Kemal Belgin

Kemal Belgin

Doğru yol yoldur...

Doğru yol yoldur...

Sporun hangi branşı olursa olsun, teknik direktör yani takımın saha içi baş sorumlusu maçın stratejisine, rakibin özelliklerine göre takım kurmalı ve yönetmelidir. Haaa doğrular her zaman kazanır mı Hayır! Sporun içinde her zaman beklenmedik aksilikler olur. Rakip sandığınızdan da daha fazla organize olarak çıkabilir. Ama genel olarak doğrular kazanır.
 
Şimdi bu girişten sonra Adanaspor-Galatasaray maçına bakalım... Galatasaray takımının sağ arka tarafında benim ölçülerime göre en banko adam Sabri vardı. Yani ne Cavanda, ne de Linnes maceralarına takılmıştı Bey... Selçuk’la Tolga orta alan ikilisi doğrulardı ama Podolski’nin Eren’in arkasında yarım orta alan, yarım da santrfor arkası görevi bu oyuncuya göre değildi. Sağda Yasin, solda Bruma tamam... Bu düzen Adanaspor gibi kendi yarı alanına çabuk geçerek topun arkasında toplanan, yani iyi savunan bir takım karşısında pek pozisyon üretemezdi. İş gene Bruma’nın driplingle adam geçmesine kalmıştı. Yasin de boş alana gidiyor ama topların tamamını neredeyse rakibe teslim ediyordu. Galatasaray maça hâkim gibi idi ama, daha önceleri de yazdığım gibi yalan paslarla kendini avutuyordu. 
 
Soyunma odasına golsüz gidildi. Acaba Galatasaray Trabzonspor maçından sonra da mı puan kaybedecekti İkinci yarının başlamasından 14 dakika sonra Tolga sarı kart görüp de bir sonraki hafta için cezalı duruma düşünce, Riekerink hemen De Jong’u sahaya sürdü. Hem de yanında dakika dakika oyundan düşen Yasin’in yerine Sinan’ı da sürerek. Peki ne mi oldu De Jong’un en büyük özelliği olan kazandığı veya kendisine oynanan topları direkt öndeki hücum blokuna hem de kenarlara fazla oynamadan aktarması idi. Bu, Adanaspor geride toplanma hareketine bir darbe oluyordu. Hem de Podolski’nin hareketlenmesine, Eren’in de sık sık deplase olarak top alabilmesini sağlayacaktı.  Gol mü Bruma kornerden kopup ceza alanı dışına düşen topa koştu, kazandı, bir sağ feyk attı ve nefis vurdu. Kaleci plonjonu ancak yaptı ve topa dokunmasına rağmen Galatasaray’ın golü geldi. Riekerink doğruya devamla 82. dakikada, yani golden 12 dakika sonra Podolski’ye kement atıp, Josue’yi oyuna soktu. Bu da Galatasaray maçı kurtarma adına Adanaspor’un yapacağı hücumları önlemek ve kazanılan toplarla da orta alanda pas tezgâhı kurup oyunu soğutma anlamı taşıyordu. Öyle oldu. Son dakika Adanaspor tehlikesi hariç. Acaba derim, Bey, daha önce Josue’yi oynatıp orta alanda top kazanma şansını artırsa idi, Podolski’yi de Yasin’in yerine sol kenara koysaydı ne olurdu Hani doğruyu arıyoruz ya... 
Bu maç bir doğru oluşumu daha ortaya çıkardı sanki... De Jong bu takımın özlenen Melo tipi ön liberosu mu Daha az kırıcı, daha doğru direkt pas kullanıcı olarak... Böylece Selçuk da Melolu takımdaki öne iyi işler yapma şansına yeniden ulaşır mı Sabri mi Doğrunun en kralıdır her zaman...
 
Güneş’in çorbası!
 
Beşiktaş Ankara’da sahaya dizildiğinde, “Buradan üç puan zor çıkar” görüşümü her maç ortalama on defa telefon görüşmesi yaptığımız değerli dostum Ömer Üründül’e söyledim. Neden mi
 
Açalım... Kale ve geri dörtlü için söylenecek, yapılacak bir eleştiri olamazdı. Ama orta alan Necip ve Tolgay vardı savunmanın önünde ve en yakınında... Ve de onların önünde Talisca... Yani yukarıda eleştiri yapmadığım geri dörtlü ve kaleci iç in zor bir maç başlıyordu. Önde de Quaresma, Cenk ve Olcay vardı. Bu üçlüden sadece Olcay savunma görevi yapabilirdi. O da kaç maçtır kâh yedek kulübesinde, kâh tribündeydi. 
Peki, ne mi eksikti Neredeydi acaba Atiba Yani Beşiktaş’ın temel direği... Maçı anlatan kardeşimiz Atiba’nın Napoli maçına saklandığını, İstanbul’da bırakıldığını söylüyordu. Vah ki vah! Atiba Beşiktaş takımının temel direğidir. Şu an için Gökhan İnler de ortalıklarda olmadığına göre Beşiktaş takımı, şayet sakat veya cezalı değilse Atiba’sız sahaya çıkamazdı. Efendim 4 gün sonra Napoli maça var demeyiniz sakın ha... Ronaldo ve Messi hiç lig maçı atlıyorlar mı, sakat veya cezalı değillerse Real Madrid ve Barselona sezon bitine kadar kaç çarşamba-pazar oynuyorlar acaba Üstelik bunların her biri senede 15 milyona avro alıyor. Yani bir sakatlansalar, yandılar demektir. Ama onlar profesyonel ve hocaları da öyle... 
 
Devam edelim... Aboubakar nereden geldi Avrupa’dan, bildiğim kadarı ile de İngiliz liginden... Yani formda ise, oynayabiliyorsa her gün sahaya çıkmak durumundadır. Dostlar; İngiliz liginde Hristiyan dünyası için kutsal olan 31 Aralık’ın hemen ertesi saat 12.00 ‘de maç oynanıyor. Aboubakar’ın takımının da maçı varsa, oynamak zorundadır. Ve oynatılır da... Şu anda Beşiktaş takımının öndeki en etkili silahı da odur. Gol atar, atmaz, ama rakip savunmada ne yerleşim, ne oyun disiplini, ne de fiziki dayanıklılık bırakır. Eh bir deplasmanda da sanırım önce Atiba ve Aboubakar isimleri yazılmalıdır listeye... 
 
Devam edersek Şenol hocanın yorgunluk çektiğini görürüz. Necip sakatlanıp çıkıyor. Yani  orta alandaki tek karşılayıcı... Yerine Rudolfo giriyor. Adriano ön liberoya, Tösiç sol kenara geçiyor. Yani Beşiktaş savunması ile ön libero standı çorbaya dönüyor. Ve de Beşiktaş dağlıyor tabii ki... Ama Gençlerbirliği’nde ki, çoğunluk yerli, durumu değerlendirme özelliği yok. 
 
Devreden dönülüyor. Marcelon ön liberoda, Adriano ve Tosiç yerlerinde. Bu tamam işte... Olcay yok, yerinde Aboubakar var... Bu daha da doğru... Ama Cenk maç bitene kadar sahada kalıyor. Anlaşılan o ki Şenol hocam duygularına teslim olmuş. Bu son paragraftan sonra Marcelo, Atiba ve Gökhan İnler’in alternatifi olarak Beşiktaş’a kazanç gibi gözüyor. 
 
Nasıl ama... Ne orta saha şöyle kapattı, forvet böyle dolaştı, savunma iyi yerleşti falan yok... Beşiktaş’ın intihara teşebbüsü var... Ama cezayı ağır kesecek rakip yoktu karşısında...
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Kemal Belgin Arşivi