Kemal Belgin

Kemal Belgin

Yoksa yeni Riekerink mi?

Yoksa yeni Riekerink mi?

Galatasaray, Rize’de öne geçtiği maçta berabere kaldıysa dua etmelidir. Çünkü ilk yarıda değişik bir Galatasaray seyrettikten sonra ikinci yarıda eskisinden de beter oynayan bir takım vardı karşımızda... Oysa yeni bir teknik adam gelmişti işin başına... Karabükspor’da başarılı bulmuştum onu. Ama ilk maçta yaptıklarından sonra şöyle bir kanıya doğru yol aldım; Acaba o Karabükspor hocası sayesinde değil de, yaptığı transferler sayesinde mi dikkat çekmişti. 
 
Detaya girelim şimdi... Galatasaray maçın ilk yarısında son bir buçuk senedir izlediğimizin çok dışında göründü. Topu alan kafasını kaldırdığında en az iki arkadaşını boşa kaçmış pas beklerken görebiliyordu. Böylece de rakibin aldığı savunma önlemleri çabuk kırılıyordu. Ancak ne var ki takımda bir Yasin vardı, asla ve asla Galatasaray’ın oyuncusu olmayan, o da hep aleyhte kırıyordu oluşumu... Tabii ki Podolski de hakiki santrfor değildi. Hal böyle olunca da yorulana kadar iş Josue›nin omuzlarına binmişti. Rodrigues işini yapıyordu. Selçuk ve De Jong da fena değillerdi. Arkada ise Chedjou neden oynatılmadığının adeta hesabını sorarcasına oynuyordu. Hele hele ikinci yarıda hayati hamlelerle farklı yenilgiden kurtarıyordu takımı. Tabii ki Muslera ile birlikte... Sabri›den zaten söz etmem, Linnes de uyum sağlamıştı yeni oluşuma... Ve de şık bir paslaşma sonucu, yani yukarıda sözünü ettiğim türden olanı ile Galatasaray öne geçti... 
 
Rizespor bu yeni Galatasaray gibi gözüken takım karşısında düşündüklerini sahaya hiç yansıtamamıştı. İkinci yarıda ise karşımıza eski Galatasaray çıktı. Topu alana kimse kendini göstermemeye başlamıştı. Dripling zorunluluğu doğarken, Rizespor bundan yaralanıp planladığı oyunu çabuk paslarla oynamaya başladı. Ve tehlike üstüne tehlike patladı Galatasaray kalesinde... İgorTudor ne yapar diye bekledik doğal olarak... Josue çıkmaz mı? Yerine dripling hastası Tolgay girmez mi? Yani oluşan hastalığın farkına varılamamış, hatta takviye edilmişti. O da ne? Selçuk da çıkıp yerine Sinan giriyordu... Bu kadar da olmaz derken, tam kale dibinden gol pozisyonuna girmiş Linnes çıkıp yerine Ahmet Çalık girdi. Asıl olan neydi? Semih sol kanada geçiyordu. Sanki 3-5-2 mi desek, yoksa 3-4-3 mü desek garip bir Galatasaray sahneye konmaya başlanmıştı. Ve tabii ki onca tehlikeden sonra Özgür’ün harika frikiği sonucu belirledi. 
 
Şaştığım şu idi Tudor isminden; Yasin nasıl da maç bitene kadar sahada kaldı? Sanırım son saniyede altı pasın içinden topu kafayla auta atması beklendi ki, gelecek maç makasa gelebilsin. Tabii bu benim düşüncem... Ama oyuncu değişiklikleri ve takımın 60. dakikadan sonra sahada aldığı durum, pardon çorba, sanki Galatasaray’a bir kurtarıcı alınmadığı imajını verdi. Bekleyim mi bir iki hafta? Tamam... Ama transfer yok Sayın Tudor, ona göre haaaa....

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Kemal Belgin Arşivi