecdad boşuna mı demiş; “Su uyur düşman uyumaz.” diye… Onlar asırlık planlar yapıyorlar. İslam olan, öncü ve fedakâr Necip Milletimizin tüm değerlerini bir şekilde sulandırmıyorlar mı sizce de. Milletimizin en büyük hasletlerinden biri Muhariplik, yani mücadele ve harp yeteneği değil midir? Bana bu gün bu melekemizi güçlendiren bir İslami gurup veya cemaat yapısı söyleyin. Siyasi bir akım söyleyin… Solcu, laik, seküler kesimlerin bahsini bile yapmıyorum.

Milletimizin tüm değerlerini, İmanını, töresini, terbiyesini sulandıra sulandıra bu hale geldik.“Sikke-i Tasdik-i Gaybi, Sayfa 11; “O zatın üçüncü vazifesi, hilâfet-i İslâmiyeyi ittihad-ı İslâma bina ederek, İsevî ruhanîleriyle ittifak edip din-i İslâma hizmet etmektir.” Yıllar önce yazılanlar.. Şimdi papaz şakirtler, dinler arası diyalog.. Ama Müslümanların arasına nifak sok. Onları paramparça et.. Kitap ve sünnetin şaşmaz uygulamaları, keskin emir ve talimatları yok. Herkes düşünsün.. Siyasi tercihlerinde Almanya’nın, İngiltere’nin, ABD’nin emri ile cemaatini yönlendirip oy verdirenler… Maalesef hepsi var ve geçmişte de gördük.

Ömrümüz, çatallaştırılmış bilgilerin içinde bocalamakla geçti. Oysa dedelerim, ninelerim İmana dair teslimiyeti her şeyi bilmeden öğretmişlerdi. Özü teslimiyet ve imanda zirveydi bunların. Ancak, çatallanmış, gerçek niyetini gizleyerek topluma din diye sokulan her şeyin arkasında bu bilgileri sokanların akıl ve idraklerinin çok üzerinde bir program var. Görünen de bu. İslam Dünyasına bakın. Bir yanda ahlaki yozlaşma ve çöküş. Diğer yanda İslami parçalanma ve çözülme..

Aslında üçyüz yıldır bu çöküş devam ediyor. Kavga ne zaman çetinleşip, cepheler gün yüzüne çıkıyor peki? İşte asıl soru bu. Düşman Haçlı İttifakı, biz onların istediğini yaptığımızda bizi kurbağa misali yavaş yavaş ısıttığı için düşmanlıklarını tam göremiyoruz. İhtilalleri düşünün. 28 Şubat Sürecini düşünün. İttihatçıların ahmaklıklarını düşünün. Devrim diye programlarını uyguladığımız dönemleri düşünün. Sorun yok gibi değil mi? Ne zaman içerideki alçaklar ve işbirlikçi hainler de ortaya aleni çıkıyor? Abdulaziz, Abdulhamid han Dönemi gibi. Şu an gibi. Çünkü mücadele ülke içinde her alana yayılınca, her yerden mermi yemeye başlıyorsunuz.

Zamanında Ermenisi, Rumu, Yahudisi, sözde İslam Alimi, masonu, ittihatçısı hep birlikte “Kızıl Sultan” dedikleri Abdulhamid’in azline müteakip 10 yılda devleti darmadağın edip, Sevr sürecine getirmediler mi? bu gün de solcusu, PKK’lısı, bölücüsü, laiki, Atatürkçüsü, sözde bir kısım dindar, alim vs. hep bir ağızdan “RTE gitsin, gerekirse, devlet yıkılsın, ülke parçalansın!” demiyorlar mı? Fark nerede? isim değişmiş, aktörler aynı.. Birinci Dünya harbinde etimizi çiy çiy yiyen emperyalizm şimdi iskeletimizi yok etmek istiyor. Dert bu. Peki, bu sözlerin kaynağı neresi? İngiltere, Almanya, ABD, Fransa, İsrail, İran, Rusya… Resim o kadar net ki. Ben artık kıbleye dönüp sonra da İngiliz, Haçlı borazanlığı yapan kimselere daha çok kuşku ile bakıyorum. Bunlar açık İslam Düşmanlarından daha tehlikeli. Yaptıklarının bilincinde iseler münafıklar, bilinçsiz iseler “Aptal dostum olacağına akıllı düşmanım olsun.”

Ecdad diyor ya; “Düşmanın attığı ok dostu gösterir.” diye. Kafası almayanlara bu söz tokat aslında ama. Ne demeli bilemiyorum.

Milletimiz, İmanı, İslam’a mensubiyeti ve muharipliğinden doğan İ’lay-ı kelimetullah davası ile bu toprakları tüm Müslümanlara yurt yaptı. Bundan sonra yine bu duygularla varlığını sürdürebilir.

Abdulhamid Han’a Kızıl Sultan diyenlerden birinin pişmanlık dizeleri ile sözlerimi sonluyorum. Dilerim tarih tekerrür etmez. Aslında diyor ya Koca Sultan; “Tekerrür eden tarih değil, hatalardır.” Benzer şiirler, mahvedilen diğer Millet Evlatlarının arkasından yazılmadan Milletimiz evlatlarına dilerim sahip çıkar…

“SULTAN ABDÜLHAMİD HAN'IN RUHANİYETİNDEN İSTİMDAT

Nerdesin şevketlim, Sultan Hamid Han?

Feryâdım varır mı bârigâhına?

Ölüm uykusundan bir lâhza uyan,

Şu nankör milletin bak günâhına.

 

Tahkire yeltenen tac-ü tahtını,

Denedi bu millet kara bahtını;

Sınad-ı sillenin nerm ve sahtını,

Rahmet et sultanım suz-i âhına.

 

Târihler ismini andığı zaman,

Sana hak verecek, ey Koca Sultan;

Bizdik utanmadan iftira atan,

Asrın en siyâsî padişâhına.

 

“Pâdişah hem zâlim, hem deli” dedik,

İhtilâle kıyam etmeli dedik;

Şeytan ne dediyse, biz 'belî' dedik;

Çalıştık fitnenin intibahına.

 

Dîvâne sen değil, meğer bizmişiz,

Bir çürük ipliğe hülyâ dizmişiz.

Sade deli değil, edepsizmişiz.

Tükürdük atalar kıblegâhına.

 

Sonra cinsi bozuk, ahlâkı fena,

Bir sürü türedi, girdi meydana.

Nerden çıktı bunca veled-i zinâ?

Yuh olsun bunların ham ervâhına!

 

Bunlar halkı didik didik ettiler,

Katliâma kadar sürüp gittiler.

Saçak öpmeyenler, secde ettiler.

Bir asi zabitin pis külâhına.

 

Bugün varsa yoksa ..............,

Şöhretinde herkes fuzuli dellal;

Âlem-i mânâ'dan bak da ibret al,

Uğursuz taliin şu gümrâhına.

 

Haddi yok, açlıkla derde girenin,

Sehpâ-yı kazâya boyun verenin.

Lânetle anılan cebâbirenin

Bu, rahmet okuttu en küstâhına.

 

Çok kişiye şimdi vatan mezardır,

Herkesin belâdan nasîbi vardır,

Selâmetle eren pek bahtiyardır,

Bu şeb-i yeldânın şen sabahına.

 

Milliyet dâvâsı fıska büründü,

Ridâ-yı diyânet yerde süründü,

Türkün ruhu zorla âsi göründü,

Hem peygamberine, hem Allâh'ına.

 

Sen hafiyelerle dem sürdün ancak,

Bunlar her tarafa kurdu salıncak;

Eli, yüzü kanlı bir sürü alçak,

Kemend attı dehrin mihr-u mahına.

 

Bu itler nedense bana salmadı,

Bahalıydı başım kimse almadı,

Seyrandan başkaca iş de kalmadı;

Gurbet ellerinin bu seyyahına.

 

Hoş oldu cilvesi Cumhuriyetin,

Tadı kalmamıştı Meşrutiyetin,

Deccal'a dil çalan böyle milletin,

Bundan başka çare yok ıslahına.


Lâkin sen sultânım gavs-ı ekbersin

Âhiretten bile himmet eylersin,

Çok çekti şu millet murada ersin

Şefâat kıl şâhım mededhâhına.

 

Rıza Tevfik BÖLÜKBAŞI”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Halil Mert Arşivi