Mehmet Ocaktan

Mehmet Ocaktan

Hoca’ya verilen bu pas sadece gol olurdu...

Hoca’ya verilen bu pas sadece gol olurdu...

Türkiye solunun büyük bir bölümü maalesef doğru dürüst Marksist bile olmayı becerememiş, tıpkı tembel öğrenciler misali Lenin’den kopya çekerek bugünlere gelmiştir. TKP, TİKP ve benzeri sol örgütlerin hiçbirinin gündeminde bu ülkenin değerleri yer almamış ve dolayısıyla ideolojik fantezileri dışında bir dünyanın var olduğundan bile habersiz, kendi ütopyaları içinde solup gitmişlerdir. Bu öylesine üfürükten bir ütopyadır ki, 12 Eylül’de kendi hedeflerinden ricat ederek cuntacılara sığınmayı bile devrimcilik olarak satmaya çalışmışlardır.

***

Raf ömrünü çoktan tamamlamış bu tekaüt solcularla ilgili espriler üretmek geliyor içimden ama yapmayacağım. Zira bunu bile anlayabileceklerinden emin değilim. Hemen belirteyim, sosyalist literatüre hakim, eğilip bükülmeyen ve de cuntacıları görünce yalakalığa soyunmayan sahici sosyalistleri tenzih ediyorum. Düşüncelerine asla katılmayabilirim ama her zaman adam gibi bir duruş sergileyen sosyalistlerin de saygıyı hak ettiklerine inanırım.

***

İşte bu gazozuna Marksistlerden birisi olan ve de şimdilerde PKK’ya sığınmış bulunan Ertuğrul Kürkçü, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin Salı günkü oturumunda Başbakan Ahmet Davutoğlu’na öylesine ballı bir soru sordu ki gayri ihtiyari, “Hocam bu pas gol olur” demek geldi içimden. Nitekim Hoca daKürkçü’yü kırmadı ve golü adresine gönderdi.

***

Davutoğlu’na sorduğu soruda PKK’yı gerilla olarak tanımlayıp adeta terörü meşrulaştıran bir üslupla Türkiye’yi suçlayan  Ertuğrul Kürkçü doğrusu beni hiç şaşırtmadı. Marksizmi sokak çapulculuğu düzeyinde anlayıp, sonunda cuntacılıkta demirleyen Türk solunun bu teneke devrimcileri eğer kendi yaşadıkları bu topraklara karşı sahici bir duruş sergileselerdi şaşardım.

***

Dolayısıyla dün kafalarına sığmayan Türkiye, bugün de yine aynı şekilde zihinlerine ve kalplerine bir numara büyük geliyor. Dün nasıl Stalinist bir diktatörlük macerasına inanıyorlarsa, bugün de eli kanlı bir terör örgütü olan PKK diktasının peşine takılarak başka bir nevrotik macerayı yaşıyorlar.

***

Eminim ki, hayatı boyunca nasıl bir dünya hayali kurduğunu bile doğru dürüst ifade edemeyen ve bu yüzden de hep bir yerlerde saklanmayı tercih eden Ertuğrul Kürkçü, Başbakan Davutoğlu’nun şu ifadelerini anlamlandırmada da güçlük çekecektir: “Sayın Kürkçü, Cizre’de, Silopi’de yaşıyor olsaydı, hani ‘gerilla’ diyerek kendince meşruiyet kazandırmaya çalıştığı PKK’lı teröristlerin kazdıkları çukurların yanlarından geçerek, mayın döşedikleri yolların arasından geçerek okula gitmek zorunda kalan bir çocuğu olsaydı ya da bir yakını, bir günde 10 terörist roketin atıldığı Cizre Hastanesi’nde tedavi görüyor olsaydı ya da Kızılay’da otobüs bekleyen sıradan insanların üzerine yürüyen o canlı bombanın katlettiği kişilerden birinin akrabası olsaydı herhalde PKK’ya gerilla diye bir tabir değil, ‘alçak bir terör örgütü’ derdi.”

***

İşte PKK’ya sığınan Türk solunun manzarayı umumiyesi bu... Ertuğrul Kürkçü’ye gelince o şimdi sığındığı dağdan Strasbourg’a indi ama henüz Türkçe soru sormayı bile bilmiyor.

davu.jpg

Bir kültürel eylem planı istiyorum

Sadece kültürel mekanlar yapmayı değil, sanat ve edebiyat üretimini önceleyen bir kültürel eylem planı istiyorum.

Yeni şairlerin, romancıların, hikayecilerin, müzisyenlerin, ressamların sökün edeceği sanat edebiyat ortamını zenginleştiren bir kültürel eylem planı istiyorum.

13-14 yıllık AK Parti iktidarında Türk musikisine ilişkin henüz bir tek eser bile ortaya konulmuş değil.

Ne yazık ki her şeyin siyasete endekslendiği Türkiye’de, Orhan Pamuk’u bir tarafa bırakırsak dünya çapında bir tek romancımız, bestecimiz, ressamımız yok.

Kültürel eylem planı çerçevesinde yeni tiyatrolar, kültür merkezleri yapabiliriz, sanatçıların sigorta sorunlarını çözebiliriz, elbette bunlar güzel işler. Ama Türkiye’nin kültürel anlamda daha derin bir sorunu var; o da bütün alanlarda olduğu gibi giderek kangren hale gelen bir seviyesizlik...

Bunun için de ilkokuldan başlayarak yeni nesillerin zihinlerinde öncelikle sanat-edebiyat ruhunu oluşturacak bir eğitim müfredatı hazırlamak gerekiyor. Bugün maalesef lise müfredatlarımız bile kelimenin tam anlamıyla bir edebiyat fukaralığı içindedir.

Şiirde, müzikte, tiyatroda, sinemada, güzel sanatlarda yeni nesillerin besleneceği özgür ve yaratıcı ortamlar hazırlamadan yapacağımız her kültürel eylem planı sadece kağıt üzerinde kalmaya mahkumdur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Ocaktan Arşivi