Aziz Üstel

Aziz Üstel

Evren: Ne yani asmayıp da besleyelim mi?!

Evren: Ne yani asmayıp da besleyelim mi?!

Abdullah Çatlı'yı yeraltına fırlatıp atan "Bahçelievler Katliamı" olarak cumhuriyet tarihine bir kara leke gibi düşen yedi Türkiye İşçi Partili (TİP) öğrencinin öldürülmesidir. Çatlı, Ercüment Gedikli, Haluk Kırcı, Mahmut Korkmaz ve Feridun adlı bir ülkücü, Evren Sokak'ta bir evde buluşuyor. Bahçelievler 15. Sokak 56/2 adresinde oturan öğrencilere baskın kararı alıyor. Öğrencilerin "suçu" İşçi Partili olmak!! Çatlı evden ayrılıyor ve saat bir buçuk sularında ikisi silahlı dört kişi belirlenen adresi basıyor! O sırada evde beş kişi var. Serdar Alten, ODTÜ Elektrik Bölümü öğrencisi, Hürcan Gürses, Mimarlık Akademisinde okuyor, Efraim Ezgin gazetecilik, Latif Can'la Osman Nuri Uzunlar Hacettepe'de İstatistik Bölüm öğrencisi. Sonra Eskişehir yolunda iki öğrenci daha öldürülüyordu. 

Gerek Türkiye gerekse de Çatlı'yla arkadaşlarının hayatı bir gecede değişiyordu. Sadece Feridun kurtuluyordu çünkü onu kimse tanımıyordu. Serdar Alten, Hacettepe Hastanesi'nde ölümle pençeleşirken eve gelenlerin dört kişi olduğunu söylüyor dahası eşkal veriyordu. Çatlı'yla, Mahmut Korkmaz yurt dışına kaçıyor, Haluk Kırcı'yla, Ercüment Gedikli 12 Eylül darbesi sonrasında tutuklanıyordu. Gedikli 11 yıl hapis yattıktan sonra serbest bırakıldı. Kırcı yıllarca darağacının gölgesinde yaşıyor, kimi zaman yanlışlıkla (!) tahliye ediliyor, bir süre dışarıda kaldıktan sonra gene tutuklanıyordu... 

Abdullah Çatlı yurt dışına kaçtıktan sonra İsviçre'nin Zürih kentinde bir otelde Oral Çelik, Mehmet Şener ve Mehmet Ali Ağca'yla buluştu. Kısa bir süre sonra bu dört kişi Viyana'ya geçti, Papa suikast girişimine kadar bu kenti mesken tuttu. Viyana'da yaşam zordu; kaçak, işsiz ve parasızdılar. Hemen soygunlara başladılar. Gözlerine kestirdikleri banka şubelerini, postaneleri soyuyorlardı. Hele bir seferinde bir banka şubesinden 250 bin Avusturya şilini kaldırıyor ve hemen 4 Browning marka silah alıyorlardı. Bu silahlardan üçü Çatlı biri de Ağca'da kalıyordu... 

 

ASALA'yla savaş ve Evren'in o ünlü sözü

Ermeni terör örgütü ASALA yurt dışında Türk dışişleri görevlilerine yönelik suikastlerden sonra 8 Ekim 1982'de Ankara Esenboğa Havalimanı'na bombalı ve otomatik silahlı bir saldırı düzenliyordu. Saldırıda 9 kişi ölüyor, 82 kişiyse yaralanıyordu. 

Levon Ekmekciyan'la, Zohrap Sarkisyan'ın Türkiye'nin başkentinde düzenlediği bu kanlı saldırı devleti apansız yakalıyordu. Ekmekciyan tutuklanıyor ve MİT tarafından sorgulanıyor, kendisine idam edilmeyeceği güvencesi veriliyordu. Ancak Kurucu Meclis'in kararı gereği 28 Ocak 1983'de idam edilecekti. Verilen sözlere rağmen neden asıldığını soran gazetecilere Kenan Evren"Ne yani asmayıp de besleyelim mi?" diye soracaktı! 

Verilen bu sözden sonra Ekmekciyan konuşuyordu. "Ermenistan'ın Kurtuluşu için Gizli Ermeni Ordusu ASALA" 1975'te kuruluyordu. Örgütün amacı 1915'te olduğunu öne sürdüğü Ermeni katliamını dünyaya duyurmak, öcünü almak ve Türkiye sınırları içinde Ermenistan topraklarını (!) kurtarmaktı. ASALA, lideri Agop Agopyan'ın 25 Nisan 1988'de Atina'da öldürülmesine kadar çok can aldı, çok kan döktü. Saldırılar 1973-1985 yılları arasında gerçekleşti ve resmi kayıtlara göre 41 Türk vatandaşı öldü, 161 kişi de yaralandı... 

Devlet 1994 yılının 4 Temmuz günü Atina'da, Büyükelçilik Müsteşarı Haluk Sipahioğlu'nun öldürülmesinden sonra bıçağın kemiğe dayandığı kanısına vardı. Artık karşı saldırıya geçme zamanı gelmişti. Operasyon görevi MİT'in dış istihbarat sorumlusu, Kenan Evren'in kızı Şenay Gürvit, Müsteşar Yardımcısı Süleyman Yenilmez ve İstanbul Bölge Başkanı Nuri Gündeş'e verildi.. 

(Yarın: Mehmet Eymür'e göre MİT Operasyonları)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Aziz Üstel Arşivi