Darbeleri sorgulamaya nereden başlamalı?

Darbeleri sorgulamaya nereden başlamalı?

Darbeleri, hep darbeci boyutunda analiz ediyoruz. Bu sağlıklı bir tahlil değil. Falan generalin hırsları, filan paşanın ideolojik görüşleri ile darbe düzenini açıklayamazsınız. Darbeleri besleyen kültürel zemin, generallerin psikolojisinden daha önemlidir.

Bizde bu zeminin üstüne gitmek cesaret istediği için herkes söze önce TSK’yı tenzih ederek başlamak zorunda. TSK’yı tenzih ederim ama şu, şu generallerin yaptığı da demokrasiye sığmıyor. Aziz ordumuz her türlü takdire layıktır ama falan, falan paşaların yaptığı da iş değil, ordumuzu yıpratıyorlar gibi. Yani askeri eleştirirken bile yine askeri yücelterek, yağlayarak işe başlıyoruz. Böyle bir eleştirinin de kıymeti harbiyesi olmuyor.

Aynı yazıda, hatta aynı cümlede hem askeri tenkit edip hem de göklere çıkarmak bize mahsus bir garabet. Çünkü askerin kanuna, nizama yaslanmayan, kendi korkularımızla oluşturduğumuz bir dokunulmazlığı var. Buna biraz da kültürel mirasımız, geçmişten kalan alışkanlıklarımız sebep oluyor.

Dünden gelen değer yargıları ile bugünün müesseselerini değerlendirmek bana çok isabetli görünmüyor. Dünün askeri ile bugünün askeri, dünün siyaseti ile bugünün siyaseti, dünün sosyal yapısı ile bugünün içtimai yapısı arasında çok büyük farklar var. Hiçbir şey olduğu gibi kalmıyor. Dolayısıyla bugünün kurumlarını bugünkü görünümleri ile değerlendirmek gerekiyor.

1960’tan beri 3 darbe bir o kadar muhtıraya tanık olduk. Demokrasi defalarca kesintiye uğradı. 50 Yıl bir millet hayatında çok küçük bir zaman dilimini temsil eder. Bu kadar kısa sürede bu kadar çok yasadışı müdahaleye muhatap olmak, darbelerin analizini de –general psikolojisini aşan- bir zeminde yapmayı gerekli kılıyor. Bir kurumda niçin bu kadar darbeci çıkıyor sorusu, bu General niçin darbe yapmayı düşünüyor sualinden daha anlamlıdır. Çünkü o General’i o düşünceye sevk eden zemini anlamak bu kurumsal yapının sorgulanmasından geçer. Kurumu anlamadan, o kurumda filizlenen düşünce ve eğilimleri anlayamazsınız.

Başka ülkelerinde Orduları var, Generalleri var, başarılı kurmay’ları var. Ama bu ülkelerde kimse durumdan vazife çıkarıp, milli iradeye müdahale etmiyor. Kimse toplumsal eğilimleri küçümsemiyor, kimse halkına şüphe ve tereddütle bakmıyor. Psikolojik yönelimlerinde bozukluk olanların yönelimleri, hiçbir zaman toplum için tehlike olacak boyutlara ulaşmıyor. Kafası bozulan generalin kafa bozukluğu kendisinde kalıyor. Bireysel tepkileri, toplusallaşabilme zeminini bulamıyor. Çünkü kurumsal yapı bu tip reaksiyonların, kuruma sirayetine müsaade etmiyor.

Bizde öyle mi? Birinin kafası bozuldu mu sari bir hastalık gibi herkese bulaşıyor. Kişinin hastalığı kurumun hastalığı ve zaafı haline gelebiliyor. Kurumsal konum bu tür eğilimlerin önünü alacağına bunları tahrik ediyor. İşte bilânço ortada kaç darbe, kaç muhtıra yaşadık, ama söze başlarken, ordumuzu istisnalayarak başlıyoruz. Darbelerden TSK’yı değil kişileri sorumlu tutuyoruz.Bireysel bir sorumluluktan söz edebilmek için öncelikle o kurumun bu tür yasa dışı iş ve eylemlere cevaz vermemesi gerekir:Bugüne kadar yapılan darbelerden dolayı açık ve net tavır koyarak her türlü darbeye karşıyım demesi gerekir. Biz 28 Şubat’ın arkasındayız diyen bir kurum, kurumsal olarak eleştirilmeyi hak eder.

Onun için bazı generaller diye başlayan darbe eleştirileri doğru değil. Sık, sık o bazı generallerden yetiştirip, millete musallat eden zemini sorgulamak zorundayız. Darbe ile mücadele sadece birkaç darbecinin takbih edilmesi, yargılanması demek değildir. Darbelerle mücadele o darbecileri yetiştiren sosyal, kültürel, siyasal ve kurumsal zeminin sorgulanması ve kurutulmasıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi