Mardin vahşeti ve koruculuk sistemi

Mardin vahşeti ve koruculuk sistemi

Mardin/Bilge köyde meydana gelen vahşet üzerine herkes kendi zaviyesinden olayı anlamaya, anlamlandırmaya çalışıyor. DTP hariç, analizcilerin çoğu bu insanlık dışı olaya isim vermekte zorlanıyor. DTP baştan beri olayı koruculuk sistemine bağlamak için çırpınıp duruyor.

Böylesi bir olaydan siyasi hedefler devşirmek ahlaki bir davranış değil. Ama karşımızda kanla beslenen bir örgüt’le rabıtasını korumakta ısrar eden, onun paralelinde hareket eden bir parti var. İdeolojik sapkınlık her türlü kavrayışı sakatlayan, içinden çıkılmaz hale getiren bir durumu ifade ediyor.

Koruculuk sisteminin olayda tesiri varsa bu elbette ıskalanmamalı, gerekli tedbirler alınmalıdır. Türkiye’de 50 bin civarında korucu olduğu ifade ediliyor. Bugüne kadar suça bulaşanların oranı ise 4 bin civarında. Bunların çoğu PKK’ya yardım ve yaltakçılık suçundan yargılanıp, hüküm giymiş. Otuz yıla yakın bir sürede suça karışanlarla ilgili bu rakam korucuların abartıldığı kadar suça bulaşmadıklarını gösteriyor. Bunu yıllara yaydığınız zaman ortaya çıkan rakamın çok daha küçük olduğu görülür.

Bizde olayları analiz ederken genelleme yapmak, toptan hüküm vermek gibi yanlış bir alışkanlık var. Bir polis suça mı karıştı, bütün polisler töhmet altında bırakılır. Bir asker suç mu işledi, bütün askerler zanlı gibi odağa alınır. Şimdi koruculuk müessesi ile de aynı şey yapılıyor. Katliam korucular tarafından ve devlete ait silahlarla yapıldığına göre koruculuk sistemi lağvedilmelidir diye ciddi, ciddi analizler yapılıyor. Bu mantığı anlamak mümkün değil. Bir asker suç işledi, hadi Orduyu dağıtalım, bir öğretmen suça karıştı hadi milli eğitim bakanlığını yok edelim düşüncesi ne kadar mantıksız ise bu düşünce de o kadar akıl dışıdır.

DTP’nin koruculuk sistemini niçin hedefe aldığını anlamak mümkün. DTP güneydoğu’da ülke bütünlüğünü savunan, terör örgütüne direnen hiçbir topluluk istemiyor. Koruculuk sistemi bölgede hatırı sayılır bir kesimin karşı tarafın etkisine girmesine mani oluyor. Bölgenin DTP-PKK çizgisi lehine tek sesli hale gelmesine izin vermiyor. Bu az buz bir şey değil. Korucular ve onların çevresi olmasa, terör örgütü bölgede daha rahat hareket edecek. Yörenin yabancısı güvenlik kuvvetlerine karşı daha yıkıcı, daha kanlı eylemler yapma imkânı bulacak. Bölgenin izbelerini, mağaralarını, yollarını, PKK militanları kadar, korucular da biliyor. Onun için koruculuk sistemi devam ettikçe terör örgütünün rahat hareket etmesine, elini kolunu sallayarak eylem yapmasına imkân yok.

Mardin/Bilge köy katliamı bağlamında koruculuk sistemi değerlendirilirken bütün bu gerçeklere dikkat edilmelidir. Ankara’nın, İstanbul’un mutena semtlerinde oturarak Güneydoğu’da verilen mücadeleyi, çekilen sıkıntıları, karşılaşılan zorlukları anlamak mümkün değildir. DTP istiyor diye Türkiye’nin güvenliğinden taviz verilemez. Ancak, bu olay koruculuk sisteminin gözden geçirilerek zaaflarının tespit edilmesini, aşırılıklarının törpülenmesini, disiplin ve tarassut altına alınmasını zorunlu kılmıştır. Güneydoğu’da bir güvenlik zaafına mahal vermeden sistem gözden geçirilmeli, daha kontrol edilebilir hale getirilmelidir. DTP’nin ısrarı, bu vahşetin koruculuk sistemini tartışmaya açmak için belli çevrelerin dolaylı teşvikiyle yaptırılmış olabileceği ihtimalini de gözden ırak tutmamalıdır. Burası Türkiye her zaman her şey olabilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi