D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

Yâremi bildim yârimden imiş!

Yâremi bildim yârimden imiş!

Bursa’ya gitmek için vesileye gerek yok aslında. Bursa’ya gitmemek için mazeret sayılır vesile aramak. Yine de vesilesiz gidilmiyor; bu sefer Niyazi Mısrî çekiyor bizi. Onun için şu tanımlama yerli yerinde: Hanefiyü’l-mezheb, halvetiyü’l-meşreb, Burseviyü’l-mesken, Limniyü’l-medfen. Yani Hanefi mezhebinden, halvetî meşrepli, Bursa’da yerleşik, Limni’de gömülü…

Bursa’ya Mısrî için gitmek bizi dört asır önceye götürüyor. “Osmanlı asrı”nın sonu olan yüzyıl: 17. Yüzyıl. Mahlâsı Mısrî, fakat Malatyalı… Malatya’da 4 asır önce doğmuş. Yetişme çağından sonra Malatya’dan ayrılmış. Bir daha döndüğüne dair bir bilgi yok. O bir yeryüzü yolcusu…

Dünyadan ölmezden evvel et sefer

Hiç edinme bir makamda sen durak

Diyarbekir, Mardin, (Bağdat, Kerbela) ve Kahire’de tahsil. Ardından İstanbul, Uşak ve Ümmî Sinan’la tanışma. Elmalı’da şeyhin hizmetinde geçen 9 sene. Onun halifesi oluyor. Uşak, Çal, Kütahya’da irşad faaliyetleri ve Bursa: Mesken tuttuğu, en uzun kaldığı yer…

Şeyh, fakat meslek sahibi: Mum imal edip satıyor, elinin emeği ile geçiniyor. Asıl işi şiir değil, fakat onu bugüne getiren esas olarak şiirleri.

Niyazi Mısrî devrinden ayrı düşünülebilir mi? Hayatı, karıştığı olaylar, maruz kaldığı muameleler ve hazin sonu bu sorunun cevabını peşinen “hayır” yapıyor.

Dönemi ile ilgili kısa bir hatırlatma: 16. Yüzyıl Yavuz ve Kanunî ile Osmanlı asrıdır. 17. Yüzyıla muazzam bir miras devredilmektedir. Bir Osmanlı hakanının, Genç Osman’ın öldürüldüğü yüzyıldır 17. asır. Bir şeyhülislam azledilir, katledilir. Celalî isyanları yüzyılı…

Zirveden iniş. Kitap ve kanun-ı kadimden sapılmıştır. Safranbolulu Hüseyin Efendi medrese bitirmeden padişah tarafından müderrisliğe tayin edilmek istenir, Şeyhülislam Yahya “kanun değildir” diye reddeder. Hattı hümayun ile “sahn müderrisi” yapılır! Kazaskerliğe kadar yükseltilir. Namı diğer “Cinci Hoca” kadıları rüşvetle tayin ettirir.

Kadınlar saltanatı asrıdır aynı zamanda bu yüzyıl. 4. Mehmed 7 yaşında tahta çıkarılır. Valide sultanlar kavgası başlar: Kösem Sultan, Turhan Sultan. Yeniçerilere Cinci Hoca’nın malı müsadere edilerek cülûs bahşişi verilir…

Kara Mustafa Paşa Avusturya ile barış anlaşmasını bozarak sefere çıkar. Nemçe elçisi şeyhülislamdan fetva alır: Barış bozmak caiz değil!  Seferin hedefi belli değildir, Kara Mustafa Paşa harb meclisinde baskı ile Viyana kuşatması kararı aldırır; seleflerinden daha büyük bir başarı kazanmak istemektedir. Ve 1683 Büyük bozgun: Mustafa Paşa tevekkülle kelleyi teslim eder.

Her türlü bozulmaya rağmen Osmanlı dinamizmi sürer. Hâlâ seferler yapılmakta, Polonya, Ukrayna ele geçirilmekte, Girit fethedilmekte. 4. Murad Bağdat’ı geri almakta...

Edebî canlılık sürüyor: Nef’i, Şeyhülislam Yahya, Naili-i Kadim, Nedim-i Kadim, Neşatî, Nâbî…Kâtip Çelebi’nin, Koçi Bey’in, Evliya Çelebi’nin yüzyılı. Mûsıkî zirvede: Hafız Post, Itrî, Seyyid Nuh, Nayî Osman Dede, Ebubekir Ağa, Tanburî Mustafa Çavuş, Dilhayat Kalfa…

Bu yüzyıl aynı zamanda Kadızadeliler yüzyılı. Kadızadeliler hareketi bir nevi selefilik. Kadızade Mehmed Efendi-Şemseddin Sivasî mücadelesi belirleyici. Padişahları etkilerler, siyasî nüfuz kazanırlar. Bu hızla bütün tekkeleri yıkmak isterler, selatin camilerin birden fazla minarelerini yıkmak için padişaha başvururlar sonra da Fatih Camiine gidip yıkmaya kalkışırlar.

Vanî Mehmed Kadızadeliler hareketinin üçüncü safhası, Erzurum beylerbeyi Köprülü Fazıl Ahmet Paşa’yı etkiliyor. Sadrazam olunca yanına alıyor, Vanî’yi. Saraya nüfuz ediyor. Şehzade hocası oluyor, mevlevî ve halvetî âyinlerini yasaklatıyor. Kabir ziyaretini men ettiriyor…

Niyazi Mısrî, Köprülü Mehmed Paşa tarafından Edirne’ye davet ediliyor; 4. Mehmed devri. Eski Cami’de vaaz, Rodos’a sürgün; 9 ay. Böylece hayatının bir başka safhası başlıyor. Mısrî, kabına sığmaz bir şahsiyet. Birkaç yıl sonra Bursa kadısının şikâyeti üzerine Limni’ye sürülüyor: 1677, 15 yıl. 2. Ahmed devrinde Bursa’ya dönüyor. 1693 Avusturya seferine müritleriyle katılmak istiyor. Padişah Bursa’da kalıp dua etmesi için hattı hümayun çıkarıyor. Şeyh ısrarcı, Edirne’ye varıyor, Selimiye’de vaz ve Limni’ye sürgün. Ertesi yıl vefat.

Kadızadelilerden ismi günümüze gelebilen tek Vanî Mehmed, diğerlerini ancak uzmanlar bilir. Niyazi Mısrî o devirden hafızamızda yaşamaya devam eden ender şahsiyetlerden. Divanı en fazla basılan şairler sıralamasında Fuzulî ve Yunus Emre’den sonra O gelir. Birçok şiiri bestelenmiş. Şiirlerini besteleyenler arasında Itrî, Hafız Post gibi döneminin büyük bestekârları da var. Devrinin en büyük tekke şairi. “Derman arardım derdime, derdim bana derman imiş”i kaç bestekâr besteledi, kaç icracı seslendirdi bilen var mı?

Devletin, devletlilerin kadrine uğraması, uzun bukağılı sürgün dönemi ve nihayet sürgünde vefatı onun hayatının menkıbevî bir hâl almasına zemin oluşturuyor. Niyazi Mısrî’nin hayatında bir tamamlanmamışlık var. Zincirleri çıkarılmadan gömülmeyi vasiyet ediyor. Eski resimlerde onun Limni’deki tekkesi ve kabri görülebiliyor. Artık ne tekkesi ne türbesi ayakta, kabrinin üzerinden yol geçiyor…

Velhasıl Bursa’ya sebepsiz gitmeli. Bir sebep veya vesile zihin yorucu bir arayışa yol açıyor!

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
D.Mehmet Doğan Arşivi