Er kişilere ihtiyaç var

Er kişilere ihtiyaç var

Müslüman olmadığı halde Müslüman görünenlere din dilinde “Münafık” denir. Peki, Müslüman olduğu halde Müslümanlığını sezdirmeyenlere ne denir?

Doğrusu ben bilmiyorum. Fakat bunlardan da epeyce insanımız var.

Son günlerde Müslümanları rahatsız eden konuşmaları yapanlar veya yazanlar hakkında hemen “Kafir” damgasını vurmayın.

Batıda gezecek yer bırakmayan kalburüstü zenginlerimizden on sekiz tanesi Umreye giderler.

Umreden dönme hazırlığı yaparken, İstanbul’un sayılı zenginlerinden birinin Zemzem ve hurma almadığını gördüm ve sordum “Niçin almadınız?”

-“Sayın hocam, benim eşim, çocuklarım, çalışanlarım ve dostlarım benim İngiltere’ye gittiğimi biliyorlar. Ben Londra’dan dönüyorum. İşimiz gereği böyle olmak zorunda” demişti.

Aynı adam, Umre görevini yerine getirirken de yanan bir yürekle namazını kılıyor, kendinden geçercesine tavafını yapıyordu.

İçinde yanan bir yürek taşıyan ve bulunduğu yerden memnun olmayan hep sizinle beraber olmayı istediği halde geçici çıkarları nedeniyle gelemeyen ve yürek yangınlarını devam ettiren insanlarımız aslında sizin tarafınızda demektir.

“İçerim yanıyor, dışarım serin” diyen insanımız ne güzel ifade etmiş.

Yahya Kemal Beyatlı Bey, “Atik Valide’den İnen Sokakta” isimli şiirinde bir Ramazan günü ikindi üzeri, top gürleyip oruçlar bozulunca, sokakta kimsenin kalmadığını, yalnız oruç tutmayan kendisinin kaldığını, iftardan uzak kalmanın verdiği gurbet sancısını çektiğini, oruçsuz ve neşesiz kaldığını ifade ettikten sonra:

“Onlardan ayrılış bana her an üzüntüdür

Mademki, böyle duygularım kaldı, çok şükür” diyerek oruç tutamamanın üzüntüsünü duyacak bir durumda olduğundan dolayı Rabbine şükrediyor.

Böyle bir ortamda onların gönlünden tutacak ve bir araya getirecek er kişilere ihtiyaç vardır.

Hani bir hikaye vardır, adamın biri bir topluluğa varır ve bağırır “Var mı bana yan bakan?”

Köşede oturan adam cevap verir: “Ben varım”

Kelle kurak yerinde ama içerde yürek olmayan bu yaygaracı, o köşedeki adamın yanına varır ve tekrar bağırır “Var mı ikimize yan bakan?”

Bu hikâyedir ama yaşanmış bir olayı ben yaşayanından dinledim:

Ankara’da şık bir salonda Bakanlık destekli sivil toplum kuruluşları toplantısında yüz kişilik topluluğun içinden biri kalkıyor ve konuşmasında “din” kelimesi geçen katılımcıya karşı “Bu salonda dinin yeri yoktur” dediğinde yüz kişilik topluluktan çıt çıkmıyor.

“Din” kelimesini konuşan kişinin “Bu salonda asıl din düşmanının yeri yok” diye cevap verdiğinde yüz kişilik katılımcının tamamına yakını buna destek veriyorlar.

Eğer o er kişi “Bu salonda din düşmanının yeri yoktur” demeseydi, din düşmanı o kişi o salonu gönlünce yönlendirecek ve yüz kişiyi de ardında hissedecekti.

Her toplumda insanları iyi yola yönlendirecek kahraman insanlara ihtiyaç vardır.

İsterseniz bir deneyin. öğle namazını cemaatle kılmaya yetişemeyen öğrenciler sakallarıyla, sakalsız olarak, çeneden sakallarıyla, küpeleriyle, piercing’leriyle Beyazıt Camii’ne gelirler ve teker teker namazlarını kılarlar.

Bu namaz kılma işi öğleden ikindi namazına kadar devam eder.

Caminin çeşitli yerlerinde aynı anda en az elli Müslüman namaz kılmaktadır. Bunlardan bir tanesi öne geçer ve “Allahü Ekber” der ve cemaatle namaz kılmaya başlarsa o elli kişi o imamın ardında cemaat olurlar.

Eğer o bir kişi çıkmazsa ikindiye kadar herkes tek başına kılar ve tek başına çıkar gider.

Gündüz vakti kadınlar, koyun sürüsünü sağarken aç bir kurt sürüye saldırır. Korkudan bir araya gelen kadınlar hep birden: “Amanın aramızda bir erkek olsaydı.” derlermiş. Bakmışlar ki çoban da kadınların arasında o da aynı şeyi söylermiş. “Amanın bir erkek olsaydı” dermiş. Kadınlar çobana dönüp: “Sen erkek değil misin?” demişler. çoban erkekliğini hatırladıktan sonra kurdun üzerine yürür ve kurt da kaçar gider.

“Bir kişi olsa” demeyin.

Siz kendiniz, bulunduğunuz her yerde “Er kişi” olun. Bu toplumda hiç tahmin etmeyeceğiniz kişiler sizin tarafınızda olacaktır.

Günümüzde ise sağdan sola kadar, batakhaneden tepeye kadar, aydınından mafya babasına kadar herkes İslam’ı yaşayamasa bile yaşayanı içinden sevmekte, saygı duymakta ama herkes Beyazıt’ta ayrı ayrı namaz kılan cemaat gibiler.
Siz, her yerde, her zamanda her hayırlı işte öncülük yapın ve “Bismillah” deyip işe başlayıverin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi