Ülkelerin gücü ve asker

Ülkelerin gücü ve asker

Türkiye NATO’nun ikinci, Dünyanın 4. büyük ordusuna sahip, ama dünyanın dördüncü büyük gücü değil. Eğer ülkelerin gücü sahip oldukları asker sayısı veya orduların gücü ile ölçülseydi Türkiye Dünyanın dördüncü büyük gücü olarak mütalaa edilmesi gerekirdi. Ülkelerin gücü artık asker sayısı veya silah gücü ile ölçülmüyor. Kişi başına düşen milli gelir, ekonomik durum, ticaret hacmi, gibi kıstaslar ülkelerin güç ve kudretini belirliyor.

19. asra kadar silah ve asker, gücün yegane belirleyicisi idi. Ekonomi küçük çaplı ticaret ile, savaşlardan elde edilen ganimet üzerine kurulmuştu. Sanayi devriminden sonra bütün bu kriterler belirleyici olma özelliğini kaybettiler.Ülkelerin zenginliği malik oldukları gücün göstergesi olmaya başladı. Nitekim bugün ülkeler arasındaki güç skalası ülkelerin zenginliğine göre belirleniyor.

Türkiye dünyanın 4. büyük ordusuna 16. büyük ekonomisine sahip.Güç sıralamasındaki yeri de 16.lık. Demek ki daha güçlü, daha sözü dinlenir bir ülke olmanın yolu –ekonomik zenginlikten- geçiyor. Elbette ülkelerin gücünü tayin eden başka faktörler de var. Nüfus durumu, yer altı yer üstü zenginliği, eğitim gibi. Ama hiç biri ekonomi kadar etkili değil.

Bu gerçeğe rağmen, Türkiye hala, gücü – asker merkezli- gören bakış açısını değiştirmedi. Bir çok çevrede asker gücün yegane dayanağı olarak görülüyor. Daha güçlü olmak için askere, silaha daha çok yatırım yapılması gerektiği ifade ediliyor.

Bu sakat mantık, ülke kaynaklarının toplumun hizmetine sarfına mani oluyor. Çünkü silaha yatırım refah düzeyinin yükselmesine, toplumsal zenginliğin artmasına hizmet etmiyor. Bilakis ülkeyi büyütecek, toplumu zenginleştirecek, bazı aşırılıkları törpüleyecek, kaynakların başka alanlara akmasına vesile oluyor.

Gücü askerde,askeri her şeyin merkezinde gören bu hastalıklı mantığın değişmesi gerekiyor.Aslında güçlü bir ordu için bile güçlü bir ekonomiye ihtiyaç var. Ekonomiyi ihmal ederek güçlü bir ordu kurmak, silah ve teçhizatını çağın icaplarına uygun hale getirmek mümkün değil. Kaldı ki, askeri merkeze alan mantığın askere bakışı da sağlıklı değil. Bizde askerin gücü savaş kabiliyetinden çok, asker sayısına bakarak hesaplanıyor. Sayı bir güçtür ama esas olan savaş kabiliyeti, silah, donanım ve teçhizattır. Elinizde, karşınızdaki kadar tesirli, tahrip gücü yüksek silahınız yoksa asker sayınız bu eksikliği kapatmaya yetmez. Nitekim terör mücadelesinde insansız hava araçları için İsrail’e, istihbarat için ABD’ye muhtaç olmak bu gerçeğin bir ifadesidir.

Ekonominiz güçlü olursa askeriniz de güçlü olur. Silahınızı kendiniz yapar, her türlü teçhizatı satın alabilirsiniz. Bunun için asker merkezli bir dünyadan, insan ve ekonomi merkezli bir dünyaya dönmek gerekiyor. Yani ciddi bir zihniyet değişimine ihtiyaç var. Batı bu zihniyet devrimini çoktan yaptı. Bizim de artık, "her Türk asker doğar“ saçmalığından kurtulmamız lazım. Bu gönüllü askerlik bitmedikçe, fukaralıktan kurtulmak, ülke kaynaklarını milletin emrine vererek daha güçlü bir Türkiye kurmak mümkün değildir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi