Türk halkına tuzak kurmak, yahut irtica ile mücadele eylem planı

Türk halkına tuzak kurmak, yahut irtica ile mücadele eylem planı

Genel kurmay hareket dairesi başkanlığınca hazırlandığı iddia edilen ve bugüne kadar muhatapları tarafından yalanlanmayan irtica ile mücadele eylem planı isimli belge ile ilgili spekülasyonlar sürüyor.

Belgenin tarihi,kim tarafından yazıldığı, hangi departmanda hazırlandığı belli... Şayet genel kurmay’ın böyle bir eylem planı yoksa, genel kurmay başkanının bunu açıklaması, sorumlular hakkında gerekli işlemleri başlatması gerekir.

Ama genel kurmay başkanlığı ne yapıyor? Belge medya’ya düştüğünden beri, böyle bir belgenin olmadığına dair en küçük bir açıklama yapmaya gerek görmüyor. Bunun yerine askeri mahkeme marifetiyle belge ile ilgili yayın yasağı koymayı tercih ediyor.

TSK milletin ordusudur. Dolayısıyla hiçbir askeri bürokrat millete ait olan bir kurumu kendi ideolojik görüşlerine alet edemez, etmemelidir. Her kurumda –kurumun- gücünü,itibarını istismar etmek isteyenler olabilir. Hele, hele Ergenekon davasının görüldüğü şu günlerde bu tip kombinezonlar daha çok mümkündür. Sanık sandalyesinde yalnız bırakıldığını düşünenler içerideki uzantılarını harekete geçirerek TSK’yi kurumsal olarak bu suç ve ihanet örgütünün yanına çekmeye çalışabilirler. Belgenin analizi yapılırken bütün bu ihtimaller göz önünde tutulmalıdır.

Ancak, belgenin tanzim tarihi ile o günden bugüne kadar meydana gelen gelişmeler gözden geçirildiğinde, belgenin iddia edildiği gibi hiç de gerçek dışı olmadığı anlaşılıyor. İki aydır meydana gelen olayları hatırlayalım. Mayıs ayı başında İlker Başbuğ, harp akademilerinin açılışında yaptığı konuşmada, Gülen Cemaatini kast ederek, Cemaatlerle mücadelenin süreceğini söyledi. Belgede de Gülen cemaati ile nasıl mücadele edileceği, nasıl suç uydurulacağı, iftira atılacağı anlatılıyor. Nisan ayı’nın sonlarında birden bire medya’da AKP’nin Azeriler’i sattığı, Errmenistan kapısının açılacağı pompalanmaya başladı. Başbakan Erdoğan defalarca Karabağ sorunu çözülmeden Ermenistan kapısının açılmayacağını söylemesine rağmen hükümete dönük yayınlar devam etti. En son Suriye sınırındaki mayınların temizlenmesi gündeme geldi. Konu meclise gelir gelmez bir merkezden düğmeye basılmış gibi belli gazeteler Hükümetin mayınlı arazileri İsrail’e peşkeş çekeceğini propaganda etmeye başladılar. Gazeteler, muhalefet partiler, AKP’yi hainlikle suçlayacak kadar ileri gittiler. Hükümet sözcüleri kimseye verilmiş sözlerinin olmadığını defalarca söylemelerine rağmen toplumun milli hassasiyetlerini kışkırtmaya dönük manipülatif yayınlar devam etti. Ele geçen belgede de, yalan haberler yapılarak milliyetçiliği kışkırtmak böylece AKP tabanından milliyetçi partilere oy kaymasını sağlamanın hedeflendiği görülüyor. Bunlar tesadüf değil. Ortaya çıkan belgenin yazıldığı tarihten itibaren uygulamaya konulduğu anlaşılıyor.İrtica ile mücadele eylem planının yazıldığı 4. aydan sonra, Cindoruk’un DP’nin başına getirilmesini, Abdüllatif Şener’in parti kurmasını hep aynı AKP’yi kuşatma bağlamında değerlendirmek gerekir.

Ortada düşünce planında kalmayan, baştan sona kadar suç olan, vatandaşına tuzak kurmak için TSK’nin imkanlarını seferber etmeyi hedefleyen bir belge var. Kimse yayın yasağı ile, anlamsız çarpıtmalarla bu meseleyi örtemez. Devlet suç ihdas etmez, vatandaşına tuzak kurmaz, iftira atmaz. Bu belge –milli, İslami- hassasiyetleri olan herkesi düşman ilan eden, Türk milletini kahir ekseriyetini karşısına alan bir belge. Vatandaş askerine güvenmezse kime güvenecek? Bu çirkinliğin temizlenmesinde en büyük görev yine TSK’ya düşüyor.Kimse asker düşmanı değil, bu ülkede yaşayan, terör belasına düçar olan kimse askerini yıpratmak istemez. Askeri yıpratan, bu belgeyi yazan ve uygulamaya koyanlardır... Türk halkı, Genel Kurmay’ın Dursun Çiçek ve bu belgeyi yazdıranlar hakkında ne işlem yapılacağını merakla bekliyor. Bu suskunluk doğru bir tavır değil. Susmak bu suça ortak olmaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi