Türk Milli Basketbol takımı, kendi salonlarında organize edilen Avrupa Basketbol Şampiyonasının ikinci etabında turnuvaya veda etti. Çarpışarak, kendi gücünün çok üstünde oynayarak, kenardan harika yönetilerek... Ama bir basketbol takımı olarak uzunlarda hayli kısır, oyun kurucularda hayli standart bir takım idik. Şutörler iyi iş görebildi ancak. Neyse... Bendeniz bu sütunlarda, bir daha hatırlatmakta yarar var, altı ay öncesinden bizim kulüp takımları Avrupa iyi iş yaparlarken, “Milli Takım Avrupa Kupasında ne yapar, onun endişesini taşıyorum” diye defalarca yazdım. Bir neyse daha... Harç bitti, yapı paydos derken, bizim federasyonun dopingten ceza yemiş başkanı tuttu bir demeç verdi. Ben de bu demeçte teknik bilgiler var sanarak gazetelere baktım, ekranlara göz gezdirdim. Başkan demişler ki, “Milli Takım sabote edenler, bu takımın başarısız olması için elinden geleni yapanlar var. Onları yakında ismen açıklayacağım...” Şaştım doğrusu... Neyse, bakalım kimlermiş bunlar... Dönmek yok haaa Hidayet başkan!

***

Ekranlarda, özellikle de şu komedi oyunundan öte olanındaki eski menajer-futbolcudan, gazetelerde ünlü (!) yazarların kalemlerinden öylesine Van Persie eleştirileri geliyor ki, şaşmamak mümkün değil... Bunlar değil miydiler, “Önce Van Persie’yi yazar sonra yanına on kişiyi ekleriz” diyen ve yazanlar... Peki, bu satırların yazarı ne yazdı bu ünlü futbolcu için... Daha hiç sahaya çıkmamışken dedim ki, “Manchester United gibi bir firma böyle bir ünlüyü 6 milyon avro bonservisle satıyorsa, bundan bir iş vardır...» Sahaya çıktıktan sonra da «Bu oynamaz. Nefes almakta güçlük çekiyor... Dikkat!» diye devam etmiştim. Devamla, Türkiye’deki hastane raporlarında bir dizin tam iflas, diğerinin ise üçte bir görev yapabileceği yazılıdır dedim ve Aziz Yıldırım, NTV›de dört gün sonra açıklama yapmak zorunda kaldı... Kendini ekranda göstermek isteyen kafalara sunulur!

***

Yazılı basın da bir tuhaf... Biri diyor ki, Fenerbahçe çift santrforla oynamalı, bir diğeri de üçlü savunmaya dönmeli reçetesini sunuyor. Anlaşılan o ki, küme düşme adayları arasında sürpriz sunmaya çalışıyorlar.

***

Beşiktaş bu akşam Porto karşısında... Portekiz takımı, özellikle dikine çabuk ve süratle çıkan bir takım... Bu nedenle bloklar birbirlerine yakın oynamalı... Bu bence tek savunma formülü olmalıdır ve ısrar edilmelidir. Peki, öne doğru ne olacak? Maalesef burada sıkıntı vardır. Yukarıdaki savunma formülünü uygulayacak bir takımın öne doğru da uzun alanlara çabuk top taşıyan ya da topsuz koşular yapan elemanlara ihtiyacı vardır. Peki, var mı böyle biri? Bence yarım porsiyon Talisca... Zor mu zor bu maç...

***

Okurların anımsayacaklardır; yıllarca Trabzonspor’un özüne dönmesi gerektiğini yazmış bir kişiyim. Trabzon’un içinden veya o yöreden... Yusuf tamam... Şimdi bir de Abdülkadir çıktı. Bana söyler misiniz, Trabzonspor takımında benzeri maharette kaç oyuncu var? Hem de çuvalla döviz ödenmiş olanlar arasından...

***

Tudor, gitmekte olan oyunu çevirebilecek bir maharet sergileyemedi. Zaten beklenmezdi de... Hadi bundan vazgeçtik diyelim, peki yan toplarda amatör takım hüviyetinde görünen Galatasaray’a ne diyeceğiz? Başta Muslera olmak üzere, tüm defansın her idman sonrası özel çalışmalar yapması gerekir. İyi bir ortacı ve tehditkâr kafaya çıkanlar oyunculara karşı savunma çalışmalı... Yoksa mı? Gomis›e yazık olur...